Vefa mı, cefa mı...? Doğum yaptıktan sonra, dişi akrep yavrularını sırtına alır. Ve bu yavrular, en ufak bir tereddüt bile göstermeden onun etini yemeye başlar. Dişi akrep, ne kadar güçlü olursa olsun, karşı koymaz, çırpınmaz. Sessizce katlanır, kendi bedenini bir fedakarlık olarak sunar. Yavaş yavaş gücü tükenir. Artık ilerleyemez hale gelir, fakat yavruları artık kendi başlarına yürüyebilecek güce ulaşmışlardır. Ve yürüyebildikleri an, dişi akrep son nefesini verir; kendinden geriye ne varsa, hepsini onlara vermiştir. Böylece kendi hayatı, çocuklarının hayatında eriyip yok olur.
Bugün, birçoğumuz o akrebe benziyoruz. Doğduğumuz andan itibaren, ebeveynlerimiz gece gündüz demeden mücadele ediyor; konforlarından, isteklerinden vazgeçerek bize eğitim, barınak, giyecek ve yiyecek sağlıyorlar. Ne var ki, büyüyüp kendi ayakları üzerinde durmaya başlayan pek çoğumuz, bizi taşıyan o elleri unutuyor. Kendi hedeflerine kapılıp, anne babalarının yaşlanışına sırt çeviriyor, arkalarına bile bakmıyorlar. Oysa hayat, er ya da geç, onları da bugün ebeveynlerinin bulunduğu o noktaya getirecek. Bir çoğumuz ebeveyn durumundayız zaten. Akrep misali hayatı görüyoruz.
Cenab-ı Hâk bizlere şöyle buyuruyor. “Deki; Allah’ım sen mülkün ve otoritenin sahibisin! İstediğin kimseye mülkü ve otoriteyi verirsin, istediğin kimseden mülkü ve otoriteyi çekersin, istediğin kimseye izzet verirsin, hayrın tümü senin elindedir.” (Âl-i İmran 26) “Geceyi gündüze ve gündüzü geceye sokarsın, canlıyı ölüden ve ölüyü diriden ortaya çıkarırsın ve istediğiniz kimseye hesapsız rızık verirsin.” (Âl-i İmran 27) Ayetlere açıklık getirecek ve akılda kalanilecek bir misal verelim.
Bir grup çocuk toplanmışlar, önlerindeki cevizleri paylaşamıyorlardı. Yoldan geçmekte olan hocayı gören çocuklar:
— Hocam biz taksim edemiyoruz. Şu cevizleri bizlere bölüştürsene, dediler.
Hoca merhum ceviz torbasının başına geldi:
— Allah taksimi mi, kul taksimi mi istiyorsunuz? diye sordu. Onlar daha çok âdil olacağını tahmin ettiklerinden:
— Allah taksimi isteriz, dediler.
Hoca merhum, cevizlerin yarısını çocuğun birine verdi, birkaç tane de birine verip bazısına hiç vermedi. Bunun üzerine çocuklar:
— Böyle taksim mi olur? diyerek itirazı bastılar. Hoca merhum:
— Siz Allah taksimi istemediniz mi? Allah, bazısına çok verir, bazısına hiç vermez, bazısına az verir ve insanların Allah'ın bu taksimine itiraz etmeye hakları da yoktur. Ve yukardaki ayetleri öğrencilere okur.
Rabbim bizleri taksimine razı olan kullarından eylesin inşallah.
Bu resmi çizen Albrecht Durer isimli 1471- 1528 yılları arasında yaşamış bir ressam. 18 çocuklu bir ailenin resimle ilgilenen 2 erkek çocuğundan biri. İki kardeşin de resme karşı olağanüstü
bir ilgileri ve yetenekleri var. Her ikisi de sanat okuluna gidip büyük bir ressam olma hayali kuruyorlar. Aile ise bu durum karşısında çaresiz. Madencilik yaparak geçinmeye çalışıyorlar
ve karınlarını zor doyura bilmekteler. Bu durum karşısında iki kardeş kendi aralarında kura çekmeye ve kazananın sanat okuluna gitmesi, geride kalanın daha çok çalışıp diğer kardeşi okutması yönünde bir karar alıyorlar. Albert ve Albrecht arasındaki bu kura da okula giden dönüşte diğer kardeşi okuması için okula gönderecek ve kendisi de madende çalışacaktı.
Kurayı kazanan Albrecht okula gider ve bütün öğretim görevlilerini kendine hayran bırakarak çok büyük başarılar elde eder. Okulu birincilikle bitirdiğinde yöredeki bütün okullarda ismi bilinmektedir. Eve büyük bir gururla döner. Ailesi Albrecht onuruna güzel bir yemek verir.Kendisini öven konuşmalardan sonra Albrecht söz alır ve kendisine bu başarıları yaşatan kardeşine teşekkür eder. Simdi sıranın kardeşinde olduğunu ve okumaya göndereceği kardeşi için madende çalışmaktan büyük gurur duyacağını söyler. Kardeşinin yanıtı ise; "İmkansız sevgili kardeşim" şeklindedir. "Seni okulda okutabilmek için çalıştığım senelerde bütün parmaklarım madende defalarca kırıldı ve değil kalem tutmak senin şerefine şu içeceği bile zor tutuyorum". Kardeşinin durumuna hakikaten üzülen Albrecht ise kendisini dünyanın en ünlü ressamları arasına sokan o ellerin kardeşinin ellerinin resmini çizer. Aşağıda gördüğünüz bütün dünyanın bildiği, ismi 'Hands' (Eller) olan resim Albrecht Durer'in kardeşinin elleridir.