BU SÜREÇTE BİZE DÜŞEN GÖREVLER

Adnan Bahadır

Toplumun her kesiminin farklı görevleri vardır. Nasıl ki bina inşaatı yapılırken boyacı ile elektrikçinin, su tesisatçısının, kalıpçının görevleri farklıdır, toplumsal işlerde de aynı şekilde herkesin üzerine düşen bir görev olduğu muhakkaktır. 15 Temmuz darbe girişiminde halk en büyük görevi olan sokağa çıkma işini yapmış, darbenin akamete uğraması noktasında olayın kahramanı halk olmuştur. Bu anlamda gerek 1960 darbesinde, gerek 1980 darbesinde gerekse 28 Şubat post modern darbesinde halkın yapamadığı veya teknolojinin imkân vermediği karşı durmayı,  15 Temmuzda başarı ile yapmış, dünya tarihinde eşine benzerine rastlanamayacak bir kahramanlık örneği göstermiştir. Burada görsel medyanın da hakkını yememek lâzım. O gece sabaha kadar tüm görsel medya bu konuda gereken her türlü direnci göstererek büyük bir kahramanlık örneği gösterdiler. Gerek Kanal7 ve Ülke Tv’nin yaptıkları ortak yayındaki konuşmacıların halkı sokağa çağırması, gerek NTV’de ve CNN’de Cumhurbaşkanı’nın halkı meydanlara davet etmesi, gerekse A haber ve Atv’nin ve CNN’in yayınları fevkalade yararlı oldular.

Recep Tayyip Erdoğan’ın ayakta kalmasının en önemli faktörlerinden birisi inancı, ikincisi halkın ona olan inancı üçüncüsü de basını çok iyi kullanmasıdır. Ta Merhum Menderes’den başlayarak Özal ve Erbakan’ın yaşadıklarını çok iyi tahlil eden Tayyip Erdoğan öncelikli olarak basına önem vermiş, basının bu işin olmazsa olmazı olduğunu çok iyi idrak etmiş ve neticede halkı basın aracılığı ile çok güzel yönlendirmiştir. Allah’a hamdü senalar olsun ki halkımız da bu işi çok güzel idrak ederek meydanlara inmiş, en ufak bir taşkınlığa sebebiyet vermeden on beş günden beri meydanlarda nöbet tutmuştur. Bu her milletin yapabileceği bir şey değildir. Kanaatimce hafta sonu itibarı ile meydanlara inme işi nihayete erdirilebilir, zira Askeri Şura toplantısı yapıldı, Askeriye’den atılması gerekenlerin büyük bir kısmı atıldı, geriye kalanları da bir kaç günlük süreçte halledilir kanaatindeyim.

Bundan sonraki süreçte yapmamız gerekenlere gelince… Olaya vatan meselesi gözüyle bakarak vatanımızın bütünlüğü için, nefsimizi bir kenara bırakarak, bu yapının içerisinde kim varsa onları gereken yerlere bildirmemizin imâni bir vazife olduğunu unutmayalım. Ancak bunu yaparken daha önceden kızıp hıncımızı alamadığımız insanların günahına girerek onları haksız yere gammazlamak Allah’ın buğzedeceği bir şey olduğunu da unutmayalım. Örneğin Ankara’da bazı bakanlıklarda daha önce görevden alınıp mahkemeye gidip geriye gelen bürokratlara, ya emekliye ayrılın ya da listeye adınızı koyacağız şeklinde tehditler yapıldığını duydum; bu doğru bir şey değil. Biz bir işi yaparken önce vicdanımıza soracağız, ardından imanımızın gereği neyse onu yapacağız; yani sapla samanı karıştırmayacağız.

Bir de bu arada fırsattan istifade edip, yok efendim FETÖ’cülere AK partililer ön verdi, AK Parti bu işin ortağıdır şeklinde 24 saat yayın yapanlar var. Bunlardan bir tanesi de eski MHP İl Başkanı Şaban Kılıç… Bu arkadaşımızı bir kaç kez ikaz etmiş olmama rağmen sürekli ve aralıksız olarak AK Parti’yi bu işin figüranı imiş gibi göstermeye çalışıp karalama kampanyası yapmakta. Oysaki çok seviyeli bir biçimde kendisine sadece kendi camiası içerisinde kalması gerektiğini, şu hassas günlerde bu tür yorumların toplumu böleceğini, buna hiç gerek olmadığını yazmış olmama rağmen zatı muhterem ısrarla bu konunun üzerine gitmesini art niyet olarak değerlendirmekten başka yol bırakmıyor bana. İnsan önce kendi bahçesini temizler ondan sonra başkalarının bahçelerini temizleme işine girer. Kendi siyasi partisinin iktidarda olduğu dönemde ülkenin ekonomisinin ne halde olduğuna bakmadan, son zamanlarda parti içerisinde yaşanan sıkıntılara çözüm aramadan, yok İsrail işbirlikçisi AKP, yok şu yok bu demesi asabımı bozuyor, zorla beni AK Parti savunucusu yapacak. Oysaki ben AK Partili olmama rağmen en çok AK Partilileri eleştiren bir kişiyim. Şaban Kılıç’a buradan son kez söylüyorum.  Bak kardeşim, sen önce kendi sokağını temizle, ondan sonra başkalarının sokaklarını temizlersin. Bırak AK Parti’yi eleştirmeyi, önce kendi dava arkadaşlarını eleştir, ondan sonra başkalarına bakarsın. Üç yıl il başkanlığı yaptın, ikinci kez aday dahi olmaya cesaret edemedin. Neden; çünkü çok kötü bir İl başkanlığı yaptın. Bir daha aday olsaydın üç tane oy alamayacağını bildiğin için aday dahi olmadın. Sen eski Ülkücülerin hastalıklarıyla, ustalıklarıyla, cenazeleriyle ilgilenmeye devam et, boş ver AK partiyi, emi?

Sözlerime son vermeden bir hususa daha kısaca değinmek istiyorum. Bazı siyasetçilerin, Paralelci olduklarını bildikleri halde bazı bürokratların arkalarında durduklarını öğrendim. Bu arkadaşlara tavsiyem şayet siyasi sonlarının gelmesini istemiyor iseler bu işten vaz geçsinler, zira bu rüzgâr diğerlerine benzemez; önüne geleni alır uçurur, ona göre haberleri olsun. Kalın sağlıcakla.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.