Bugün gelir adaletsizliği, emeğin güvencesizleştirilmesi, ücretlerin düşürülmesi ve sosyal hakların gasp edilmesiyle Türkiye emekçi sınıflarını ilgilendiren bölüşüm sorununun giderek daha da ağırlaştığı bir dönemin içinden geçiyoruz diyen Edoğan İktidara geldiği tarihten bu yana kamu emekçilerinin ücretlerinde enflasyonun üzerinde artış yaptığını iddia eden AKP hükümeti kamu emekçilerini enflasyona ezdirmedik söylemi ile kamuoyuna sahte bir refah algısı yaratmaya çabalamaktadır. Oysaki gerçek şudur; aynı dönemde yüzde 46'nın üzerinde büyüyen Türkiye ekonomisinin yarattığı enflasyon, üzerine vergi artışları ve paralı hale gelen kamu hizmetlerindeki fiyat artışları da eklendiğinde kamu emekçilerinin reel ücretlerinde yüzde 22'lik net bir kayıp yaratmıştır. Kamu emekçilerinin reel ücretleri son 10 yılda yüzde 30'lara varan bir oranla kayba uğrarken, hayat pahalılığı ise üçe katlandı! Son 10 yılda ekmek, et, süt gibi gıdalar yüzde 173'ün üzerinde arttı; hanelere gelen elektrik, su, doğalgaz faturalarındaki artış yüzde 250'yi aştı. KESK araştırma birimi KESK-AR verileri 2013 Temmuz ayı itibariyle açlık sınırının 1.101 TL, yoksulluk sınırının 3.481 TL olduğunu göstermektedir. Bu koşullarda en düşük memur maaşı 1,887 TL seviyelerindedir. Bölüşüm sorununun boyutlarını ortaya koyan bu tablo, refah kayıplarımızın, insanca yaşam hakkımızın sağlanmasına dair yükselttiğimiz talebe kulak verilmemesinin bir sonucudur. Bu tablo, AKP hükümetinin ve emek mücadelesi içindeki Truva atı konfederasyonu ile emekçilerin temsiliyetini dışlayan orta oyununun bir eseridir dedi.
Konusundan, kapsamına, taraflarından, grev hakkımızı zımnen yasaklama anlamına gelen Hakem Kurulunun oluşumuna ve işleyişine kadar hemen her aşamasının AKP iktidarına ve yönettiği yandaş konfederasyonuna göre düzenlendiği sözde 'toplu sözleşme' ile emekçilerin %3+3 ve %4+4 gibi komik artışlarla yoksulluğa mahkûm edildiğini geçtiğimiz dönem gördük. Diyerek sözlerine devam eden Erdoğan Hiçbir sendikal faaliyet yapmadan üye sayısını arttıranlar, milyonlarca kamu emekçisinin, emeklinin beklentilerini boşa çıkararak her dönem olduğu gibi geçen toplu sözleşme döneminde de emekçilerin alın teriyle kazanılmış haklarına karşı yapılan saldırılara ortak oldular. Memur-Sen'in adeta tüccar mantığıyla sürdürdüğü sözde sendikacılık faaliyetleri görüyoruz ki bugün de devam etmekte. Toplu sözleşme ikramiyesinden kendi üyelerine yüzde 50 daha fazla zam talep etmesi, geçmişte olduğu gibi bugün de kamu emekçilerinin haklarını istismar ederek iktidara ve kendine pay çıkarmasından başka bir anlam ifade etmemektedir. Geçmişte çok örneklerini gördük; 4688 sayılı yasanın tadilatı sürecinde Çalışma Bakanlığı'nda yapılan görüşmelerde Konfederasyon ve Sendika MYK üyelerine en üst devlet memuru derecesinden emekli olmak için yasal düzenleme yaptırmak istemeleri tüm kamu emekçilerin hafızasındadır. Kamu emekçileri, 4C'lilerin modern köleler olarak konumlandırılmasında Memur-Sen'in katkılarını, Tekel direnişinde yaptıklarını unutmayacaktır. Fakat onlar da unutmasınlar, karanlığa ve güvencesizliğe hapsetmek istedikleri kamu emekçileri bugün hak ve özgürlük mücadelesiyle alanları, meydanları boş bırakmazlarken iktidarın payandalığını yapanları da püskürtmeyi başaracaktır. Attığı her adımda kamu emekçilerinin iradesini temel almanın sorumluluğuyla hareket eden KESK, 2014-2015 toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde az sonra sizlere ileteceğimiz temel taleplerin hayata geçirilmesi mücadelesini, sadece toplu sözleşme masasında değil, emekçilerle buluştuğu her platformda kararlılıkla sürdürecektir. diye konuştu
Artık bir çığlığa dönüşen taleplerimiz gayet açıktır diyen Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı:
İktidar, kamu emekçilerinin beklentilerine uygun bir toplu sözleşme yapmaya bu kez niyetliyse, öncelikle aşağıdaki temel taleplerin karşılanmasını zorunlu görmelidir! Temel hak ve özgürlüklerin ve uluslararası sözleşmelerin gereği olarak; çalışma yaşamını ilgilendiren bütün konuların görüşüleceği, her sendikanın kendi üyeleri adına toplu sözleşme imzalayacağı ve anayasal hakkımız olan grevin teminat altına alınacağı bir yasal düzenleme hemen yapılmalıdır. 2014 yılı için kamu emekçilerinin, geçmiş dönemlerden bu yana süren refah kayıpları telafi edilmeli, enflasyon ve cari dönemin ekonomik büyümesinden verilecek adil bir payla temel maaşı 2.340 TL'ye yükseltilmelidir. Kamuda sözleşmeli, taşeron v.b. farklı statülerdeki güvencesiz çalışmaya son verilmeli, tüm çalışanlar iş güvencesine kavuşturulmalıdır. Kamu ve özel sektör dahil tüm çalışanların ücretlerinin KESK-AR tarafından Temmuz 2013 tarihi itibariyle 1.101 TL olarak belirlenen açlık sınırına kadar olan kısmı vergiden muaf tutulmalı, üzerindeki miktar için vergi kesintisi %15 olarak sabitlenmelidir. Tüm ek ödemelerin emekliliğe ve emekli aylığına yansıtılmalıdır. Ek ödemeleri düzenleyen 666 Sayılı KHK ile yaratılan ücret adaletsizliği ve mağduriyetler giderilerek, aynı ünvanda farklı kamu kurumlarında çalışan tüm kamu emekçilerine eşit ücret ödenmelidir. Başta öğretmenler olmak üzere lisans mezunu tüm kamu emekçilerinin ek göstergeleri 3600'e, önlisans mezunu olanların 3000'e çıkarılmalı, ek gösterge adaletsizliğine son verilmelidir. Kadın kamu emekçilerine; başta görevde yükselme ve ünvan değişikliklerinde olmak üzere çalışma yaşamında uygulanan ayrımcılığa, mobbinge, baskı ve şiddete son verilmeli, uygulayanlar hakkında etkili müeyyideler getirilmelidir. 0-6 yaş grubu çocuklar için en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50'den az çalışanın bulunduğu işyerleri için, SHÇEK ve Belediyeler bünyesinde, çalışma alanına yakın ücretsiz ve SHÇEK yönetmeliğine uygun ortak bebek bakım üniteleri ve kreşler açılmalıdır. İdarenin sendikalar ve üyeleri üzerinde çeşitli yöntemlerle uyguladığı baskılar son bulmalı, ayrımcı politikalardan vazgeçilerek özgür örgütlenme ortamı sağlanmalı, haksız ve adaletsiz biçimde tutuklanan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Kamu hizmetleri herkese parasız, eşit, nitelikli, ulaşılabilir bir yapıya kavuşturulmalıdır. Kamu hizmetleri işletmecilik esaslarına göre değil, toplumsal fayda gözeterek sağlanmalıdır. Eşit, Özgür ve Demokratik bir gelecek için toplumun tüm örgütlü kesimlerinin taleplerinin dikkate alındığı ve bu kesimlerin temsiliyetinin sağlandığı bir mekanizma ile ortaya çıkacak yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.KESK olarak her zaman halktan toplanan kaynakların halk için kullanılması için mücadele sürdürdük. İşyerlerinde ve alanlarda emekçilerin temsilcisi olarak bu talebi yükselttik. Bu toplu sözleşme döneminde de kamu emekçilerinin haklarının hükümet ve yandaş konfederasyonu tarafından gasp edilmemesi için mücadeleyi yükselteceğiz. Bu kapsamda 1 Ağustos tarihinde tüm illerde sokaklara çıkacağız. Görüşmelerin devam ettiği günlerde farklı eylem ve etkinlikleri yaşama geçireceğiz. İllerde süren Park Forumlarına taleplerimizi taşıyacağız. Şeklinde konuştu
Hükümetin taleplerimize olumlu yanıt vermemesi halinde 5 günlük yürüyüş düzenleyeceklerini söyleyen Erdoğan, 20 Ağustos tarihinde İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Trabzon illerinden başlatacağımız ve 5 gün sürecek olan yürüyüşlerle kamu emekçilerinin taleplerinin emekçi halkın talepleriyle buluşmasını sağlayacağız. 25 Ağustos tarihinde Ankara'da yöneticilerimizin katılacağı merkezi bir eylem yapacağız. Görüşmelerin masada süren boyutunu tüm şeffaflığıyla kamu emekçileriyle ve halkla paylaşacağız. Sendikalı olsun olmasın, tüm kamu emekçilerini mücadeleyi büyütmeye ve geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz. Gelin bu oyunu hep birlikte bozalımdiyerek sözlerini tamamladı
BU OYUNU BİRLİKTE BOZALIM
KESK Dönem sözcüsü Veysel Erdoğan hak ve özgürlüklerin her geçen gün budandığı, kamu hizmetlerinin tümüyle tasfiyesinin hızlandırıldığı, kamu emekçilerinin iş güvencesi dahil temel kazanımlarının bile elinden alınmaya çalışıldığı bir dönemde kamu emekçile
İlk yorum yazan siz olun