Samsun…
Adı anıldığında sadece bir şehirden değil, bir tarih, bir gurur, bir başlangıç noktasından bahsediyoruz. Karadeniz’in kıyısında dimdik duran bu şehir, aslında sadece bir liman değil; bir milletin kaderini değiştiren bir kapı. 19 Mayıs 1919’da Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak basmasıyla başlayan o büyük yürüyüş, bugün bile bu şehrin sokaklarında yankılanıyor.
Samsun’un farkı, sadece tarihiyle sınırlı değil. Burası Karadeniz’in en geniş ve en temiz sahillerine sahip. Dalgalı denizi, hırçın Karadeniz’in ruhunu taşırken; yeşil doğası insana huzur veriyor. Bir Samsunlu için sahilde yürümek sadece bir gezinti değil, aynı zamanda tarihle, doğayla ve şehirle buluşmaktır.
Tarih boyunca Evliya Çelebi’nin övdüğü lezzetli sularından, Katip Çelebi’nin önemine vurgu yaptığı stratejik konumuna kadar Samsun hep özel bir yere sahip oldu. Bugün de bu şehir tarımıyla, limanıyla, üniversiteleriyle ve genç nüfusuyla geleceğin parlayan yıldızı olmaya devam ediyor.
Samsun’un en büyük gücü, aslında insanında saklı. Sıcakkanlı, çalışkan, mert… Karadeniz’in dalgaları kadar coşkulu, toprağı kadar bereketli insanlar. İşte bu yüzden Samsun her zaman ayakta kaldı, küllerinden yeniden doğdu.
Elbette geliştirmemiz gereken yanlarımız var; daha çok yatırım, daha çok turizm, daha planlı şehircilik… Ama bütün bunlar Samsun’un parıltısını azaltmaz. Aksine, doğru adımlarla Samsun yalnızca Karadeniz’in değil, tüm Türkiye’nin yıldızı olacaktır.
Bir Samsunlu için bu şehir sadece doğup büyüdüğü yer değil; aynı zamanda bir gurur, bir kimlik, bir aidiyettir. Ve ne mutlu ki Samsun, tarih boyunca olduğu gibi bugün de umudu, inancı ve geleceği taşıyan bir şehir olmaya devam ediyor.