BİR AKLINIZ YOK MUDUR?

Ahmet Ufuk Erkan

O mızrap tele vurunca, ezilen içimle dinliyorum. Size de oluyordur, eminim. Siz de böyle kahrolarak, yanarak, yıkılarak dinliyorsunuzdur, biliyorum. Nasıl dayanıyorsunuz, nasıl?.. Külhana dönmüş bu yürekle nasıl yaşıyorsunuz? Bana öğretecek bir aklınız var mıdır? 

Yıllanmış bir leşi taşıyorum. Omzuma yılların ağırlığı binmiş. Aşklar binmiş… Kar tanesi gibi düşüyorum, ateşten yüreğime ve eriyorum hemen. Suya da dönüşmüyorum erenler… 

Siz de bir karanlığa isimler haykırıyorsunuz, biliyorum. O yankıyı, sesinizin aksini, nasıl dinliyorsunuz sonra? Sizi de bir çift göz takip ediyor mu? Ediyor biliyorum… Nasıl kaçıyorsunuz ondan, nereye sığınıyorsunuz?

Ah çektiğimde, kendi sesime uyanıyorum geceleri. Çığlığım korkutuyor beni. Dört duvar arasında, sesimin yankısı ürpertiyor…Gözünüzü açtığınızda, sizi de eski resimler karşılıyor mu?.. Karşılıyor biliyorum. Nasıl kalkıyorsunuz altından? Çok dert, az derman, nasıl yaşıyorsunuz erenler?.. Tesellinin kâr etmediği yerdeyim, bana bir aklınız var mıdır?..

Tüm renkler o renge döndüğünde, her şey bir çift göz olduğunda size bakan… Genzinizde tıkandığında hayat, bir yumruk saplandığında gırtlağınıza… Hiç sevilmemişim dediğinizde… Hep sevmişim dediğinizde, kınanarak beklediğinizde… Sizin de yüreğinizin kabuğu kavlıyor mu?.. Ömre bedel bakışlar kaplıyor mu dünyanızı? Yüzleri nasıl ayırt ediyorsunuz erenler; bir aklınız yok mudur bana?..

Gündüzleri cesur, geceleri korkak; yaşıyorum, koşarak, unutarak. Virgüller koyuyorum hayata, okuyorum durarak. Dur durak bilmez oysa bilirsiniz; aman vermez. Nefesler ensenizdedir. Bu nihayetsiz takibe nasıl dayanıyorsunuz erenler? 

Nokta yaklaşıyor; zaten hep yaklaşır. Bildiğim bu işte hayata dair: Virgüller yığılır, noktalar kalır. Biraz fazlayım ve çokça noksan. Tam olmuyor iki yarımı toplasan, bölsen, çarpsan, çıkarsan. Hesaba sığmaz bu hayatta nasıl yekûn tutturuyorsunuz erenler? Karalamalardan yorulmuş bu hesapsıza bir aklınız yok mudur?

Hangi sebilden sular içtiniz de yangınınız tütmüyor? Yüreğinizi hangi külle küllediniz ki korlar fark edilmiyor? Hangi eşik, hangi kapı sadra şifa sundu size?

Yoksa siz yanmıyor musunuz erenler?..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.