BİBER SÜRÜLECEK DİLİMİZ

Lütfi Özkan

Uzun zamandır kendi ülkemizde yabancı bir konuk gibiyiz.Kendimize,değerlerimize,özümüze yabancılaşma dilde başladı ve her geçen gün bu duruma yenileri ekleniyor.Cadde ve sokaklarda en küçük bakkal dükkanından büyük mağazalara kadar yabancı sözcüklerle adlandırılır oldu.Kadın ve erkek bayiler,Özel Hastanelerden tutun da özel işletmeler kendilerini tanıtmak için tabelalarına  ve camlarına yabancı isim yazarak

kendilerini tanıtmaya çalışıyorlar.Yazdırdığı yabancı sözcüğün anlamını  bile bilmezken kendini bu şekilde tatmin edenlere ne diyebiliriz ki.Bütün dünyayı dolaşsanız hiç bir ülkede Türkçe yazılmış bir tabela göremezsiniz.Bu duruma" ne oluyoruz,nereye gidiyoruz"diye sadece yakınıyoruz  o kadar.

               Modern çağın getirdiği değişimleri,her halde biz yanlış algılıyoruz.Yediğimiz,içtiğimiz,giydiğimiz,konakladığımız yerlerin ve lokantaların adıyla birlikte tadı da yabancılaşırken çoğumuz dil anlayışımızı zorlayan kalıpları benimser olduk.Bu tür zorlamalarda "reklamın" payı büyük.Yeni yeni reklamlar bir yandan tanıtıyor,diğer yandan da hem buyuruyor hem de dayatıyor.En basitiyle mutfağımızda "su konsepti","ankastreli" bazılarının adına dilimiz dönmeyen "recinde,village,city'lerin "lansmanı yapılıyor. Kimileri "dublex,triplex" ya d "superlux daire alanlar içini,ottoman hatı",neon lambalar,no stres,ultra energy,alissa monabianca sophia jakarlı" öteberiyle döşedikten sonra "relax" koltuğunda keyif çatıyor. O kadar rahat ki sanki yuvasını kendi dilinin çağrıştırdığı eşyaları almış gibi mutlu bu yuvanın içinde çocuk büyüterek,anı biriktirecektir.Siteye "city" diyen "city'sinin" adını,adresini doğru söyleyemeyen kadın,görevliye bir şeyler sorar.Görevli de soruya  harf harf "okeyl"diyerek çözmeye çalışır.Kadın ona "sağ ol" yerine "tenkü" "bababay,bayy" diye teşekkür eder.Böylelikle sosyetik davrandığından gururlanır.

              Günlük konuşmalarımızda artık teyze,dayı,hala ya da amcanın erkek çocuğu değil;kız,erkek tüm kardeş çocukları "kuzen" biliniyor."Yeğenim" demek sanki ayıp olacakmış gibi...Sevinçlerimiz "Ay lav yu!Vavvv! " ile sonlandırılıyor.İngilizce bilelim bilmeyelim anamızdan öğrendiğimiz gibi giysini,"smol,larc(larç) iks iks larc,midyumunu şakır şakır konuşuyoruz! Öyle ki eskiden "oldu.Tamam." türünden kestirme yanıtlarını,iletişimi sıkıntıya soktuğunu düşünüyorduk.Şimdi ise konuşma dilimize "okey" de eklendi. "Oldu.Tamam.Okey" gibi bir karışıkla cevap veriyoruz.Her şeyden önce sohbeti (söyleşmeyi) unuttuk.Konuşarak duygu,düşünce,coşku,üzüntü paylaşmayı,gülüşüp ağlaşmayı unuttuk.Örneğin; "Günaydın...İyi akşamlar... Kolay gelsin...Gözün(üz) aydın...Gözü(nüz)arkada kalmasın... Elin(iz)e sağlık...Ellerin(iz) dert görmesin...Sağlıcakla kalın(gidin-gelin)...Güle güle otur(un)...Geçmiş olsun... Başın(ız) sağ olsun...gibi onlarca söz ve söz öbeği ve deyim silindi,unutuldu gitti;karşılıklı konuşmaya anlam katan duygular,renkler,mimikler de silikleşti.

              Benim dilime saygım,bütün dillere saygımın gereği...Sözcüklerle itişip kakışmam,ama dil  kullanımındaki özensizlik saygısızlığa dayanınca içim acıyor.

              Toplumun inanç (din,mezhep) ve köken farkı acımasızca siyasete araç yapılıyor.Her alanda eğitimin öncüsü olması gereken üniversiteler dut yemiş bülbül gibi suskun.Eğitim  ve gelir düzeyi inişteki yönetilenlerin (halkın) yandım havasını,bayram havası anlayışıyla alkış tutması daha da acı geliyor.Yurttaşlık bilinci yara üstüne yara alırken sorun sadece dilde mi diye sormak gerekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.