Yaşı genç Fenerbahçelilerin tanık olmadığı, hatırlayan Fenerlilerin de hatırlamak istemediği Samsunspor maçlarındaki TRAVMA “Arkayı Fenerleyelim” durumudur. Samsunspor 22 Aralık 1985 ve 2 Kasım 1986 tarihlerinde ligde ve kupada iki kere Fenerbahçeyi üst üste 4-0 yenince önce Samsun dolmuşçu esnafının dilinde yeşillenen arka koltuktaki yolcu sayısının dörde çıkartmak için subliminal mesaj içeren “ARKAYI FENERLEYELİM” esprisi tüm Türkiye’de mizah konusu olmuştu. O zamanlar herkesin en az birer gazete aldığı dönemlerdi. Tüm gazetelerin spor sayfalarının başlığında bu skor üzerinde espriler oluyordu. ARKAYI FENERLEYELİM, Ohhh be FENER Var, FENERBAHÇE SAMSUN’da BATTI. Sadece gazete manşetlerinden bazıları idi.
Samsun 19 Mayıs stadyumunda her iki maçı da canlı seyredenlerdenim. Tıklım tıklım dolu tribünlerin önünde bozuk çim zeminde müthiş mücadele sonucunda bu muhteşem skorlar alınmıştı. Ve haklı olarak da bu skorların getirdiği espriler tüm Türkiye’ye yayılmıştı.
Bu yıllarda futbol henüz Endüstriyel futbol, Finansal futbol terimleri ve muamelesi ile tanışmamıştı. Maçlar gündüz saatlerinde, yayınlar TRT’de, stadyumlar da protokol tribünü koltuklu, kapalı tribün ahşap oturaklı, açık ve kale arkaları direk beton üzerinde maç seyrediliyordu. Popolar direk betona değmesin diye “Motoru üşütmeyelim” bağırmaları ile eski gazete, karton stadyum içinde satılırdı. Tükürük köftesi yine vazgeçilmezdi. Sular naylon poşetler içinde ağzınla poşeti yırtar içerdin. O dönemlerde amatör futbol kulüplerin A takımlarında oynayanların maçları seyretmesi için Gençlik ve Spor tarafından ücretsiz maça giriş kartları verilirdi. O kartlarla giren yukarıdan kartını atar onlarca kişi aynı kartla tekrar maça girerdi. Kuyruklarda çocuklar biletli taraftarın yanına yaklaşır “Ağbi aranıza alır mısınız? İçeriye senle girebilir miyim?” derlerdi. Stadyum bir şekilde dolardı. Eski 19 Mayıs stadyuma bulvardan bağlantı ahşap beşik gibi sallanan asmalı köprü ile sağlanırdı. Yürüyerek stadyuma gelenler bu asmalı köprü üzerinde marifetlerini göstererek stadyuma ulaşırdı.
1990’lı yıllardan sonra futbol maçlarının naklen yayınlanması özel televizyonların çoğalması ile gündeme gelince alınıp satılabilen bir ürün olduğu andan itibaren artık futbol sadece futbol değildir felsefesi ile yönetilmeye başlandı. Daha önceki yıllarda çok büyük bütçe istemeyen futbol zevki artık çok ciddi bütçeler isteyen, yeme içme kültürü ile desteklenen, deplasman turizmini doğuran, forma, ürün satışları, tıraş kreminden tuvalet kağıdına kadar kulüp logolu satışlar derken aslında bu durum futbol seyir zevkini sulandırdı.
Hayda konu bu hafta sonu oynanacak Fenerbahçe maçı idi nereden nereye geldik. Şuan tam finansal futbolun göbeğindeyiz. Lüks stadyumlar, her türlü konfor, anlık iletişimler, canlı kişisel yayınlar, formalar renk renk, anonslar, müzik yayınları her şey çok güzel ama bir sunilik var işte bu sunilikte finansın yarattığı ortam,koku,duygu…
Neyse biz maça gelelim. Yorgun olan iki takım, iki takımda Avrupa’da galibiyet aldı. Fenerbahçe’nin kadro genişliği var sakat ve yorgun oyuncuyu rölante edebilir. Bizde durum biraz farklı dar kadromuz içinde seyircinin devreye girmesi ile hızlı hücumlara güvenerek skoru yakalayabiliriz. Fenerbahçe’nin seyirci ve sahadaki futbolcuları bol pas yaparak bizi uyutup sonrada gol atmasına izin vermeyecek bir defans anlayışı ile sahada vucüt bulmamız dileklerimle,
Kalın sağlıcakla.