ANNELER GÜNÜ VE ANNELİĞİN KUTSİYETİ...

Sami Kesmen

Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar günü olarak kutlanan Anneler Günü, ilk kez Amerika’da 1908 yılında Anna Jarvis adlı bir kadının annesinin ölüm yıldönümünde başlattığı anma programıyla gündeme gelmiş ve 1914’te resmi olarak ilan edilmiştir. Türkiye’de ise 1955 yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Her ne kadar modern anlamda seküler bir yönü olsa da, bu gün vesilesiyle anneliği yeniden hatırlamak ve İslam’ın anneliğe verdiği değeri gündeme taşımak bakımından herkes için önemli bir fırsattır. Günümüz dünyasında; cennet annelerin ayakları altındadır anlayışının referans gösterildiği Müslüman toplumlarda bile, bu konunun hatırlatılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Kur’ân ve Sünnet, anneliği sadece biyolojik bir ilişki olarak değil; rahmet, fedakârlık, merhamet ve ahlaki sorumluluklar bütünü olarak görmektedir. Allah Teâlâ, Lokmân Sûresi 14. ayette şöyle buyurmaktadır; “Biz insana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zorlukla taşıdı ve zorlukla doğurdu..." Bu ayet, annenin taşıdığı bedeni ağırlığı/yükü, çocuğun hem fiziksel hem ruhsal gelişiminde oynadığı rolü ilahi bir saygı temeline yerleştirmektedir. Resûlullah (sav) da bir defasında sahabeden birinin “En çok kime iyi davranmalıyım?” sorusuna üç kez “Annene” buyurmuş, dördüncüde “Babana” diyerek annenin üstün konumunu ifade etmiştir (Buhârî, Edeb, 2).

İslâm’ın ilk nesli olan sahabiler, anneye hürmeti ve hizmeti bir ibadet olarak görmüşlerdir. Hz. Ebû Hüreyre, yaşlı annesinin her ihtiyacını kendisi karşılar, her dışarı çıkışında onun duasını almadan adım atmamış, annesi müşrik olduğu hâlde onu incitmemiş, yumuşak dille davet etmiş ve sonunda onun İslâm’a girmesine vesile olmuştur. Tâbiînden Alkame, annesine karşı son derece hürmetkâr davranır, annesinin memnuniyetini kazanmak için gece gündüz çaba harcar, bir gün annesinin rızasını tam alamadığı için dili tutulmuş, sonra dua ve tövbeyle eski hâline kavuşmuştur. Bu olay, İslam âlimlerince anne rızasının ne kadar önemli olduğunun göstergesi olarak yorumlanmıştır.

Bir evlat için en önemli görev, anneye hizmet ve duadır. Anne sağken onun gönlünü hoş tutmak, yaşlılığında bakımını üstlenmek, sabırla yanında olmak; öldükten sonra ise ruhuna hayır yapmak, sadaka vermek, dua etmek Müslüman’ın görevidir. Kur’ân, anneye “öf” bile denmesini yasaklarken (İsrâ 23), onu bir yük gibi görmek ya da huzurevlerine terk etmek, modern dünyanın iflas etmiş vicdanının yansımasıdır.

Bugün toplumlar; annelik misyonunu hafife alan, kadını sadece bireysel özgürlüğe ve ekonomik bağımsızlığa indirgemeye çalışan modern akımların etkisiyle anneliği değersizleştirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Oysa annelik, yalnızca çocuğu doğurmak değil; onun ruhunu, ahlakını, inancını ve kişiliğini yoğuran bir ilim ve hikmet müessesesidir.

Toplum olarak, anneliği yücelten politikalar geliştirmek; anneleri eğiten ve destekleyen programlar üretmek, annelere manevi ve maddi destek sağlamak, ümmetin geleceğini inşa etmektir. Peygamberimiz, annelik yapan her kadını bir şehit gibi onurlandırmış, doğum sırasında vefat eden kadını şehit kabul etmiştir (Ebû Dâvûd, Cihâd, 35).

Müslüman için anneler günü bir güne sığmaz. Her gün dua ile, ilgi ile, hizmet ile anneleri hatırlamak, sadece bir sevgi gösterisi değil; Allah’a kulluğun önemli bir parçasıdır. Modern anlamda bir günle sınırlı kalan hatırlamalar yerine, İslami çizgide her daim devam eden bir “annelik farkındalığı”, ümmetin sağlıklı geleceği için gereklidir. Bilinmelidir ki; “Annesine merhamet etmeyen bir toplumun geleceği yetim kalır.”

Bu duygu ve düşüncelerle ,11 mayıs pazar günü (yarın) kutlanacak olan Anneler Günü vesilesiyle annelere saygı ve hürriyetlerimi sunuyorum...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.