ANLAT DERDİNİ

Reşit Öztürk

    

 

                  Siz hiç gece yatarken çatıdaki deliklerden, gökyüzündeki yıldızları saydınız mı? Siz hiç onbeş gün bir evde donmuş suyla, kesilmiş elektrikle, çalışmayan ev telefonuyla, çekmeyen cep telefonuyla, yolları kardan kapanan köyde, yalnız nasıl yaşanır biliyor musunuz?

                  Ev telefonlarının çalışmadığı günlerin, çalıştığı günlerden fazla olduğu bir yer gördünüz mü, duydunuz mu veya böyle bir yerde yaşayabilir misiniz? Ülkemde böyle yerler var maalesef. Ev telefonlarının elektrikle çalıştığı, cep telefonlarının ise çekmediği için valizlerde durduğunu gördük ve yaşadık.

                  Bilgisayarlarının üstünü yağmurdan korumak için akla karayı seçerken, yazıcımızın içine düşen fare pisliklerinden, yazıcımız bozulurdu. Taşlardan fosseptik çukuru örerdik, tıkanan ve donan katı atık borularını tamir ettiğimiz günler olurdu. Soğuktan suyumuz donmasın diye muslukları açık bıraktığımız halde, akan suyumuz donardı.

                  Sizin hiç, yalnız yaşamaktan konuşmayı unuttum diyen arkadaşınız oldu mu? Özgürlüklerinin kısıtlandığı bir yer için, buraya kendimi zor attım diyen insanlar olabilir mi dersiniz? Nice acılar yaşıyoruz öyle değil mi?

                  Memleketine sınır kapısından girdikten sonra, vatan toprağını öpen vatandaşlarımızdan, hepimiz haberdarızdır. Her iki tarafta da yabancı olan gurbetçilerimizi konuşmayacağız da neyi konuşacağız. Masal mı anlatayım size, yoksa gururla anlatabileceğimiz bir tarihimiz varken, ecdadımızın kemiklerini sızlatacak iftiralar mı atalım?                  Yanında dedikodu yapan kişiyi mahcup etmemek için, duymadığını söyleyip, ömür boyu duyma engelli rolü yapan bir ecdadın nesliyiz, öyle bir terbiyeden geliyoruz.

                  Diğer taraftan, eskiden ilkokula bir yıl bir kurşun kalemle gittiğimizi konuşurken, şimdi birinci ve altıncı sınıfa giden öğrencilerimizin şubelerini ve öğretmenlerini neye göre belirlediğimizi konuşuyoruz, en güzel ve en iyi ortamı ve adaleti sağlamak için.

                  Sokakta, ekranda veya yanımızda gördüğümüz bir genci, kendimiz gibi biri sanırken, onun acaba yetiştirme yurdunda yetişmiş bir genç olabileceğini hiç düşünüyor muyuz?

                 Ve sıkıntılarımız, hastalıklarımız. Kalın bağırsağı ince bağırsağından daha küçük çocuk, bağırsakları dolanmış çocuk, kafası veya çenesi büyüyen çocuk, bunları hep duyuyor ve görüyoruz. Bu arada kuzenim Büşra'ya, geçirdiği tedaviden dolayı dualarınızı rica ediyorum. Rabbim hepimizin yar ve yardımcısı olsun inşallah her iki cihanda. Normal hastalıklara artık şükreder bir durumdayız. İnsanoğlunun çaresiz olduğunu ve kendinden üstün olan ilahi bir güce inanması gerektiğini söylersek, yanlış olmaz sanırım.

                 Depremlerin ve doğal afetlerin eksik olmadığı şu günlerde, televizyon ekranlarındaki hocalarımız, bilinen bir şeyden, kıyamet alametlerinden bahsediyor. Gerçekten de Marmara depremi ardından hocalarımız, depremin şiddeti olan yedi nokta dördün Kuran'daki yedinci surenin dördüncü ayetiyle aynı olduğunu, oradaki ayetin de depreme vurgu yaptığını söylüyorlar. Bu husus çok anlamlı geldi bana.

                  Paranın her şeyi satın alamayacağını, İkbal Gürpınar, Günaydın Gece kitabında söylüyor. Özellikle çalışan hemcinslerine bu hususu adeta üstüne basarak anlatıyor, ben de buradan siz sevgili okurlarımla bu maddiyat hususunu paylaşıyorum.

                  Tarih, testere gibi ol, keser gibi olma der. Yani hep keser gibi kendine çalışma, bir ver bir al testere gibi. Kürek gibi de olma, hep verme der.

                  Bütün bu güzel örneklerin yanında pis, dağınık, kıskanç, tembel ve art niyetli olmak hiçbirimize yakışmaz, öyle değil mi? Eğitime yüzde yüz destek projesinde olduğu gibi, sıkıntıyı çeken, çözümünü buluyor. Bayram gelmiş neyime diyen hiçbir kimsenin kalmadığı, herkesin tuzunun olduğu, hocalarımıza elin kalkmadığı, hiçbir canlıya şiddetin uygulanmadığı, istemeyene vermeyeceksin sözünün söylenmediği, hep verip hiç mutsuz olmadığımız günlerin çok yakın olması dileğiyle sağlıkla kalın.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.