AMELLERDE İHTİYAT...

Sami Kesmen

İbadet ve hayırlı işler, müminin hayatının en temel omurgasıdır. Ancak bu omurga sadece sevap defterine puan ekleme mantığıyla ayakta durmaz. “Kaç sevaptan kurtul günahtan” sözü, tam da bu noktada derin bir uyarıdır. Çünkü insan bazen bir işin getireceği sevabı düşünerek adım atar, fakat o amelin içinde fark edemediği bir günah ihtimali saklı olabilir. Hatta bazı durumlarda, sevap niyetiyle yapılan bir davranış, yanlış bir usul veya kalpte beliren gizli bir kibir yüzünden günaha dönüşebilir. Bu sebeple amellerde ihtiyat; yani temkin ve bilinçle hareket etmek, ibadetin özü kadar kıymetlidir.

Takvâ, sadece haramı terk etmek değil; şüpheli alanlardan da uzak durmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Helâl bellidir, haram da bellidir. İkisi arasında şüpheli şeyler vardır. Kim şüphelilerden sakınırsa dinini ve ırzını korumuş olur” buyurmaktadır. Bu hadis, ihtiyatın bir ahlak ilkesi olduğunu göstermektedir. İnsan, “Sevabı çoktur” düşüncesiyle aceleye kapılmak yerine, amelin içindeki ince riskleri görmeli; niyetini, yöntemini ve sonuçlarını tekrar tekrar tartmalıdır. Çünkü Allah katında makbul olan, sayısı çok olan değil; sahih ve temiz olan ameldir.

Bazen bir iyilik, gösteriş ve övgü beklentisiyle yapıldığında riya tuzağına dönüşür. Bazen de aceleyle verilmiş bir sadaka, kul hakkına veya israfa yol açar. İşte amellerde ihtiyat, bu ince tuzaklara karşı kalbi ve aklı teyakkuz hâlinde tutar. “Az ama devamlı olan amel, çok ve dağınık olandan hayırlıdır” hadisi de bu hakikati pekiştirir. İhtiyat, az ama derin ve temiz işlerin, hesapsız görünen büyük işlerden üstün olduğunu hatırlatır. Günlük hayatta da bu prensip çok önemlidir. Örneğin bir söz söylemeden önce “Bu gıybet olur mu?” diye düşünmek, bir harcama yaparken “İsrafa kaçar mı?” diye kendini sorgulamak; amellerde ihtiyatın pratik boyutudur. Çünkü insan sadece yaptığıyla değil, sebep olduğu sonuçlarla da sorumludur. Kimi zaman hiç farkına varmadığı bir hatır kırıklığı, sevap sandığı bir işin hesabını gölgeler.

Amellerde ihtiyat, yalnızca yasaklardan kaçınmak değil; ibadeti bilinçle derinleştirmektir. Bu hassasiyet, müminin ruhunu arındırır, kalbini inceleştirir. Sevap kazanmak için değil, Allah’ın rızasına yaklaşmak için yapılan iş; hem kul hakkından, hem de riya ve gururdan korunur. Asıl olgunluk, görünürde küçük ama sonucu ağır olabilecek bir günaha düşmemek için temkinli davranmaktır.

Neticede ibadet; kuru bir sevap arayışından çıkar, bilinçli ve sorumluluk dolu bir kulluk hâline dönüşür. Gerçek kazanç, çok amel yapmakta değil, her ameli Allah’a en yakın ve en temiz hâle ulaştırmaktadır. İhtiyat, bu yolda bir fren değil; bilakis ameli kemale erdiren bir koruma kalkanıdır. Çünkü hakiki vefa; Rabbine karşı kusursuz bir bağlılık ve kalpte sürekli diri tutulan bir hassasiyet demektir. Bu bilinçle yapılan ibadet, sayıdan değil, safiyet ve sadakatten beslenir. İbadeti sadece sevap kazanma hesabına indirgemek, ibadetive kulluğuanlamamaktır. İnsan bazen bir işin getireceği sevabı düşünerek adım atarken, o amelin içinde fark etmediği bir günah ihtimali bulunabilir. Asıl olgunluk, görünürde küçük ama sonucu ağır olabilecek bir günaha düşmemek için temkinli davranmaktır.

Sevap beklentisiyle aceleye kapılmak yerine, ihtiyatla günaha götürecek yolları kapatmak; takvânın, yani Allah’a karşı duyarlılığın özüdür. Böylece ameller, kuru bir sevap arayışından çıkar; bilinçli, kalbi ve sorumluluk dolu bir ibadet hâline dönüşür. Amellerde ihtiyat önemlidir. Doğru olduğundan emin olunmayan bir fiil ibadettir diye yapılamaz. İbadet; bilinçli bir tasarruftur. Üstelik, ibadet; sevap için değil Allah emrettiği için yapılır. Sırf sevap kazanmak amacıyla yapılan ibadette çıkar hesabı söz konusu olur.

Allahın razı olmasından ümit edilen ameller ibadettir ama bu ibadetlerde de amaç; sevap kazanmak olmamalıdır. Az ama devamlı olan, bilinçle ve şuurla gerçekleştirilen ameller değerlidir. Hayatın akışını oluştururken, çok sevap kazanma arzusu değil, günaha girmeme tedbiri belirleyici olmalıdır. İyi düşünülerek yapılan doğru bir eylem faziletli olduğu gibi iyi düşünüldüğü hâlde sonucu faydalı olmayan bir eylemde de fazilet vardır. İşte bu noktada ihtiyatlı hareket şarttır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.