ÂKİF'İN AVRUPA NASİHATI

M.Halistin Kukul

   Mehmet Âkif; Hıristiyan Avrupa'nın, tâ Hun Türkleri'nden îtibâren taşıdığı intikam hislerinin netîcesi olarak ortaya koyduğu icraâtları, bundan takriben bir asır önce, bugünün hâdiselerini okurcasına ifade etmiştir.

   O çok bilinen " Kıssadan Hisse" şiirini, rûhuna nüfûz ederek anlamadıktan sonra, onu,hiçbir mes'elemize yardımcı etmemiz mümkün olamaz:

                " Geçmişten adam hisse kaparmış...Ne masal şey!

                  Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?  

                  " Tarih"i tekerrür diye ta'rif ediyorlar;

                  Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? "

   "Beş bin senelik kıssa" ile " yarım hisse" yi iyi tahlil edemez isek, müspet netîcelerle hemhâl olmamızın zorlaşacağı muhakkaktır.

    Ve; tıpatıp olmasa bile, "zaman, mekân ve kişi" değişimiyle, hâdiselerin yeni  "teknolojilerle beslenmesi " hâriç;  yaşadığımız dönemde, "tekerrür"de  bir farklılık var mıdır?

     O hâlde;  5 Şubat 1330 (1912) da yazdığı  "Uyan" başlıklı şiirindeki maddeci - ruhsuz Batı'nın bize musallat edeceği  'mel'anet'leri tespitten öte, Âkif, bu ruhsuz gürûhtan uzak durmayı arzulamakta ve ısrarla öğütlemektedir. Bizim de Türk milleti olarak içinde bulunduğumuz "Şark"a sitem değil, büyük bir îkâzda da bulunan Âkif,  Batı'ya (Garb'lı veya Avrupalı'ya) yaklaşımımızda temkinli olmamızdan  ziyâde, endîşe ile bakmaktadır:

                 "Ey koca Şark, ey ebedî meskenet!

                  Sen de kımıldanmaya bir niyyet et.

                  Korkuyorum Garb'ın elinden yarın,

                  Kalmıyacak çekmediğin mel'anet."

    Âkif'in; Endülüs'te, Avrupalı'ya kanarak birbirine düşen / düşürülen ve yeterli  mücâdeleyi yapmayarak vatanlarını terketmek zorunda kalanlara yaptığı sitem , ne kadar "ibret" alınması gereken ve ne kadar da hüzün verici bir hâdisedir:

                "El açıp yalvarıyorlar yeni sâhiplerine!

                 .............

                Bu sizin ağlamanız benzedi bir dîğerine:

                Endülüs tâcı elinden alınan bahtı kara,

                Savuşurken, o güzel mülkü verip ağyâra,

                Tırmanır bir kayanın sırtına etrafa bakar;

                Bırakıp çıktığı cennet gibi zümrüt ovalar,

                Başlar ağlatmağa biçâreyi hüngür hüngür!

                Karşıda vâlide sultan bunu pek haklı görür,

                Der ki: " Çarpışmadın erkek gibi düşmanlarla;

                Şimdi, hiç yoksa, kadınlar gibi olsun ağla! "

    Mehmet Âkif; benzer endîşelerini de Türkistan için şu mısralarla haykırır:

               "Uzanıp sonra Buhârâ'ya, Semerkand'e kadar;

                Eski dünyâda bakındım ki ne âlemler var?

                Sormayın gördüğüm âlemleri, hiç söylemeyim:

                Yâdı temkînimi sarsar da kan ağlar yüreğim."

    Türklüğün ve Müslümanlığın uzandığı bütün mekânlarda, mutlaka bir sömürgeci Avrupalı engeliyle karşılaşan Âkif; târih içinde, bu Avrupalı'yı şu mısralarıyla hulâsa eder:

            "Aman Grey!(*) Bize senden olur olursa meded...

               Kuzum Puankare!(**) Bittik..İnâyet et, kerem et! "

              Dedikçe sen, dediler karşıdan "İnâyet ola! "

              Dilencilikle siyâset, döner mi, hey budala?

              Siyâsetin kanı: servet, hayâtı: satvettir;

              Zebûn-küş Avrupa bir hak tanır ki: kuvvettir.

              Donanma, ordu yürürken muzaffer ileri,

              Üzengi öpmeğe hasretti Garb'ın elçileri!"

   Sözlerimizi, yine, Âkif'in  ibret alınmasını dilediğimiz mısralarıyla bitirelim:

              " Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:

                Gelmişiz dünyâya; milliyet nedir öğretmişiz!

              

                 Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyyetin,

                Nûr olup fışkırmışız tâ sînesinden zulmetin;"

     Bu mısraların ehemmiyetini, bugün, Türk milletinin  karşılaştığı hâdiselerle çok dikkatli bir şekilde yorumlamamızın zarûreti vardır.

     Hem de çok! Pek çok!..

(*) Grey: O dönemin İngiliz devlet adamlarından biridir.

 (**) Puankare: O dönemin F(ı)ransız Başbakanı'dır

               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

               

  

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.