İslam’a göre erkeğin yükü; yetkiden önce sorumluluktur. Aile, insanın yeryüzünde kurduğu en küçük ama en etkili medeniyettir. Bu medeniyetin huzuru da çöküşü de çoğu zaman erkek figürünün tutumuna bağlı olarak şekillenir. Çünkü İslam, erkeğe “üstünlük” değil, “sorumluluk” vermiştir. Kur’ân’ın ifadesiyle “Erkekler kadınların koruyup gözetenidir.” (Nisâ 34). Bu cümlede; güç değil emanet, ego değil merhamet, hükmetmek değil korumak vardır. Ne yazık ki modern çağın tartışmaları bu ayeti yanlış yorumlamış, erkeğin rolü ya otoriter bir figüre indirgenmiş ya da tamamen silikleştirilmiştir. Hakikat ise başka bir yerde durmaktadır. Erkek, ailede; bir “yönetici” değil bir “rehber”, bir “sığınak” ve bir “denge unsuru”dur.
Erkeğin rolünü anlamak için önce şu hakikati kavramak gerekir; İslam, gücü sorumlulukla birlikte verir. Gücün kullanıldığı yer hesap, ihmal edildiği yer vebal doğurur. Dolayısıyla ailede erkek, öncelikle bir mesuliyet insanı olmak zorundadır. Eşine ve çocuklarına sadece maddi ihtiyaçlarını karşılayan biri olarak değil, ruhlarına, kalplerine ve güven duygularına da yatırım yapan bir baba, bir eş, bir dost olmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in aile hayatındaki duruşu bu konuda en güçlü rehberimizdir. O, ev işlerinde eşine yardım eder, kırıcı bir tavır sergilemez, asla kaba davranmazdı. “Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olandır” sözü, erkeğin ölçüsünü belirler. Erkek; evde öfkesiyle değil, vakar ve nezaketiyle var olmalıdır. Çünkü aile ortamını cennet iklimine de cehennem ateşine de çevirme gücü en çok onda bulunur.
Erkeğin rolü, üç temel başlıkta toplanabilir; koruyucu olmak, adaletli olmak ve sevgi diliyle liderlik etmek. Koruyucu olmak, sadece fiziksel anlamda değil, duygusal, ruhsal ve manevi korumayı da içerir. Aileyi fitneden, kırıcı sözlerden, haksız eleştiriden ve dış tehditlerden korumak erkeğin görevidir. Bir baba, evin kapısı sadece dışarıya karşı güvenli olsun diye değil içerdeki kalpler sarsılmasın diye dik durur. Evine giren huzurun da çıkan huzursuzluğun da sorumluluğunu taşır. Eşinin onurunu kendi onuru bilir, çocuklarının geleceğini kendi ahlakıyla inşa eder.
Adaletli olmak, erkeğin imtihanıdır. Eşine karşı adil olmak; sevgide, sözde, kararlarında dengeli olmakla mümkündür. Çocuğuna karşı adil olmak; kimini kayırıp kimini ihmal etmemekle gerçekleşir. Kendi nefsine karşı adil olmak ise; kibir, öfke ve bencillikle mücadele etmekle sağlanır. Çünkü adaletin olmadığı yerde aile ayakta duramaz. Adalet yalnızca mahkemelerde değil; sofrada, konuşmada, paylaşımda ve öfkede aranır.
Sevgi diliyle liderlik; baskı kurmak değildir yönlendirmek, sakinleştirmek, sığınak olabilmektir. Erkek; ailesinin yanında huzur bulan değil, ailesine huzur veren kişidir. Sesi yükseldiğinde değil, gönlü büyüdüğünde liderdir. Çocuk, babasına bakarak cesaret almalı, kadın eşine bakarak güven duymalıdır. Eğer bir evde erkek susarken huzur, konuşurken ağırlık oluşuyorsa orada liderlik yerini bulmuştur. Ne var ki bazı evlerde erkekliğin ölçüsü öfke ile, bağırmakla, soğuk bir otorite ile karıştırılmaktadır. Oysa en büyük otorite, gönül kazanma otoritesidir.
Günümüz dünyasında erkeğin rolü çeşitli ideolojik tartışmalarla yıpratılmıştır. Bir yandan aşırı ataerkil anlayış erkeği sert ve duygudan uzak bir yapıya mahkûm etmiş; diğer yandan modern eşitlik söylemleri erkeğin sorumluluğunu yok sayarak ailedeki doğal dengeyi bozmuştur. Oysa İslam, iki uca da mesafeli durur. Ne erkeği mutlak hâkim ilan eder ne de konumunu önemsizleştirir, bir denge kurar. Erkek sorumludur, kadın değerlidir. Biri olmadan diğeri tamamlanamaz.
Erkek, ailenin direğidir ama bu direğin görevi gölge etmek değil, güven vermektir. Erkek, evin reisidir ama bu reisin görevi buyurmak değil, yön göstermektir. Erkek, Allah’ın verdiği “kavvam” sıfatının hakkını kibirle değil merhametle verir. Çünkü aile bir mevki değil, bir emanettir. Emanete sadakat, imanın sözle değil; hâl ile gösterilen şeklidir.
İslam’a göre ailede erkeğin rolü, otorite kurmak değil; adaletle korumak, güven oluşturmak ve sevgiyle liderlik etmektir. Kendini merkeze koyan değil; ailesini merkeze alan erkektir makbul olan. Yükü aldığı için güçlü olan değil; yükü taşıdığı için şerefli olandır. Bugün erkeklik, giderek güç gösterisine indirgenmiş durumdadır. Oysa İslam’ın tarif ettiği erkeklik; vakar, fedakârlık, merhamet ve sorumluluk duygusuyla yoğrulmuş bir karakterdir. Böyle bir erkek; ne evini yıkar, ne eşini incitir, ne de çocuklarını yetim duygusuyla büyütür. Asıl erkeklik; gönül tamir edebilmek, kırmadan konuşabilmek, ailesinin iç dünyasını okuyabilmektir. Çünkü bir baba evin çatısı, bir eş evin nefesi, bir erkek evin omurgasıdır. Omurgası sağlam olan aile çökmeyecek, nefesi sıcak olan yuva tükenmeyecek, çatısı sağlam olan hane sarsılsa da dağılmayacaktır.