AHİRET YOLCULUĞU

Sami Kesmen

"Onun sözünü ettiği şeyler sonunda bize kalacak, kendisi de tek başına bize gelecek." (Meryem, 80) Hayatın içinde öyle anlar vardır ki; insanın bütün iddiaları, sahiplik kuruntuları, dostlukları, makam ve mevkileri buharlaşır. Kur’an’ın bu ayeti, tam da böyle bir gerçeğin altını çizermektedir. Ne biriktirdiklerimiz bizimle gelir, ne korumaya çalıştıklarımız bizi korur. Herkes, tek başına ahirete gitmekte ve yaptıklarıyla baş başa kalmaktadır.

Mekke döneminde geçen ibretlik bir olay konuyu çok net anlatmaktadır. Fakir bir Müslüman olan Habbâb b. Eret, demircilikle geçimini sağlar. Müşriklerin ileri gelenlerinden Âs b. Vâil’e yaptığı bir işin ücretini almak ister. Ancak Âs küstahça bir şart koşar; “Muhammed’i reddetmedikçe borcumu ödemem.” Bu söz, sadece bir inat değil; aynı zamanda bir hak gasbıdır, kibirdir, imani bir direnişe karşı yapılan ekonomik şantajdır.

Habbâb’ın cevabı ibretliktir; “Sen dirilinceye kadar onu inkâr etmem!” Çünkü mümin bilir ki, hakikat yalnız bu dünyadan ibaret değildir. Âs b. Vâil ise ahirete inancı olmayanların tipik zannıyla cevap verir; “Demek gerçekten ben ölüp dirileceğim, öyle mi? Eğer öyleyse orada da malım mülküm olacak, borcumu orada öderim!” Bu, ilahi adaleti küçümseyen bir mantıktır. Ahiret fikrini, dünyevi hesaplarla karıştırma çabasıdır. Ama Kur’an onu tek bir cümleyle susturur; “Sözünü ettiği şeyler sonunda bize kalacak, kendisi de tek başına bize gelecek.”

Âyet, her insanın ölümle birlikte başlayacak yalnızlık sürecine dikkat çekmektedir. Dünyada arkasına aldığı kalabalıklar, mal yığmaları, soy-sopla övünmeleri, hepsi dünya sahnesinde kalacaktır. Ahirette ise kimse kimseye kefil olamaz, kimse kimsenin borcunu üstlenemez. Mal ve evlatlar orada birer ölçü değil, birer sorgu sebebidir. Kur’an başka bir yerde de bu gerçeği hatırlatır; “O gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar…” (Abese, 34–36). Çünkü herkesin yükü kendine aittir. Kimse kimsenin vicdanı olamaz.

Bugün de nice insanlar vardır ki; tıpkı Âs b. Vâil gibi düşünür. Ahiret varsa da orada yine servetim, saygınlığım olur sanırlar. Ölüme kafa tutar gibi yaşarlar. Kendilerini hesap gününden muaf sanırlar. Borç ödememeyi bir maharet, sözünde durmamayı bir taktik, hak yemeği ise bir beceri olarak görürler. Ama ayet açık ve kesindir: “Kendisi de TEK BAŞINA bize gelecek.” İşte bu cümle, hem bir tehdit hem de derin bir uyarıdır.

Hayat, insanın başkalarıyla birlikte yaşadığı ama sonunda yalnız başına hesap vereceği bir yolculuktur. Bu yüzden kişi, her davranışını bir mahkeme huzurunda söyleyecekmiş gibi ölçüp tartmalıdır. Çünkü ahiret, sadece bir inanç değil; bir adalet vaadidir.

Unutulmamalı ki; kimseyle gelinmez, tek başına gidilir. Kimseyle savunulmazsın, sadece yaptıkların konuşur. Söz değil, amel kalır. Mal değil, hesap ağır basar. Her birimiz tek başımıza gideceğiz. Bu yolculuğa hazır olmak gerekir. İnkâr, isyan, ihanet, hak ihlâli, zulüm gibi tutum ve davranışlar ahiret yolculuğunda en büyük külfetler olacak, ahiretteki süreci belirleyip, sonucu oluşturacaktır.
Karşılaşılacak sonucu herkes kendi elleriyle dünyada hazırlamış olacaktır...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.