Bahçeli: Başbakan çark ediyor ....
Bahçeli konuşmasına İsrail'in Gazze'ye yaptığı saldırı ve Başbakan Erdoğan'ın Davos'taki Gazze panelindeki çıkışıyla ilgili açıklamalarla başladı.
İşte Bahçeli'nin konuşması:
İsrail'in Gazze'ye başlattığı saldırılar 23 gün sürmüş, ölenlerin sayısı 1500'e yaklaşmıştır. Saldırılar karşısında gösterilen tepkileri umursamayan İsrail, uluslararası kararları bile dikkate almamıştır. BM kaynaklarına göre ölenlerin üçte birinin çocuk olması, İsrail'in hedefinin öncelikle sivil halk ve günlük hayatın idamesini sağlayan tesisler olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Gazze'de yaşanan dram, ülkemizde de infiallere neden olmuş. Milletimiz haklı bir hassasiyet göstermiştir.
Kamuoyu AK Parti'nin bu konudaki samimiyetini sorgulamaya başlamıştır.
Sayın Başbakan'ın Davos toplantısının öncesindeki süreç, hükümetin kendisini Filistin meselesinde sıkışmış hissettiği bir dönemde gerçekleşmiştir. Davos'ta Türkiye'yi Başbakan Erdoğan ve bakanlar temsil etmiştir. Krizin dünyayı sarstığı, milli ekonomilerin çıkış ve çözüm aradığı böylesi bir toplantıda, Türkiye'nin önceliğinin ekonomi olması gerekirdi.
Ne yazık ki Başbakan siyasi kaygılarıyla başka mecralara kaydırmış. Kamuoyu oturumdaki tepkilerine odaklanmıştır. Başbakan'ın ne niyetle katıldığı, hangi sıfatı taşıyarak orada bulunduğu ve soruna doğrudan müdahil olan BM Genel Sekreteri, İsrail ve Filistinli hangi grubun adına orada bulunduğu sorulmalıdır.
Başbakan Erdoğan'ın tepkisi, haklı meşru ve yerindedir. Şayet bu muameleye rağmen tepki bu noktada gösterilmemiş olunsaydı, Türk milletinin şeref ve haysiyeti savunulmamış olacaktı.
Tepki yeri ve zamanın gösterilmemiş olsaydı Türk milletinin hakları savunulmamış olacaktı. Ancak Başbakan'ın bu tepkisi, bu tavrı 6 yılı aşkın süredir sergilediği ilkesiz taşeron siyaseti örtemeyecek, sadece bir doğrusu sayısız yanlışlarını silmemize neden olmayacaktır.
Hükümetin dik duruş konusunda başbakandan umudu kesmiş mileltimizde Davos resti karşısında şaşırmıştır. Başbakan'ın bu tavrı milletimizde haklı bir umut oluşturmuştur.
Son gelişmeler nedeniyle zihninin bulanık olduğu anlaşılan Başbakan'ın tutarsız ve çelişkili beyanları kendisine hakim olan niyetler hakkında kuşkuların doğmasına enden olmuştur.
Kahramanlık kampanyaları bu konunun seçim malzemesi olarak kullanıldığını gösteren gelişmeler olarak karşıya çıkmıştır. Başbakan'ın sessizlerin sesi ve kimsesizlerin kimsesi sözüyle milletimizden medet ummaya çalıştığı ortaya çıkmıştır.
MHP İsrail'in Gazze saldırılarındna bu yana yaşanan gelişmeler ve Başbakanm'ın bu konduaki çelişkili düşüncelerini bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Suçluluk psikolojisine giren Başbakan, bu alandaki sorulara yeterince cevap verememiş ve derin bir sessizlik içine girmiştir.
Gazze saldırılarındna 5 gün önce İsrail Başbakanıyla yaptığı görüşmenin neden resmi tutanağının tutulmadığı, bu özel görüşmede Gazze konusunun nasıl gündeme geldiği konularına bir açıklama getirememiş ve Başbakan'ın BOP Eşbaşkanlığını bırakması önerilerimiz karşılıksız kalmıştır.
Başbakan'ın acilen yapması gerekenler;
- Barzani ile ilişkileri konusunda onur politikalar izlemelesi,
- Ermenistan'ın peşinden koşmaktan vazgeçmesi,
- Rum yönetimi ve Yunanistan'a karşı kararlı bir duruş sergilemesi,
- AB'nin dayatmaları ve aşağılamaları karşısında Türkiye'nin onurunu koruyacak bir tavır geliştirmesi
- ABD'nin taşeronu olmaktan vazgeçmesidir.
Yakın dönemde yaşanan haysiyet kırıcı gelişmelere bakıldığında, Türk askerinin başına çuval geçirilirken, 'kara harekatına derhal son verin' diye müdahale edilirken, Barzani Türkiye'ye meydan okurken, Başbakan'ın hatırlamadığı bir gerçektir.
Bunun yanı sıra Başbakan ve hükümetinin AB komiserlerinin Türkiye'ye alenen hakaret ederken, Türklüğe hakaret suçtan çıkarılırken, şerefli Türk tarihini Çanakkale'yi hiç aklına getirmediği de bir vakadır. Ancak şimdi Başbakan Erdoğan'ın önüne bu alanlardaki şaibeli siyasetini düzeltme fırsatı çıkmıştır.
Başbakan'dan beklenen AB ve ABD karşısında ezik mahcup olmayı bırakması, Hamas'ın avukatı olarak gösterdiği heyecanı ve kararlılığı, Türkiye'de sergilemesi, etnik bölücülükle mücadelede gerekli iradeyi göstermesi ve Irak, Kıbrıs, Ermenistan konusunda dik durmalıdır.
Her şeye rağmen Başbakan'ın duruşu ümit verici bir gelişme olarak adlandırılmalıdır. Türk Milleti şimdi yeni hamleler beklemektedir. Başbakan karakolda doğruyu söyleyip mahakemede şaşan şahsiyet olarak tekrar karşımıza çıkmıştır. Terk edilen toplantının ardından bugüne kadar olan gelişmeleri Başbakan'ın birer birer geri adımlar atması, o tavrın seçim malzemesi olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.
Arkasına düşüp alkışlanan Başbakan hangisidir. Davos'ta Peres'e yönelik ithamlarda bulunan Başbakan mı, yoksa tavrının modaratöre olduğunu söyleyen Başbakan mı? Panelde Tevrat'ta atıfta bulunan Başbakan mı, yoksa antisemitizme atıfa bulunan Başbakan mı? Türkiye hangi Başbakan'ı alkışlamış ve arkasında durmuştur? Başbakan'ın gösterdiği tepki kimedir, kime karşı olmuştur. Başbakan kime kahramanlık yapmıştır? Alt yapısı olmayan dik duruş sabun köpüğü gibi dağılmıştır.
Başbakan'ın açıklamalrında belirttiği gibi gösterdiği tepki İsrail'e değilse, kime kahramanlık yapmıştır? Gelinen bu aşamada Türkiye, yaptığı yanlışların ağır faturasını ödemekle yüz yüze kalmıştır. İsrail'in Filistin'e yeniden bir saldırı başlatması durumunda Başbakan kimin yanında yer alacaktır? Bu gelişmelerin en büyük zararını Filistinli kardeşlerimiz görecektir.
Omurgasız siyaset anlayışı maalesef Türkiye'yi bundan sonra da daha fazla İsrail tarafına itecek. Türkiye o günden itibaren Davos'taki durulşun devamını bütün milli meselerde beklemektedir. Başbakan Erdoğan ve hükümeti için gerçek haysiyet sınavı şimdi başlamıştır. Erdoğan tarafından önce kurgulanan ve sonra sahnelenan tartışma milletimizin asıl sorunlarının kenara itildiğine şahit olunmaktadır.
Ağırlaşan geçim şartlarından dolayı iyice bunlana vatan evlatları aradıkları ekonomik uygulamaları bir türklü görememişlerdir. Başbakan Erdğan ne zaman bir çıkmaza girse sunni bir heyecan yaratarak toplumsal yapıyı gerçeklerden uzaklaştırmaktadır.
Başbakan Erdoğan tarafından kurulan ve sahnelenen tartışma ortamında, milletimizin asıl sorunlarının kenara itildiğine şahit olunmaktadır. Ekonomideki kumdan kaleler vatandaşa olumsuz yansımaktadır.
Başbakan ne zaman bir çıkmaza girse ve meselelerin üzerinden gelemeyeceğini anlasa, suni bir gündem yaratmaktadır. İçinde bulunduğumuz dönemde hükümetin ilgi alanı, insanımızın ekonomik şartlarının düzeltilmesi olmalıdır. Kriz fırtınasına tedbir alacağı yerde AK Parti ülkemizi karanlık bir tünelin içine sokmuştur.
Dünyada bir çok ülke krize karşı önlemler almaktadır. ABD'de Obama'dan sonra yeni bir önlem paketi devreye koyduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla Dünya Ekonomik Forumu tarafından düzenlenen Davos'ta, mevcut krizden nasıl çıkılacağı, küresel mali sistemin yeniden istikrara kavuşturulması ve ekonomik büyümenin yeniden canlandırılması konuları gündeme getirilmiştir.
Geçtiğimiz yılın ekim ayında 2009 için yüzde 2'lik bir büyüme tahmininde bulunan IMF, bundan vazgeçerek neredeyse durma noktasına geldiğini duyurmuştur. Krizin baskısının ağırlaştığı bu günlerde, döviz rezervlerini yitirmemek için çareler arayan AK Parti, IMF ile ilişkilerinde yeniden istikamet vermeye çalışmaktadır. Bizim açımızdan, eğer aranılan para bulunamaz ise kur ve faizlerdeki artışlar hiçte şaşırtıcı olmayacaktır. Mesele artık çok ciddidir. Aylardır süren IMF ile müzakereler yılan hikayesine dönmüş, anlaşmazlıkların olduğu ortaya çıkmıştır.
IMF ile görüşmeler 9 aydır hiçbir soruna ulaşmamıştır. Görüşmelerin nerede kilitlendiği belli olmasa da, anlaşmaya odaklanan ve beklentileri bu yönde biriktiren ekonomik aktörlerin bundan sonra ne olacağı belli değildir. Hazine'den Sorumlu bakan yaptığı açıklamada, IMF olsa da Türkiye'nin etkileneceğini ve Türkiye'nin bir pakete ihtiyacı olduğunu söylemiştir.