Anne ben 'şehit' olacağım

Anne ben 'şehit' olacağım
"Bana, 'Anne ben şehit olacağım" dedi. 8 ay parmaklarımı saydım, hiç uyumadım. Bir gün yüreğimde bir sancı, dayanamıyorum. Karşıya baktım askerler..."

Miraç Öztürk

---------------

Aysel Birinci oğlunu 1993 yılında, Tunceli'deki bir çatışmada kaybetti. Yavrusundan ayrılmanın acısını üzerinden 15 sene geçmesine rağmen ilk günkü gibi yaşayan Birinci, oğlu şehit komando er Uğur Birinci'nin askere gitmeden önce şehit olacağını hissettiğini ve kendisine de bunu bir aile toplantısında söylediğini kaydederken, göz yaşlarını tutamıyor.

"ŞEHİT OLACAĞIM" DEDİ

Birinci, askere gitmeden önce yaptıkları son görüşmeyi şu cümlelerle anlatıyor: "Oğlum, acemi birliğini Manisa Kırkağaç'ta yaptı. Sonra Şırnak'a gezici komando olarak gitti. Oradan Elazığ'a geçti. 8 aylık askerken, Tunceli, Palo ilçesi, Hora Deresi'nde çıkan çatışmada 1993'te şehit oldu. Oğlum askere yaşında gitti. Askere severek gitti. Şehit olacağını da bütün arkadaşlarına söyledi, 'şehit olacağım' dedi. Askere gitmeden kardeşlerini ve beni aldı, 'yarın askere gideceğim ve şehit olacağIm' dedi. Ellerini kaldırarak, 'anne' dedi 'ben şehit olunca ağlamayacaksın gururlanacaksın' dedi. Ben de dedim ki, 'Oğlum bunu bana 'öl' diye mi söylüyorsun' dedim. Ben zaten onun gitmesine dayanAmıyorum. On yıldır çocuğum olmuyordu on yılın üzerine ilk çocuğumdu"

"8 AY HİÇ UYUMADIM"

Uğur'un bu söylediklerini rüyasında mı gördüğünü ya da içine mi doğduğunu bilmediğini söyleyen şehit annesi Aysel Birinci, oğlunun, herkes tarafından takdir edilen ve sevilen bir çocuk olduğunu anlatırken, sanki o günlere yeniden dönüyor: "Samsun'da herkes tanırdı O'nu. Çok dürüsttü. Bir Allah'ın kulunun kalbini kırmamıştır. Oğlumun 'şehit olacağım, gururlanacaksın' sözleri aklıma geldikçe hep ağladım. Her gece 'ölecek mi ölmeyecek mi?' diye 8 ay ağladım, uyumadım"

SON TELEFON
GÖRÜŞMESİ VE...

Uğur'un şehit olduğu haberini almadan önce bütün gün yüreğinde bir sancı ile gezen Aysel Birinci, ölüm haberini alıp yıkıldığı anı ve telefondaki son görüşmelerini işte şu cümlelerle anlatıyor: "Kaynımda oturuyoruz, sağ taraftan bir sancı geldi bana. 'Bana bir şey oluyor, çok kötüyüm' dedim. 'Ne kadar asker şehit olmuş?' diyorum televizyonu izlerken. Oğlumu bile okuyorum ama diyemiyorum. Çarşamba'ya gitmeden konuştum oğlumla, 'amcana gidiyoruz' dedim. O da 'operasyona gidiyorum' dedi. Onun vurulduğu an yüreğimde sancıyı hissettim. En son bana 'anneceğim ben yeni geldim operasyondan ama bir arkadaşımız eksik onun yerine yeniden gidiyorum' dedi. Ve daha sonra şehit olduğu haberini aldım. En son konuştuğumuz kelimeler bunlar oldu. 'Amcama selam söyleyin' dedi"

BABA BİR
SENE SONRA ÖLDÜ

İlk önce kendisine oğlunun yaralı olduğunu söylediklerini sözlerine ekleyen Birinci, şehit Uğur'un babasının da cenazeden bir yıl sonra hayatını kaybettiğini şu sözlerle anlatıyor: "Eve geldik, akşam ezanı okunuyordu. Ben çok sıkıştım, balkona çıktım. Karşıda askerler bekliyor. Kız kardeşim bana iğne yaptı. Halbuki çocuğumun acısıymış. Kardeşim 'nasılsın' dedi, ben de 'nasıl olacağım oğlumu vurdular' dedim. 'Vurulmadı' dediler ilk başta. Kendimi kaybetmişim gerisini hatırlamıyorum. Cenazesi ana baba günüydü. Çok kalabalıktı. Bütün Samsun oradaydı. Çocuğumu çıkartamadık, arkadaşları delirdi. Duasını mezarlıkta yaptık. Babası siroz hastasıydı, bir sene sonra da olayların etkisiyle o da öldü"

KANI HİÇ DURMADI

Oğlu Uğur'un yalnızca yüzünü gördüğünü ve göğsünün altının kanının mezara girene kadar durmadığını hiç unutamadığını ifade eden Birinci, o günü anlatırken gözleri nemleniyor: "Mezar kazınırken, başında bir polis duruyordu. Çoğu arkadaşım oğlunun yüzünü görmedi ama bana nasip oldu. Benim oğlumun göğsünden aşağısı yoktu. Sadece yüzünü gördüm. 20 dakika yüzünü yüzüme koydum. Sakalı da vardı böyle. Hiç unutamıyorum. O kadar sıcak bir yüzü vardı ki, gözleri açık, o bana bakıyor, ben ona bakıyorum. Yalnız mezara girene kadar kanı hiç durmadı. Hep aktı"

KARDEŞİNE
KOLA GETİRECEKTİ

Uğur şehit olduktan sonra her gün mezarlığa gittiğini ve kardeşlerinin de psikolojisinin bu ölümle birlikte bozulduğunu belirten Birinci, diğer oğlunun abisinden beklediği 'kola ve arabayı' anlatıyor, işte şu cümlelerle: "Kardeşlerinin psikolojisi çok kötü oldu. Diğer oğlum, abisiyle ilgili o günü konuştuğu zaman 20 yaşına gelmesine rağmen, 'kola ve asker arabası istedim, abim onları bana getirmedi' diyor. Evli ve çocuğu var. Okulunu okuyamadı, hep bunları düşündü. Ben de olaylardan sonra 14 defa ameliyat oldum. Kanser hastasıyım, dert sahibi olduk. Bunu kimse bilmez..."

KANSER
HASTASI OLDUM

Kanser tedavisi için GATA'da kaldığı sürede bankalara 12 bin YTL borçlandığını ve eşinden kalan para ile şehit maaşına haciz konduğunu ve derdini kimseye anlatamadığını da sözlerine ekleyen Birinci, bunları kimseye anlatamadıklarını belirterek, sonrasını şu şekilde anlattı: "Çevreden hiç destek görmedik. 'Çoçuklarınız şehit oldu ama ne kadar para alıyorsunuz, zenginsiniz' dediler bize. Benim oğlum dursa keşke yanımda para ne ki. Millet 'şehitlerin dünya kadar parası var' diyor. Biz bunu devletten istemedik, onlar verdi. Allah devletimize milletimize zeval vermesin."

ARTIK KİMSE AĞLAMASIN

Son operasyonlarda şehit olanların haberini aldıkça acılarının daha da depreştiğini söyleyen Birinci, teröristlere kızarak şunları anlatıyor: "Son operasyonda şehit olanlar için de aynı şeyleri yaşıyoruz. O fidanları görünce, o çocuklar babalarının resimlerini öpünce biz hep ağlıyoruz. İçimiz kan ağlıyor. Oradan gelen bir yaralı haberi bizi yıkıyor. Su gibi insanlar hepsi. Bu terör artık son bulsun, istiyorum. Ben 'Çocuklarımız şehit olmasın' diye değil, 'geride bıraktıkları üzülmesin' diye ağlıyorum. Dayanamıyorum. Ancak seviniyorum da, şehit oğlumun şehadet şerbetini içmesi beni gururlandırıyor. Bu da herkese nasip olmaz."

Ve şehit Uğur'un annesi Aysel Birinci, "Deniz mürekkep olsa, ağaçlar kalem, bizim hissettiklerimiz, yaşadıklarımız anlatılamaz" diye noktalıyor acı ve gururunu...