ADINI ARAYAN KÖY!
Bölge halkı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun izin vermemesi nedeniyle kendi imkanları ile de onaramadıkları köprünün ayakta kalan ana iskeletinin de çürümeye başladığını söyledi.
Buzlupınar Köyü'nün, adını 1906 yılında yapılan köprüden alan Kapalı Köprü Mahallesi'ndeki tarihi köprü, iddiaya göre bölgedeki taş ocaklarında yapılan patlamalar nedeniyle büyük zarar gördü ve kullanılamaz hale geldi. Yıllar önce bir bölümü yanarak zarar gören tarihi köprünün daha sonra onarıldığını belirten Senoz Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve mahalle sakini Ahmet Ali Kork, köprünün 1998 yılında bölgede kurulan 2 taş ocağında yapılan patlatmalar nedeniyle büyük zarar gördüğünü anlattı.
Patlamalar köprüyü tahrip etti
Kork, Taş ocakları yapılınca vadinin en dar yeri en geniş yeri haline geldi. Rüzgarlara engel olan doğal yapı bozuldu, patlatmalardan kaynaklanan sarsıntılarında etkisiyle Kapalı Köprü tahrip oldu. 2008 yılında köprüyü onarmak üzere harekete geçtik. Ancak Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu izni olmadan köprüye dokunmamıza izin verilmedi. Geçen süre içerisinde devletin de el sürmediği ahşap köprünün ana iskeleti de çürümeye başladı. Çocuklarımız, mahallemizin adını aldığı köprüyü arıyor. Dedelerimizin 100 sene öncesi sefalet yıllarında imece usulü ile yaptığı köprüyü bu halde görmek içimizi acıtıyor. Devlet yapmıyorsa biz yapalım. dedi.
Taş ocakları tehlike saçıyor
TEMA Vakfı Rize Temsilcisi Nevzat Özer ise, tarihi köprünün bugünki halinin, taş ocaklarının doğaya olduğu gibi tarihe, kültüre ve insan yerleşmelerine zarar verdiğinin açıkça gösterdiğini belirterek, özellikle Karadeniz Sahil Yolu çalışmaları nedeniyle bölgede çok sayıda taş ocağı açıldığını hatırlattı. Özer, Projelerdeki acelecilik, başta Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) süreçleri olmak üzere yürürlükteki yasa ve yönetmeliklerden muafiyet, taş ocaklarının çevre ve insan üzerindeki olası etkilerinin tartışılmasını engelledi, kamu denetimini zayıflattı. Taş ocaklarının yer seçiminde hiçbir kritere uyulmadığı gibi, işletme esnasında da kar hırsı doğru yöntemlerin kullanılmasını engelledi. Taş ocaklarında galeri patlatma yöntemi uygulanmaktadır. Bu yöntem bir seferde çok miktarda malzeme elde edilmesi, sürenin kısa olması, birim üretim maliyetinin düşük olması nedeniyle üretim yapan kuruluşlar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Kullanılan patlayıcı madde miktarının yüksek olması, yakın yerleşim birimlerinde insan yaşamını tehdit ederken, titreşimden kaynaklanan sarsıntılar da kayaç ayrışmalarını tetiklemektedir. Taş ocaklarında basamaklı üretim yöntemi uygulanarak eğimin düşürülmesi birçok sakıncayı ortadan kaldıracakken, üretim maliyetleri nedeniyle bu yöntem de uygulanmamaktadır diye konuştu.
Taş ocakları etkin bir şekilde denetlenmeli
Bugün gelinen noktada halen faaliyetine devam eden, durdurulan veya kapatılmış taş ocaklarının tehlike saçmaya devam ettiğini öne süren Özer, Jeolojik, topoğrafik, iklim, toprak yapısı gibi özellikleriyle heyelana karşı hassas olan bir bölgede taş ocakları işletme izni kolaylıkla alınamamalıdır. Ocaklar etkin bir şekilde denetlenmelidir. Faaliyeti sona eren Ocaklar işleten kuruluşlarca heyelana karşı gerekli tedbirler alındıktan sonra terk edilmelidir. Her şeyden önce bölgede geliştirilecek her proje daha az kayaya ihtiyaç duyulacak şekilde oluşturulmalıdır diyerek sözlerini tamamladı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.