KOAH’ın hastaya ve kamu kaynaklarına maliyeti büyük

KOAH’ın hastaya ve kamu kaynaklarına maliyeti büyük
Ağır bir solunum hastalığı olan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)dünyada ve Türkiye'de her geçen gün etkisini artırıyor.

Ülkemizde her yıl binlerce kişinin yaşamını yitirmesine yol açan KOAH'ın tedavisi kamu kaynaklarına önemli bir maliyet de getiriyor. Türkiye'de yılda 26 bin hasta KOAH nedeni ile yaşamını yitirirken, KOAH alevlenmesi geçiren bir hastanın Türkiye'ye maliyeti ise 10 bin TL'yi geçebiliyor.

BASIN BÜLTENİDİR

Akciğerlerdeki hava yollarının daralmasına bağlı nefes darlığı ile kendisini gösteren kronik bir hastalık olarak tanımlayabileceğimiz KOAH, bugün dünyada milyonlarca insanı etkiliyor. Sigaranın yanı sıra, bitkisel ve hayvansal kaynaklı yakıtlar gibi zararlı maddelerin uzun süreli solunmasına bağlı olarak akciğer ve hava yollarında oluşan KOAH, öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi temel belirtilerle başlıyor. KOAH alevlenmesi olarak adlandırılan, hastaların nefes alıp vermeyle ilgili sorunlarının tıbbi müdahale gerektirecek kadar arttığı dönemler ise erken tanı ve doğru tedavi ile azaltılabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre görülme sıklığı açısından KOAH tüm hastalıklar içinde 4'üncü sırada bulunuyor ve her yıl 3 milyondan fazla kişinin ölümüne neden oluyor. Türkiye'de ise yılda yaklaşık 26 bin hasta KOAH nedeni ile yaşamını yitiriyor.

Zaman içinde yorgunluk, halsizlik ve depresyon gibi şikayetlerle karşılaşan KOAH hastalarında ileri dönemlerde ise kanın yeterince oksijenlenememesi sonucunda parmak uçları, dil, dudaklar ve kulak memeleri mavi-mor renk alıyor. Ağır hastalarda kandaki karbondioksitin atılamamasına bağlı olarak uykuya eğilim artıyor.1 Yılda yaklaşık 1 ila 4 kez ortaya çıkan KOAH alevlenmelerinde ise nefes darlığı, öksürük ve balgam miktarında artış görülüyor. Büyük ölçüde bakteriyel enfeksiyonlar (yüzde 70 – 75) ve virüsler (yüzde 20 – 25) nedeniyle ortaya çıkan alevlenmelerin önlenmesi için KOAH hastalarının doktor gözetiminde her yıl Eylül-Ekim aylarında grip aşısı ve 5-10 yılda bir pnömoni (zatüre) aşısı yaptırmaları öneriliyor.

Hastalığın tedavisi ise sağlık hizmetlerine ayrılan kamu kaynakları üzerinde ağır bir baskı oluşturuyor. Nüfusu 300 milyonun üzerinde olan ABD'de bu hastalığın tedavi ihtiyaçlarından doğan direkt yıllık maliyet yaklaşık 29,5 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Ülkemizde de benzer şekilde alevlenme geçiren KOAH'lı tek bir hastanın tedavi maliyeti 10 bin TL'yi bulabiliyor.

Sağlık çözümlerinin lideri olma tutkusuyla çalışan yenilikçi ilaç ve aşı firması GlaxoSmithKline'ın (GSK) desteği ile Prof. Dr. Mehmet Polatlı ve Prof. Dr. Simten Malhan tarafından hazırlanan “KOAH'ın Türkiye'deki Maliyeti” başlıklı sağlık ekonomisi çalışması, hastalığın Türkiye ekonomisi için yükünü ortaya koyuyor. Bir hastalığın toplumda görülmesinin sadece bireyin veya devletin harcadığı parasal maliyetler değil, aynı zamanda manevi maliyetler ve hastalıktan dolayı erken ölümlerin, sakatlanmanın ve işgücü kaybının maliyeti anlamına geldiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Polatlı “Ülkemiz için önemli bir hastalık olan KOAH, hem ekonomik hem de toplumsal yüktür. Bu çalışma ile KOAH alevlenmelerinin Türkiye'ye olan ekonomik yükünü ortaya koymak istiyoruz” diyor. Çalışmada ortaya konan maliyet hesabını ise Prof. Dr. Simten Malhan şu şekilde açıklıyor: “KOAH alevlenmeleri sırasında istenebilecek tedavi masraflarının yoğunluğu düşünüldüğünde, KOAH alevlenmeleri maliyetinin hasta başına 10 bin TL'ye kadar çıkabileceği tahmin edilmektedir.”

Hastalıkla etkili mücadele etmek mümkün

Tümüyle ortadan kaldırılamamakla birlikte, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olan KOAH'ın doğru şekilde ele alınması sayesinde hastalığın doğrudan ve dolaylı ortaya çıkan maliyetlerini azaltmak mümkün olabiliyor. KOAH'ın erken teşhisi, doğru şekilde tedavisi, hastanın tedaviye uyumu sayesinde hastalığın neden olduğu maliyetleri azaltmak da söz konusu.

Ayrıca, KOAH hastalarının sigarayı bırakması ile solunum fonksiyonlarında kayıp yavaşlarken, KOAH semptomları da azalıyor. Sigarayı bırakmak, etkin ve en düşük maliyetli risk azaltma yöntemi olarak ortaya çıkarkenev içi-dış ortam hava kirliliğinin azaltılması ve mesleki tozlar ve kimyasallardan uzak durulması da tedavide önemli bir rol oynuyor. Tedavi ile hastalık belirtilerini azaltarak yaşam kalitesini artırmak, hastalığın ilerlemesini önleyerek, hastalık kaynaklı diğer sağlık sorunlarının da önüne geçmek hedefleniyor.9

GSK Hakkında

Dünyanın önde gelen yenilikçi ilaç ve sağlık şirketlerinden biri olan GSK, insanların daha aktif olmalarını, kendilerini daha iyi hissetmelerini ve daha uzun yaşamalarını destekleyerek yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmaktadır.

Türkiye'de GSK

GSK 50 yılı aşkın bir süredir faaliyette olduğu Türkiye ilaç sektörünün lider firmaları arasında yer almaktadır. GSK Türkiye, yaklaşık 950 çalışanla Türkiye'de sağlık çözümleri hizmeti sunmaktadır.
GSK bugün en önemli sağlık alanlarında yenilikçi, etkin ilaç ve tedaviler üretmektedir. Bu alanlar arasında astım, KOAH, enfeksiyon, grip, akıl sağlığı, hepatit, nadir hastalıklar, sinir sistemi hastalıkları ile kalp damar ve sindirim hastalıkları yer almaktadır. Şirket ayrıca, kansere karşı yeni tedaviler geliştirmeye özel bir önem vermekte olup aşı alanındaki yenilikçi çalışmalara da liderlik etmektedir. GSK, toplum sağlığını korumak ve geliştirmek açısından büyük öneme sahip olan aşılar konusunda da liderdir ve zengin bir portföye sahiptir.

Türkiye'nin ilaç ve aşı Ar-Ge'si ile üretimindeki büyük potansiyeline inanan GSK, ülkemizde yeni yatırımlara hazırlanmaktadır. GSK'nın aşı alanındaki Ar-Ge çalışmaları için öncelikli ülkeler arasında yer alan Türkiye, 2014 yılı itibariyle ilaç alanındaki Ar-Ge çalışmaları için de yatırım yapılacak öncelikli ülkeler listesine (GSK Clinical Country Footprint) girmiştir. Bu gelişme ile Türkiye, herhangi bir tedavi alanında planlanan klinik çalışmalar için GSK Global tarafından değerlendirilen ilk ülkeler arasında bulunarak, GSK bünyesinde klinik araştırmalar merkezi haline gelmiştir. İlaç endüstrisinde Türkiye'ye olan Ar-Ge yatırımlarının artmasına ve yeni istihdam olanaklarına öncülük eden GSK'nın hedefi, Ar-Ge'nin yanı sıra üretim yatırımı da yaparak ürün portföyünü jenerik ilaçlarla zenginleştirmek ve bu süreçte Türkiye'ye teknoloji transferi gerçekleştirmektir.

GSK, Türkiye'ye büyük önem vermekte, ülkemizin potansiyelinin hayata geçmesiyle doğacak sinerjinin firmanın çevre bölgelerdeki faaliyetlerine de güçlü bir destek sağlayacağına inanmaktadır. GSK bu doğrultuda Türkiye'yi bölgesel merkez yapmak yolunda önemli bir adım atmış ve 30 ülkeden oluşan GSK MEA (Ortadoğu ve Afrika) bölgesinin merkezini İstanbul'a taşımıştır. 2014 yılı itibariyle, Ortadoğu ve Bağımsız Devletler Topluluğu'ndaki operasyonlar yeniden düzenlenerek, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Ukrayna'dan oluşan MENA-CIS isimli yeni bir bölge oluşturulmuştur. Türkiye'nin ilaç sektöründe bölgesel bir merkez olması yönünde güçlü birer adım olan bu kararlar aynı zamanda, Türkiye'ye olan güvenin de bir göstergesi niteliğini taşıyor. (DHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.