"BOR ÖZELLEŞTİRME KAPSAMINA ALINMAMALIDIR"

"BOR ÖZELLEŞTİRME KAPSAMINA ALINMAMALIDIR"
İYİ Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü’nün 2020 yılı bütçesi üzerinde TBMM’de konuştu. Yaşar, "Bor, ülkemizin geleceğidir, stratejiktir, asla ve kata özelleştirme kapsamına alınmamalıdır" dedi.

Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü’nün 2020 yılı bütçesi üzerinde TBMM’de konuşan İYİ Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar, "Türkiye, dünya bor rezervinin yaklaşık yüzde 73'lük bölümünü elinde bulundurmaktadır. Türkiye'yi yüzde 7,7'yle Rusya, 6,2'yle ABD, 2,8'le de Çin takip etmektedir. Türkiye, 4,5 milyar tonluk dünya bor rezervinin yaklaşık 3,3 milyar tonluk bölümünü elinde bulundurmaktadır. Maalesef, Türkiye, bor rezervinin yüzde 73'lük bölümünü elinde bulundurmasına rağmen, pazarın yaklaşık yüzde 59'una hitap etmektedir. Dünyada yıllık bor tüketimi yaklaşık 4 milyon ton civarındadır. Bu 4 milyon tonluk dünya tüketimini dikkate aldığımız takdirde, dünyaya yaklaşık sekiz yüz, sekiz yüz elli yıl yetecek miktarda bor rezervine sahibiz, diğerleri de yıllık dünya tüketiminin yaklaşık üç yüz elli yılına tekabül eden rezervlere sahip. Bunun anlamı şu: Türkiye çok önemli bir bor zengini durumundadır. Türkiye'nin rafine bor üretim kapasitesi 2,7 milyon ton olup, 2019 yılı ilk altı ayında 1,8 milyon ton rafine bor üretimi gerçekleştirilmiştir. Buna karşılık, dünya bor rezervi, dünya bor pazarı yaklaşık 2,4 milyar dolardır. Türkiye'nin bu pazardaki payı da 1,13 milyardır. Yani pazardaki payımız, maalesef, toplam elimizdeki rezervlerle doğru orantılı değildir. Bor madenini, diğer yakıtlara alternatif enerji ve yakıt kaynağı olarak kullanabilir isek enerji konusunda Türkiye'nin dışa bağımlılığını neredeyse sıfırlamış oluruz. Bugün, Enerji Bakanlığının, bütçesinin yaklaşık yüzde 50'sini ithal ettiği göz önüne alınırsa bunları Bor Enerji, BOREN Araştırma Grubu ciddi oranda tahlil eder ve bu enerji kaynaklarını üretebilirsek enerji sorununu da ciddi oranda çözmüş oluruz.

"BOR ÖZELLEŞTİRİLMEMELİDİR"
Diğer taraftan, Türkiye'nin, bor madenlerinin özelleştirilmesine, yabancı dayatmalara ve tasfiyelere asla ödün vermemesi gerekiyor. Duyuyoruz ki bor madeninin de diğer varlıklarımız gibi özelleştirilmesi düşünülüyor. Bu konuda ülkemizin bor madenleri, millî çıkarlar ve hassasiyetler göz önünde bulundurularak 2840 sayılı Kanun'daki "Bor madenleri devletçe işletilecektir." hükmü asla ve asla değiştirilmemelidir. Bor, ülkemizin geleceğidir, stratejiktir, asla ve kata özelleştirme kapsamına alınmamalıdır. ETİ Maden, bor konusunda teknolojiler geliştirmek ve araştırmalar yapmak için 2003 yılında kurulan BOREN'le iş birliğine gidip Türkiye'de özel bor ürünleri üretecek teknolojileri, yerli bor sanayisini öncelikle kurmalıdır. Bu teknolojiler konusunda devlet, özel sektör, üniversite eş güdümü sağlanıp iş birliğine gidilmelidir. Doğal olarak, Türkiye dışarıya satarak elde ettiği gelirin daha fazlasını özel bor ürünleri alırken dışarıya ödemektedir. Enstitü daha etkin bir şekilde kullanılmalı, yerli yatırımcılara teşvik ve destek sağlanmalıdır; iş dünyasıyla iş birliği içerisinde çalışmalıdır. Bu arada, Balıkesir Bandırma'da, geçtiğimiz ekim ayı içerisinde temeli atılan Karbür Üretim Tesisi de ülkemiz açısından ümit vericidir ve 70 milyon dolarlık yatırımın yirmi dört ay gibi bir sürede tamamlanması planlanmaktadır. Ümit ediyoruz ki bu tesis bir an önce devreye alınır, bu tür tesislerin sayısı da artar. Yine, diğer taraftan, kilogram değeri şu anda 1,3 ve 1,4 dolar civarında olan bir ürünün karbür üretim tesisinde işlem gördükten sonra katma değeri 500 ila bin kat artmaktadır. Yani biz madeni nihai ürün hâline çevirdiğimiz zaman birim değeri yaklaşık 500 ila bin kat artmaktadır. 

wefdwedwedwed.jpg

Bunu size çarpıcı bir örnekle, sizin kulaklarınızda biraz daha yer etsin diye şöyle söyleyeyim: Bugün hepimizin elinde bir cep telefonu var. Bu cep telefonu yaklaşık 200 gram. Bu 200 gramlık cep telefonunun değeri 1.200 dolara tekabül ediyor.  Yani 1 kilogram cep telefonunda 5 tane var, 1 kilogramı da yaklaşık 6 bin dolar. Uluslararası arenada -içimizde nakliyeci olanlar var, onlar da bilirler- 22 tonla tırlarımız dolaşıyor, 22 ton yük taşıyor. Yani biz, bir tırla 132 milyon dolarlık telefon ithal etmiş oluyoruz. Bunun paralelinde, bizim en fazla ihraç ürünlerimizin başında da demir çelik ürünleri geliyor. Bu demir çelik ürünlerinin de uluslararası arenadaki değeri yaklaşık 500-550 dolar. Yani 22 tonluk bir tırın ihracat rakamı 550 dolardan 12.100 dolar eder. 132'yle mukayese ettiğiniz zaman bunun önemi şu: Biz bir tır telefon almak için 10.900 tır demir satmak zorundayız. Her seferinde bu kürsülerden ifade etmek istediğimiz bu. Bizler nihai ürün üzerinde çalışmalıyız. Diğer taraftan, Türkiye'nin özellikle maden ürünleri ihracatı kilogram başına 17 senttir. Domatesin kilogram fiyatını 5 TL olarak esas alırsanız, o da 83 senttir. Yani biz, neredeyse 1 kilogram domates fiyatına 2 kilogram maden satıyoruz. Dolayısıyla bu madenlerin nihai ürüne çevrilmesi konusunda BOREN'den, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünden çok ciddi beklentilerimiz var, onu da buradan ifade etmek istiyorum.
Tabii, yerli sanayimiz gelişmediğinden şimdi biz ne yapıyoruz? Bu borun yüzde 3'ünü iç pazara satıyoruz, yüzde 97'sini de dış pazara satıyoruz. Dış pazardan kastımız şu… Nerelere satıyoruz bunu? Millî geliri yaklaşık 15 bin-20 bin dolar civarında olan ülkelere bizler bu bor madenimizi satıyoruz. Türkiye'nin milli geliri de yaklaşık 8.700 dolar. Yani biz millî gelirimizi, ekonomimizi büyütmediğimiz sürece iç tüketimi artırmamız da mümkün görünmüyor. Borun tüketimi de ülkenin geleceğiyle, büyümesiyle doğru orantılı.

c891cf21af1-002.jpg

Yine aynı şekilde, bugün bor çok farklı sektörlerde kullanılıyor. Yaklaşık yüzde 50'si cam sektöründe, yüzde 15'i seramik sektöründe, diğer yüzde 15'lik kısmı tarım, yüzde 2 ve 3'lük kısmı da deterjan ve diğer ürünler için kullanılmaktadır. Türkiye, şu an için 100'den fazla ülkede cam, tarım, seramik ve deterjan gibi sektörlerde faaliyet gösteren 350'den fazla müşteriye bu bor madenini satmaktadır. Türkiye'nin en büyük satış yeri de Asya ve Pasifik bölgeleridir. Tabii, bu satışla ilgili de ciddi problemler var. Netice itibarıyla borun nihai tüketiciye ulaşması lazım. Biz 10 kişilik bir satıcı grubu üzerinden bu pazarlara ulaşmaya çalışıyoruz. Tabii, satıcı sayısı az olduğu için uluslararası arenada rekabet gücümüz de aynı oranda düşmektedir. Türkiye, özellikle bu ürünleri nihai ürün olarak pazara sunmalı, pazarda tüketmelidir. Şimdi biz hep madenlerden bahsederken… Mesela, bugün Türkiye Kömür İşletmeleri de sadece ve sadece demir çelik işletmelerinin yüzde 10'luk ihtiyacını karşılayabilmektedir. Yani bunun anlamı şu: İhtiyacının ancak üretimiyle yüzde 10'unu karşılıyor ama buna paralel olarak Türkiye Kömür İşletmeleri zarar ediyor. Yani bir tarafta talep var, üretim yok, aynı zamanda da zarara devam ediyor. Özellikle bu KİT'ler bu konuda ciddi bir elden geçirilmeli, yeni teknolojilerle muhakkak yüzleştirilmeli. Yani bugün bizim kömür üretimimiz de böyle, diğerleri de böyle. Birim üretim maliyetlerimiz yüksek olduğu için, otomatikman kendi ürettiğimiz madenleri bile kullanmakta yeterli seviyeye ulaşmamış oluyoruz.

ŞAHİN DAĞLARI
Yine, tabii "Madenlerimizi çıkaralım, işleyelim." derken bir şeyi daha unutmamamız lazım, yerin üstü her zaman yerin altından daha değerlidir. Biz bunu Kaz Dağları'nda gördük, ne manaya geldiğini hep beraber yaşadık. Ümit ediyorum ki Samsun'da da böyle bir ruhsat var, Şahin Dağları, Kaz Dağları'nın akıbetiyle aynı olmaz ama görünen o ki bizim bütün bu feryatlarımıza rağmen işlemlerde de bir geri adım yok. İnşallah, Şahin Dağları'nın akıbeti de Kaz Dağları'nın akıbetiyle aynı olmaz diyorum" ifadelerini kullandı.

Muhabir
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.