ZULÜMDEN KURTULUŞUN ÇARESİ KARDEŞLİK

Kardeşlik sadece kuru bilgilerden ibaret değil aksine bilinçtir. Kardeşlik aynı soydan gelmek, aynı anadan doğmak, aynı kanı taşımak değildir. Kardeşlik bunları da içine alan ama çok daha geniş kapsamlı, geniş yürekli bir kavramdır. Kardeşlik aynı tasayı duymak, aynı yasaya bağlanmak, aynı yası tutmak,  aynı inancı yaşamaktır. Aynı tempoda olmasa da aynı azimle, aynı hedefe doğru koşmaktır. Aynı yükü sırtlayıp taşınması gereken yere taşımaktır. Derdini yük olarak değil dava olarak, sevda olarak bilmektir.  Esrik coğrafyadaki herkesin derdiyle dertlenmektir. Derdini sevmek ve derdi ile yanmaktır.

Yeryüzünde adı sanı unutulmuş, feryadı duyulmamış, mazlum milletlerin, kimsesiz insanların derdini kendi derdi gibi bilmektir. Yetim figanları duymak, öksüz çığlıklara kulak vermek, sorunlarına omuz vermektir kardeşlik. Derdini sevmeyen kardeşlerini de sevmez. Onlara yardım edemez. Kardeş, diğer kardeşlerinin sıkıntıları karşısında üzülüp gözüne uyku girmeyen kişi demektir.

Modern dünyanın makam, mevki ve paraya değer veren zihniyetiyle hareket edip sadece onlara yakınlaşıp kardeş olmak değil, sahabenin açlık, susuzluk, işkence, sürgün, baskı ve her türlü tehditlere rağmen kardeşinden vazgeçmeyen, onu destekleyen, yardımına koşan soylu anlayışıdır kardeşlik. Modern dünyanın maddeye ve menfaate dayalı ilişkisi gibi işi bitince sırt çeviren bir anlayış değil Ensar ile muhacirin kardeşliği gibi candan, yürekten ilişkidir kardeşlik. Sahabe gibi dünyalık hiçbir hesap kitap yapmadan, sadece Allah rızası için sevmektir. Şairin dediği gibi: Dostluğu Allah için olmayanın dostu, her ân ondan gelecek tehlikelere maruzdur. Dostluğu Allah için olan kişi ise her ân ondan gelecek fayda ve iyilikleri görebilir.  

 Gözler görür, eller tutar. Ama görevleri sadece görmek ve tutmak değildir. Göz görmekle yetinmez.  Ayakların gideceği yönü de belirleyip yolları açar. Eller ise sadece tutmakla yetinmez.  Çoğu kez taşıma görevi de yapar. Aynı yası tutup ağlayan gözlerin yaşlarını da siler. El yükü, derdi, tasayı kaldırırken, taşırken zorlanıp acı hissettiğinde gözler ona ağlar. Gözlerde acıma duygusu vardır. Ellerde ise yardım duygusu vardır. Gözler yaşlıdır, eller ise nasırlıdır. Gözlerin kaderi genellikle gözyaşı doludur, ellerin ise kaderi genellikle nasır doludur. Kardeşlik de buna benzer.  Kardeşlik ellerin, gözün yaşlarını silmesi gibi aynı binanın tuğlaları gibi (1) birbirine kenetlenmiş insanlardan biri, bir acı yaşadığında aynı acıyı  hissetmek ve onun yardımına koşmaktır. Eller gibi gözün yaşını silmektir. Gözler gibi acılarına ağlamaktır. Gözler gibi ellerin çektiği yük ve ıstıraplar karşısında irkilip gözyaşı dökmektir.

Kardeşlik bir düşünce akımından ziyade bir yaşam biçimidir. İçinde yıkanıp kirlerden arındıracak gür bir ırmaktır aynı zamanda. Havzası bütün insanlığı içine alacak kadar geniş olan dev bir ırmaktır kardeşlik. Bütün kurumuş toprakları sulayıp yeşertecek olan bu ırmaktır.  Sadece lokmayı ve nimetleri paylaşmak değil gerektiğinde gözyaşlarını paylaşmak, derdi paylaşmak, zorlukları, sorunları paylaşmak ve gerektiğinde beraber savaşmaktır. Gerçek kardeşlik gözyaşlarını seyreden, haber veren değil, engellemeye çalışan kardeşliktir. Gözyaşlarına neden olan meselelere, sorunlara odaklanan ve onları ortadan kaldıran kardeşliktir. İslam’da kardeşlik konusu o kadar çok önemsenmiş ki iman etmenin bir şartı olarak, kişinin cennete girmesinin bir nedeni olarak, bir kıstas olarak kabul edilmiştir. Kardeşini sevmezsen iman etmiş olamazsın, iman etmedikçe de cennete giremezsin denmektedir. "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. " (2)  Birbirlerini Allah için sevenler beraberce cennete de girebilirler. Cennet ehlinin özelliklerinden biri de budur. Allah, "Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever."(3) buyurarak müminleri bir binanın unsurları gibi saf bağlamalarını istemektedir. Öyle ki birbirine sıkı bir şekilde bağlanmış müminlerden birine bir şey olsa, bir acı hissetse diğerleri de aynı acıyı hissederler.  

Müslümanlar ancak iman etmenin bir şartı olarak birbirini sevmenin ve kardeş olmanın şuuruna erdikleri zaman; bir binanın tuğlaları gibi kenetlendikleri zaman işgal ve zulümden, baskı ve işkencelerden, adaletsizlik ve haksızlıklardan kurtulabilirler. Çünkü böylece tek bir vücut gibi hissedip tek bir beyin gibi düşünüp hep beraber harekete geçmek ve zulme karşı durmak mümkün olacaktır. Ancak böyle olduğu zaman tek başına güçsüz bir fidan gibi değil bir orman gibi güçlü, gür ve gümrah olmak mümkündür.

 

1-(Riyazü's-Salihin, I/220)

2 Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56

3-(Saff Suresi, 4)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Okutan Arşivi
SON YAZILAR