ZALİMLERİN ZULMÜ MAZLUMLARIN AHI

İnsanlık tarihi zulümlerle doludur. Her dönemde zalimler olmuş, bu güçlerini zulüm yaparak  sürdürmüşler, sonra da bir şekilde yok olup gitmişlerdir. 

Adalete ve hakikate dayanmayan hiçbir güç uzun süreli olamamıştır. Nemrut ve Firavun güçlerini sadece zulümle göstermemiş, toplumlarına "Ben sizin Rabbınızım" diyerek, her şeye meydan okumuşlardır. Kendini ilah yerine koyan bu zalimlerden   Nemrut burnuna giren sineğin gücüyle, Firavun da Hz. Musa'ya otoban olan denizin kendisini yutmasıyla bu dünyadan gitmişlerdir.

Kendilerinde kainat gücü gören bu zavallılar, zulmettikleri mazlumların "ahı" ile pres olmuşlardır. Öylesi gitmişlerdir ki, o toplumda en çok zulme maruz kalanların eliyle ve peşinde geberip, toprağın bile kabul etmeyeceği bir akışa sürüklenmişlerdir. 

"Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allahı var" atasözü, bu gerçeği açıklamak için, tarihin süzgecinden geçerek, tecrübe sonucu söylenmiştir. Hiçbir zulüm karşılıksız kalmaz. Her çekilen "Ahh" mutlaka bir yerde aks bulur. Kur'an bilgisine göre Allah ihmal etmez ama bir süre mühlet verir. Hikmetinden  sual olmayan Rabbımızın bu konudaki mühlet verme nedenini bilemeyiz. Belki zalimlerin zulmüne kainatı şahit kılmak, belki de mazlumların samimi dualarını duymak içindir. Veya her ikisi  ve de daha bir çok hikmet nedeniyledir. 

"Onların yaptıklarını Allahın bilmediğini mi sanıyorsunuz ?" fermanıyla Yüce Allah, zalimlerin yaptıkları zulümlerine cevabı mahşerde vereceğini, "Onlar, gözlerin dışarıya fırladığı günde cezalandırılacaklardır" bilgisini vererek bildirmektedir. 

En küçük zulümden en büyüğüne, en büyük zalimden en küçüğüne kadar herkes yaptığının karşılığını çekecek, mazlum kimselerin her "ahı"  zalimler için bedele, cezaya dönüşecektir. Mazlumların, zulüm nedeniyle ödedikleri bedel onların ahirette beraat madalyaları olacaktır. Zalimlerin zulmü de, kendileri için yiyeceği ve içeceği, göreceği ve yatacağı ateş olan Cehenneme dönüşecektir. Can yakala canı yanan, zalimle mazlum mahşerde hesaplaşarak,ahiret hayatlarını bu hesabın sonucuna göre yaşayacaklardır.

Zalimlerin  zulmünü, mazlumların ahı bertaraf etmeye yetecektir. Ama, tamamı imtihan alanı olan dünya yaşamında zulme seyirci kalanların ahiret karşılığı ne olacaktır  ? Aslında, cevabı bulunması ve bilinmesi gereken esas soru da budur. Amaset duygularıyla zalimlere karşı laf kalabalığı içinde bir şeyler söylemek, herkes için bir sorumluluk merkezi olan bu durumdan kurtulunmuş olunmaz.

Zalimin zulmü mazlumun yüreğini de bedenini de yakar. Mazlumun ahı da zalimin dünya ve ahiretini mahveder. Diğerleri için imtihan vesilesi olan böylesi zulüm süreçleri, herkes için ya Cennet ya da Cehennem sermayesi olur.

İlk insan Hz. Adem ile başlayan insanlık süreci, bugüne kadar zalimlerle mazlumların mücadele alanı olmuştur. Dünya bu süreçlerin her birine şahitlik ederek, en hafifinden en vahşisine kadar bütün zulümleri görmüştür. Hakikatin yanında olmayanlar, kendi güçlerinin devamı için hakikat yanında olanlara her zaman zulmü bir araç olarak görüp, kullanmışlardır. Müslüman olanlar, günahkar bile olsalar hakikatin tarafı oldukları ve Rablerinden korktukları için hiçbir zaman zulüm yapmamışlar, gözyaşı ve kan dökmemişlerdir. 

Tarihi süreç içerisinde Allah'a inananlar neredeyse her zaman zulümle karışılaşmışlardır. Bu tablolar, "Ölümü ve hayatı insanları sınamak için yarattım" buyuran Allahın kullarını imtihan vesilesidir. Ancak, Müslümanların kendi içinde de birbirlerine zulümleri vardır. Ailede, mahallede, iş yerinde, siyasette, ticarette haksızlık ve adaletsizlik yapılması da bir çeşit zulümdür.

Zulüm kimin tarafından ve hangi gerekçe ile yapılırsa yapılsın, bunu yapanlar zalimdir. Zalimlerin Allah sevmez, onlar asla felah bulamazlar. Diğer insanların onur ve gururunun incinmesine neden olmak da bir zulümdür. "Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. ..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR