Yuvamızı Bozanların Yuvalarını Yıkmaya Geliyoruz!

Nuray Erçağan, Samsun Halkevleri Samsun Şubesi başkanı. Geçtiğimiz günlerde oturduk konuştuk.  Samsun"a geldiğiniz günden bu yana Samsun"da nasıl bir değişiklikler gördünüz hem bir ana gözüyle hem de bir Halkevi Başkanı olarak neler yapıldı Samsun"da anlatırsanız Samsun kamuoyuyla paylaşalım mı? Dedim.  Nuray Erçağan o kadar dolu bir vaziyetteydi ki ben size KENTSEL DÖNÜŞÜM DEĞİL RANTSAL DÖNÜŞÜM"le ilgili düşüncelerimi  aktarayım dedi. Nuray Erçağan: “8 yıl önce Samsun"a ilk geldiğimde bu şehri kocaman bir ilçe gibi görmüştüm. Samsun"da yaşamak kolay gibi görünüyordu. Oldum olası küçük şehirleri metropollere tercih etmişimdir. Evet yıllar geçti…Geçen yıllar süresince  Samsun"un çehresi değişti. Deniz kıyısı diyebileceğimiz sahil kenarında  uzun süren inşaatlar yapıldı. Bulvarlar, yeni yapılar, parklar eklendi. Şimdi Samsun"u makyaj yapıp şehirli kızlara benzemeye çalışan o güzel köylü kızlara benzetiyorum. Bir şehir  insanların ihtiyaçlarına, taleplerine göre şekillendirilmeyip  işinin uzmanı kişilere bırakılmadıkça kentteki değişim aynı kızımızın yüzündeki fazlaca sürülmüş boyalara benziyor, göze batıyor.  Keşke yukarıda bahsettiğim boyalar gibi olsa şehrimizdeki değişim. Neticede kızımız kendi bildiğince ve kendi isteğiyle çehresinde değişim istemiş ve bu değişimi kendi elleriyle yapmıştır. Şehirlerdeki değişimin adı modern deyişle bugün “Kentsel Değişim” olarak anılıyor. Kentlerin nasıl oluştuğu konusunda fazla derinliğine inmeden sanayileşme sırasında nasıl geliştiğine bir bakalım. Sanayileşmenin arttığı şehirlere göç eden insanların şehrin kıyısında köşesinde, yakınlarından aldığı borçlar ve kollardan sıyrılıp satılan bileziklerle yükseltilen evlerden bahsedelim biraz. Bu evlerin gün geçtikçe çoğalmalarına göz yumulmuştur. Su , yol , elektrik ihtiyaçları sağlanmış ve vergileri bile alınmaya başlanmıştır. Köylerinde mutlu mesut yaşayan halkımızın tek geçim kanalı olan tarımı bilerek çökertenlerdir gözlerini yumanlar. Hem gözlerini yummuşlar hem de ceplerini doldurmuşlardır bir şekilde kendilerinin, birilerinin. Seçim malzemesi yapıp tapular dağıtılmıştır hatta… Bugün bin bir zahmetle yapılan ve paylaşmanın dayanışmanın örüldüğü gecekondu bölgelerinden yıkım sesleri geliyor. Gecekonducuların  feryatları yükseliyor her yerden. Hacıhüsrev, Sulukule, Mamak, Dikmen diye hemen sıralanabilecek gecekondu bölgelerinden. Samsun"da 200 Evler"le başladılar. Çay Mahallesi"ne geçtiler.
Mahallelerde yaşayan halkı bin bir dalaverelerle kandırdılar, tehdit ettiler, evlerine el koydular. Mahalle  halkı yüklü banka borçlarıyla TOKİ denilen inşaatı bitmemiş yerlere sürüldüler. Kentsel dönüşüm lazımdı, yakışmıyordu bu evler yeni şehrin çehresine … Bunun adı kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşümdür. Şehirlerdeki belediyeye ait alanlar yağmaya açık olmalıdır. Halkın elindeki tapular yok sayılıp ranta açılmalıdır. Yağma başlamıştır artık. Haramiler iş başındadır… Bu konuyu burada böylece bırakalım… Doğaya bakalım şöyle bir…  Kuşlar , ayılar, kurtlar , kartallar her türlü hayvanın barındığı yerlere doğru. Leylek yuvalarına, kırlangıç yuvalarına… Bir ayı kaya kovuğunda barınmak için kimseye sormaz. Leylekler baharda belediye başkanından gelip izin alarak kurmaz yuvasını. Hele serçelerin yuvalarını hatırlayın. Çocukluğumuzda her birimiz mutlaka bir kuş yuvası görmüştür. Yuvada yaşayan yavruları merak edip annesi uzaklaştığında merakla o yuvalara tırmanırdık. Büyüklerimiz “yuvasına dokunursan annesi ona yem vermez, yavrular da ölür açlıktan” derlerdi. Kıyamazdık zarar veremezdik. Hatta yuva yapabilsinler diye ince dalları kuşların yaşadığı ağaçların altına taşırdık. Hain çocuklar vardı hani, sapanla kuş avlayan  kuş yuvalarını bozan… Kızardık onlara ,  tehditler savurup lanetler, belalar  okurduk. Yıkımları yapanlar keşke sırf merakla çevresini keşfetmeye çalışan bu yaramaz çocuklar gibi olsalar... Fısıltıyla bir dosta anlatılan, sır gibi yıkıcılığından büyüdüğünde bin bir pişmanlıkla bahseden büyükler gibi. Kırlangıçların, serçelerin  yuvasına bir yaklaşın, başınızın etrafında dönmeye başlarlar, tehditkar seslerle sizi uyarırlar.
Sıkıysa bir aslanın veya ayının yuvasına dalın isterseniz… Şimdi gecekondulardan üstüne benzin döküp kendini yakmaya çalışan, çocuğunu alıp damlara çıkan, perişan halde dozerlerin önüne yatan halkımızın feryatları yükseliyor.” Bu söylemlerinden sonra birkaç satırlık  şiirini de eklemeyi unutmuyor Samsun Halkevleri Başkanı Nuray Erçağan;
Yuvamızı Bozanların  Yuvalarını Yıkmaya Geliyoruz!
Seyrediyoruz öylece…
Ne oldu o güzel çocukluğumuza?
Biz ne oldu da bu kadar değiştik ?
Küçükken lanetler, tehditler savuran bizler ne hale geldik?
Hele bu dozerli adamlar kimler?
Arazi haramileri!
Rant sağlayıcılar!
Korkun bizden!
Birikmiş öfkeler çoğalıyor şimdi.
Yuvası tehdit edilen kırlangıçlar, serçeler, ayılar, aslanlar gibi  yanımıza koskoca insanlığı da alarak geliyoruz sizin yuvanızı yapmaya. Nuray Erçağan, Samsun"da 8 yılda bunları gördüyse eğer  biraz daha kaldığında nelerle karşılaşacak onu bekleyip göreceğiz. Ben 20 yıldır Samsun"da yaşamaktayım kimin eli kimin cebinde halen çözemedim. Tam bir Ali Cengiz oyunu oynanmakta ülkenin her yerinde olduğu Samsun"da da!...Sağolasın Nuray Erçağan arkadaşım. Sağolasın. Saygılarımla….

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR