Ye kürküm ye mi? Ye dostum ye mi?

Ye kürküm ye mi? Ye dostum ye mi?

Hoca Nasrettin"in ye kürküm ye hikâyesini bilmeyenimiz yoktur, aslında bu hikâyelerin yaşanıp, yaşanmaması önemli değil, önemli olan hikâyenin vermek istediği mesajdır. Hikâye; İnsanlara verdiğimiz değerin, makamına, parasına, giyimine göre olmaması gerektiği, bilakis insanların kişiliğine, bilgisine, ahlakına ve karakterine göre değer vermemizin doğru bir davranış olacağını anlatıyor.
Peki, günümüzdeki uygulama nasıl diye soracak olur iseniz, maalesef insanların makam ve mevkilerine göre değer verilmektedir. Eskiden çocuklarımızı iyi bir eğitim alsınlar, bu sayede iyi bir meslekleri olur, vatanına, milletine hizmet eder düşüncesi ile okuturken, şimdi toplumda kabul görsün, adam yerine konulsun, aşağılık kompleksine kapılmasınlar diye okutmaktayız. Bu gerçekleri istesek de istemesek de inkâr etmemiz mümkün değil.
Belediye başkan aday adaylıklarında yaşanan yoğun mücadelenin ardından, aday olanlara gösterilen yoğun ilginin tam tersi bir durumda, aday olamayanlarda yaşandığını gözlemledim. Belki olağan bir durum, ancak bence bu hiç doğru değil. Adam 5 yıl iyisiyle, kötüsüyle başkanlık yapmış, her gün yüzlerce insan işini gördürebilmek adına ziyaretine gitmiş, ne zamanki aday olamamış, ziyaretler bıçak gibi kesilivermişse, toplum olarak insanlıktan nasibimizi alamamışız demektir. Derler ya en erken eskiyen şey iyiliktir diye, insanlar işlerini gördürünceye kadar sizden iyisi yok, işleri bitince ellerinden gelse sizi tanımayacaklar, sorarım size insanlık bunun neresinde?
Ömrüm boyunca sürekli düşen adamların yanında yer aldım ve yer almaktan da onur duydum. Önemli olan o kişinin makam ve mevkisinden düşmesi değil, o kişinin kişiliği, karakteri ve dostluğudur. Belediye başkan adaylıklarının belirlenmesi ardından ikinci kez dün ziyaretine gittiğim Erdoğan Tok'un, gayet vakarlı, onurlu, görev yaptığı süre içerisinde yaptıkları ile gurur duyan, kimseye kırgınlık, dargınlık göstermeden, alnı dik ve açık bir biçimde dimdik ayakta olduğunu müşahede ettim. Ancak daha önce gidip, oturup kalkmadığım, herkesin siyasetin nabzını ölçebilmek için  uğradığı, şehrin siyasi nabzının attığı acem tekkesi bomboş, kimsecikler yok. Nerede istikbal beklentisi olup, o mekânlardan çıkmayanlar? Nerede kendisini Erdoğan Başkan'a dost gösterenler?
Biz senin için her şeyi yaparız diyenler? Ben o mekâna gitmiyordum ancak olup biteni dakikası dakikasına biliyordum, sadece o mekânda değil, bu şehirdeki önemli siyasetçilerin oturup kalktığı tüm mekânlardaki konuşulanları bilirim. Aksi halde bu şehirde gazetecilik yapmamız mümkün değildir.
Doğrusunu ararsanız Erdoğan Başkan'da kimin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Ancak yapılması gereken ne ise onu yapıyordu. Yanında ise herkesin kızıp eleştirdiği, sürekli neden yanındalar dediği kardeşleri vardı. Demek ki insanın zor gününde yanında kalanlar ailesi ve kan bağı olanlarmış. İnsanların bir makama geldiğinde, onları yanında bulundurması kadar doğal bir şey yokmuş değil mi? Bende benzer olayları yaşadığımda yanımda ailem, çocuklarım, annem ve babam vardı. Şimdi herkes yanımda, hiç önemli değil, önemli olan zor zamanda insanın yanında olanlardır.
Aynı şeyleri Süleyman Kaldırım yaşamış olsa idi onunda tereddüt etmeden yanında olurdum. Ancak şu anda Erdoğan Başkan'ın yanındayım. Ona olan sevgimin ve saygımın, eskisinden daha fazla olduğunu, benim yanımda eskimez bir dost olduğunu, Başkan iken söylediklerini rica olarak kabul ederken, Başkanlıktan sonra her söyleyeceğini emir kabul edeceğimi buradan herkesin bilmesini istediğimi beyan ederek sözlerime son vermek istiyorum.
Ben ye kürküm ye demiyorum, ye dostum ye diyorum. 
                           Hoşçakalınız

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR