YALPALAYIP SAVRULARAK YAŞAMAK

Yeryüzünde hiçbir canlı ilk varoluşunda durmaz,kendi özelliklerine göre bir gelişme içine girerler.Bu yaratılanlar arasında zamanla bedensel gelişirken ruhsal yönden de gelişmesi beklenen tek varlık insandır.Bu yaşamın temel kuralıdır.

                       Hayatta ilerlemenin belki de tek yolu iflah olmaz,sonu gelmez bir arayışçı olmaktan geçiyor.Bu,insanlar  için de böyle,toplumlar ve ülkeler için de.Zira insan,bilgi kabul ettiği yanılgılarını merkeze alıp yaşamaktan öteye gidemediği sürece aslında labirentte yaşayan bir fareden farklı olmuyor.

                      Arayışçı olmayı kendi yanılgılarını aramak olarak özetleyebiliriz.Bilim dahil aslında hiçbir bilginin bir ömrü olduğunu,her an yenilerinin eski bilgileri hükümsüz kılabileceğini ve her fırsatta bir yanılgımız ile yüzleşmemiz gerektiğini anlamak.Dolaylı olarak bu,ego esiri olmamayı,bazı insanların kendisinden daha "haklı" olabileceğini baştan kabul etmeyi ve yeni bakış açılarının peşinden koşmayı gerektiriyor.

                     Belki de bu ülkede hiçbir şeyi doğru dürüst bir türlü ilerletemiyor olmamızın sebepleri üstünde hiç düşünmüyoruz.İki zıt uçta yaşıyoruz.Bunların arasında olmamız,iki uçtan da uzak,yalnızca kendimize  ait köşemiz  olması acayip karşılanıyor,ilerleme ancak üçüncü görüşten çıkabilecek ama buna lan açmıyoruz,sonra da neden yerimizde saydığımıza hayıflanıyoruz.Hiçbir şey yapmadan "bana ne,elle gelen düğün bayram" deyip o labirentte sıkışıp kalıyoruz.

                     Bir süredir iki kutup arasında gidip gelen,haklı haksız,suçlu suçsuz,bizden sizden diye ikiye ayrılan,hiçbir üçüncü olanağa açık olmayan düşünsel evrenimizde yaşayıp gidiyoruz.Siyaset dışında bir merkez de yok sayılıyor artık.Bu,yakın sandığımız insanlarla bile büyük uzaklıklar koyuyor.

                     İnsanın yaşam içinde yalnızlaşması,sağa sola savrulması,hatta fikir ya da duruş değiştirmesi doğal sayılmalıdır.Asıl kabul edilmemesi gereken düşündüklerimizin gizlenmesi olmalıdır.İkiyüzlülük eleştirilmeli,açık sözlülük değil; tepkileri göze alıp doğru bildiğini söylemek değil,"mış miş" gibi yapmak yadırganmalıdır.Oysa ülkemiz insana "ne düşündüğünü" söyleme hakkını vermeyen özgürlükçülerle dolu.İnsan bir arkadaşına bile savrulma hakkını vermeden nasıl kendini özgürlükçü sanabilir.Ahmet Hamdi Tanpınar'ın söylemiyle"kendisinden başka hiçbir şeyle meşgul olmamıza izin vermeyen" bir ülkede savrulma hakkımız da olmayacaksa labirentten başka bir şey kalmıyor elimizde.

                     Belki bir gün daha yaşayacağız,belki de bir yıl.İşler yolunda gidip yalpalamazsak birkaç on yıl daha...Sonunda yolda yürüyecek kadar enerjimiz kalmadığı halde aklımız ve yüreğimiz tek bir gün daha yaşamakta olacak.Ama yalpalayarak,ama savrularak.Bakmayın siz,yeterince yaşadım diyenler bile o son bir günün peşinde...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfi Özkan Arşivi
SON YAZILAR