VEKİL ADAYLARINI TANIMAYA DEVAM EDELİM…

                                       VEKİL ADAYLARINI TANIMAYA DEVAM EDELİM…

        Yazılarıma başlamadan veya asıl konuya girmeden önce, sürekli olarak bazı detaylara girmek zorunda kalma nedenim, yazmış olduğum yazılarla ilgili yapılan yorumlar veya bana gelen bilgiler ışığında, yapmak zorunda olduğum açıklamalar olduğundan böyle bir yol izlemekteyim. Daha önceki yazılarımda, Radikal İslamcı arkadaşlarımla ilgili eleştiri yaparken, bazı yabancı düşünür ve fikir adamlarından bahsettikten sonra, bana ne elin gâvurundan diye ekleyince, bazı arkadaşlarımız Martin Lings’in, daha sonra Müslüman olduğunu, hatta Ebu Bekir Siracettin adını aldığını, Batıni düşünür olduğunu, ona haksızlık ettiğimi söyleyince onlara dedim ki; Demek ki siz yazıyı iyi okumamışsınız. Zira ben orada direk ‘şu isim elin gâvurudur’ demedim. Bazı isimleri verdikten sonra, bir genelleme yaparak ‘bana ne elin gâvurundan’ dedim. Şu anda da aynı düşüncedeyiz. Zira benim mensup olduğum kültürün hiç bir batılının referansına ihtiyacı yok. Velev ki Müslüman olsun, hiç fark etmez. Din Allah’ındır kimsenin onayına, tasvibine veya referansına ihtiyacı olmadığı gibi, tam aksine hepimizin Rabb'inin rızasını almaya onun razı olduğu kulları olmaya ihtiyacımız var. Olaya bu mantıkla bakmaz isek, işte o zaman ‘Falanca batılı şöyle dedi. Fişmanca feylosoflar şöyle dedi. Yok efendim bu insanlar çok büyük adamlar’ işte o nedenledir ki, İslam’ın dedikleri doğrudur demek bana göre Allaha şirk koşmaktır!

       Hani derler ya ‘kendisi himmete muhtaç dede, gayrisine nasıl himmet ede’ işte bu tam buna benzer. Kul ne kadar bilgili, kültürlü, âlim olursa olsun, mesnedi İlahi vahiy olmadıkça, söylediği benim için, tırı vırının ötesinde bir şey değildir. Kendisini ‘entel dantel’ zanneden bu arkadaşlar önce Dinlerini, Kitaplarını, Peygamberlerini çok iyi öğrenecekler ardından da öğrendiklerini hayata geçirip yaşayacaklar, ondan sonra çıkıp konuşacaklar. Toplumun okuma gereği dahi duymadığı fuzuli adamların eserlerini okuyup, onunla bu topluma hava attıklarını zannedenler, kendilerinin düştükleri durumu bilseler bunu yapmazlardı. Sanat ya Halk için yapılır ya da Allah için yapılır. ‘Sanat olsun’ diye yapılan sanat, materyalist düşüncedeki insanların, sanat adına her türlü rezaleti mübah gördükleri sanattır. Bu da bizim inanç dünyamızın uzağından yakınından geçemez. Sanatı isterseniz Toplum için yapın, isterseniz Allah için yapın, her ikisinde de toplumun değer yargılarını dikkate almak zorundasınız. Toplumun diğer yargılarını dikkate aldığınızda ise, inanç sistemi otomatik olarak devreye gireceğinden, Alman düşünür Benjamin’den veya Eflatun’dan, Sokrates’den bahsetmeye gerek kalmaz. Zira biz öyle bir kültüre sahibiz ki onda istemediğiniz kadar feylosof, riyaziye uzmanı, mimar, mühendis ve sanatkâr vardır.

       Bizim ecdadımız kültür ve sanata o kadar çok değer vermiş ki anlatamam. Her Padişah önce kültürlü olması için özel eğiticiler tarafından eğitilmiş, ardından da Devlet yönetimine dahil edilmişlerdir. Bir insan kendi kültürünü referans almayıp elin Gâvurunu veya Batılı düşünce sisteminin yetiştirdiklerini referans alırsa, onda aşağılık kompleksi var demektir. Bizdeki Radikallerin işi de bu minvalde yürümektedir. İşin daha da garip ve vahim tarafı bu insanlar kendilerini şehrin Edebiyatçıları, Tarihçileri, İslami yeterlilikteki Ulemaları görmeleri insanı çileden çıkartıyor! Geçenlerde İlkadım Belediyesi’ne bağlı Acem Tekkesi’nde bir grup arkadaşın İslam ve Terör konulu panel verdiklerini görünce içim burkuldu. Neden burkuldu derseniz;  konuşmacılara bir baktım kimisi Tarihçi, kimisi Edebiyatçı, kimisi uzatmalı Yardımcı Doçent, hiç birisi İslami konularda yeterli eğitim almamış insanlar. Sadece bununla da kalmıyor, uygulama noktasında pek çoğu namazla niyazla ilgisi olmayan insanlar. Bu tür insanların İslam adına konuşması ne kadar mantıklı siz karar verin.

       Gelelim Vekil adaylarımızın değerlendirmesine; bugün sadece Enerji Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcısı iken daha sonra Vekil adayı olan arkadaşımızdan bahsetmek istiyorum. Bu arkadaşımızı tâ 1996 yılında kurulan Refahyol iktidarından itibaren tanırım. Dönemin Devlet Bakanı Ahmet Demircan’ın Danışmanlığını yapmakta iken,  yaptığı bazı yanlışlar nedeniyle Danışmanlıktan uzaklaştırılan bir arkadaş. Daha sonraki dönemlerde görev yaptığı yerlerden bir çok şikâyet aldığım, hatta Enerji Bakanlığı’ndaki görevinden de alınan ancak mahkeme kararı ile geri dönen bir arkadaş olduğunu biliyorum. Benim gayem kimseyi kötülemek değil, ancak toplumun önüne geçip hizmet etmek isteyen insanlarla ilgili toplumu bilgilendirmek gibi bir görevimiz olduğundan bu detayları vermek zorundayım. Sözlerime son verirken Rabbimizin rızasına muvafık kullar olmamızı temenni ediyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR