M.Halistin Kukul

M.Halistin Kukul

"TÜRKİYE'DEKİ SURİYELİLER"

     Bu tâbir, bana âit değildir. Bunun, niçin kullanıldığını da anlayabilmiş değilim. İşte bu sebepledir ki, "Türkiye'deki Suriyeliler" tâbirini iyi tahlil etmek ve kavramak lâzımdır.

      Bütün yazılı, sözlü  ve görülü haberlere ve beyanlara bakınız, ifade aynıdır.  'Fısıltı gazetesi'yle, bunun içi "mağduriyet" ile doldurulmuş ve bâzı cihetlerden doğru olmasına rağmen, geniş çaplı olarak saptırılmış ve  topyekûn 'mâsûmâne' bir hâle döndürülmüş ve oturtulmuş/yerleştirilmiştir.

       Ne var bunda, diyenler için düşündüm ve "Ne mi var?" diyerek   yazıyorum.

        Önce bir başka soruyla başlayayım:

        * Bunlara, Peygamber Efendimiz zamanındaki "muhacir" vasfını yakıştırabiliyor muşsunuz? Bu yakıştırma doğru mudur?

        * Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından maaş bağlanan bu zatlara, ayrıca yardım yapanlar için , yine Peygamber Efendimiz zamanındaki "ensâr" vasfını uygun buluyor musunuz? Bu uygun bulma doğru mudur?

         * Çoluk-çocuk ve kadınlar hâriç, eli silâh tutmaya müsait bunca genç Suriyeli'nin, vatanlarını savunmaktan imtina edip, kendi ülkelerinin veya komşu ülkelerin yakın muhitlerine değil, Türkiye'nin taa öbür ucuna veya Avrupa'ya kaçmalarının -evet kaçmalarının- îzahını yapabilecek biri var mıdır?

         * Bordum, Kuşadası...gibi turistik muhitlerimizde, Türkiye Cumhuriyeti'nden maaşlı , eli cebinde dolaşan zatların sayısının birkaç kişiden ibâret olduğunu mu düşünüyorsunuz?

      Zihnime takılan bu birkaç sorudan sonra esasa gelelim ve mes'eleyi bir de 'tersinden' okuyalım. Yâni; "Türkiye'deki Suriyeliler" değil de, "Suriye'deki Türkiyeliler" desek, bundan ne anlarız?

       'Suriyeliler' veya 'Türkiyeliler' diye bir kimlik/hüviyet târîfi var mıdır? Bunları teşkil eden/meydana getiren ferdî unsurlar kimlerdir?

       Yine: "Bunda ne var ki?" denebilir.

       "Suriyeli " kelimesi coğrafî bir ifadedir. Peki, bu kelime neleri ihâta ediyor, hattâ neleri 'kamufle' edip gizliyor?

      Dahası, "muhacir-ensâr" muhabbeti, tam bir dînî-siyâsî mutabakat hâlinde müşterek tek ses  olarak terennüm ediliyor.

       Dünyâda, İslâmî mânâda, bugün, hâlâ "Muhacîr" ve Ensâr" var mıdır?

       Siz; hangi "muhacîr"in dilendiğini, sığındığı devletten para aldığını ve buna rağmen deniz kenarlarında volta attığını duydunuz?

       Siz; hangi "Ensâr" için, siyâsî ve dînî selâhiyetliler tarafından yardım için -en hafif ifadeyle- telkînde bulunulduğunu okudunuz?

        Peygamber Efendimiz'in: "Vatan sevgisi îmândandır" mübârek sözüne îmân etmiş isek, bu vatan kaçkınlarının hangisi muhacîrdir, bilmek, öğrenmek ve ona göre tavır almak hakkımız değil midir?

          Tekrar ediyor ve öğrenmek için soruyoruz: "Bu Suriyeliler kimlerdir?

          Kayıtları var ise, nerelerdedir?

           Bu saklı/kamufle edilmiş "Suriyeli hüviyeti" altında kimler barınmaktadır?  Bugün olduğu gibi, büyük bir nüfus patlamasıyla yarınki Türkiye'nin başına açılabilecek daha büyük ve vahim sıkıntılar şimdiden hesap edilmiş midir?

         "Suriyeli" kelimesiyle örtülen hangi kimliklerdir? Bu kişilerin, dînî ve kavmî kimlikleri nedir? Hangi sosyal mevkilerde hangi kültür dâirelerinin mensubudurlar ki, buna göre 'uyum sağlayıcı tedbirler' alınabilinsin.

           Bir defa şu var ki; hiçbirinde, sığındıkları ülke olan Türkiye'nin dili olan "Türkçe"yi öğrenme diye bir kaygı yoktur. Hattâ; "Siz, bizim dilimizi yâni Arapça'yı veya başka hangi lisana mensup iseler onu, niçin öğrenmiyorsunuz?" diyenleri vardır.

          Bir yerden bir yere bitki veya hayvan nakledilirken bile, bunlar, Allahü teâlânın nimetleri olarak düşünülerek cinsleri/türleri ve kaliteleri kayda alınır beyan edilirken, "Suriyeliler" denilen ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açıkladığına göre "3 milyon 551 bin 78 kişi" (Basın: 15. 02. 2017) olan bu insanların sözünü ettiğim bu vasıfları nelerdir?

        Bu üç milyonu aşkın zattan kim, kimdir? Hatta, yaşları, meslekî durumları nedir? Maaş alanlar niçin maaş almaktadırlar; dilenenler niçin dilenmektedirler; -kendi memleketlerini müdafaadan âciz bu zatlar- bizim memleketimizde niçin kavga yapmaktadırlar?

        İçişleri Bakanı'nın açıkladığı bu nüfus rakamı değişmez midir; azalıp çoğalmaz mı?

      "Suriyeliler" kelimesinin bâzı resmî ve özel kişi ve kuruluşlar tarafından kullanıldığı bâzı ifadeleri de sunmak isterim:

      "*Ülkemizde geçici koruma kapsamında kalan bütün Suriyelilerin...

       "*Suriyelilerin biyometrik kayıtlarının tamamlanması amacıyla...

        "* Coğrafyamızda, özellikle Suriye kaynaklı göç hareketi.."

       (Basın: Bakan Soylu, 15. 02. 2017)

       "*Uyum sağlama konusunda yetersiz kalmış olan bazı Suriyeliler...

       " *Suriyelilerin ülke içi hareketliliğinin kontrol altında tutulması bu güvenlik sorununu minimize etmektedir"

    "*2014 yılına kadar Suriyelilerin ülkelerine geri döneceği varsayıldığından planlamalar bunun üzerine kuruluydu. 2014'ten sonra bu varsayımdan vazgeçildi ve Türk eğitim müfredatına geçildi. Geçici Eğitim Merkezleri hızla ve dikkatlice kaldırılmalı. Suriyeliler Türk eğitim sisteminin bir parçası olarak eğitime dahil edilmeli"

        (Basın: Polis Akademisi Göç ve Sınır Güvenliği Araştırma Merkezi Raporu, 03. 03. 2017)

"*(...) Ailesi ve çocuklarıyla birlikte vatanımızı evi bilmiş 3 milyonun üzerinde Suriyeliyi misafir etmekteyiz"

"* Suriyeli misafirlerimizle gerek kendi aralarında gerekse vatandaşlarımızla zaman zaman yaşanan gerginlikler son günlerde çarpıtılarak...misafirperverlik ve ensar ruhuyla bağdaşmayacak şekilde...

"* Suriyelilerin Türkiye'de işlenen toplam suç oranı...

"* Suriyelilerin karıştıkları olayların...

"* (...) Bâzılarının Suriyeli kılığına girmiş şahıslardan oluştuğu...

"* Türkiye'yi evi  bilmiş Suriyeliler..."

(İHA: İçişleri Bakanlığı, 05 Temmuz 2017)

    "*Diyânet İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Bahattin Akbaş: "Bugün Suriyeli kardeşlerimiz muhacir olma sınavından geçerken biz de Ensar olabilme sınavından geçiyoruz." (Mardin'de Ensar Olmak Paneli, www.mardinmuftulugu.gov.tr)

    "* Erdoğan: "Savaştan, zulümden, bombalardan kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimiz yaşadıkları, sığındıkları her şehirde Ensar-muhacir anlayışı içinde karşılandı." (Haber Türk, 27 Temmuz 2014)

    "* Başbakan Binali Yıldırım: Ülkemizdeki Suriyeliler için yaptığımız harcamalar, bütün kurumlarımızın yaptığı çalışmalarla 30 milyar doları bulmuştur." (Basın: 22.08.2017)

        (Kendi cebimizden çıkmayan, Devlet'in kasasından çıkan milyar dolarlarla ifade edilen rakamın telâffuz edilmesindeki rahatlığı kavrayabilmem oldukça zordur. Ancak; "Ensârlık"ın bu olmadığını gayet iyi biliyorum.)

      "* (Adana) Merkez Çukurova ilçesi Kocatepe Mahallesindeki bir evde yaklaşık 4 yıl kiracı olarak oturan Suriye uyruklu H. E. , önceki gün evi boşaltarak başka bir yere  taşındı. Boşalttığı evde, sakladığı 30 bin 200 lirayı unuttuğunu farkeden E., eve gittiğinde başka birine kiralandığını gördü..."                        (Basın: 4 Eylül 2017)

      (30 bin lirayı, bir arada, ben dâhil, ömründe hiç göremeyen nice milyonlarca gariban insanımız vardır.)

      "*Binlerce Suriyeli bayram geçişi için sınıra yığıldı...Geçişlerin başladığı 15 Ağustos'tan bu yana, bayramı ülkelerinde geçirmek için randevu alan 65 bin Suriyeli'den 35 bininin sınır kapısında işlem yapıp Suriye'ye gittiği belirtildi." (DHA-Sözcü Gazetesi, 28 Ağustos 2017, Sf. 13)

    Görüldüğü gibi, hemen hemen her hususî ve resmî kuruluş, "Suriyeliler" den bahsetmekte fakat hiçbir 'hüviyet' belirtilmemektedir.

       Telkîn böyle yapılmış, zihinlere böyle yerleştirilmiş, p(i)sikolojiler böyle yönlendirilmiş ve sosyoloji böyle işletilmekte hatta çalıştırılmamaktadır.

      Tabiî ki; Diyânet İşleri Başkanlığı da, buna, sâdece Muhacîr-Ensâr, havasıyla yaklaşmak değil, bunu, ısrarlı bir şekilde vaazlarda ve hutbelerde siyâsetin arzu ettiği tarzda beyan etmekte ve  bu "Suriyeliler"i, Peygamber Efendimizin zamanındakilere emsâl görmekte ve göstermektedir.

     Türkiye'de "3 milyon 551 bin 78 Suriyeli" var imiş ammâ bunların kaçıp geldiği o Suriye'de, 'TÜRK ASKERİ' savaşıyor...İmiş!!!

          Tabiî ki,  Suriyeliler'in nüfusu da hiç artmıyor...İmiş!!!

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Halistin Kukul Arşivi
SON YAZILAR