Reşit Öztürk

Reşit Öztürk

TÜRKİYE DEĞİŞTİ

            Sizlerle bu hafta biraz geçmişe yolculuk yapacağız değerli okurlarım. Gerçi sizlere benim anlatacaklarımı, sizler de en az benim kadar biliyorsunuzdur ama, sevgili yavrularımız, genç nesil bunlardan bihaber. Hem bir hatırlatma hem de bir gündeme getirme şeklinde olacak bu sohbetimiz.

                   Biz çocukken yamalı pantolon giyerdik, yama üstüne yama yapılırdı, şimdilerde gençler pantolonları moda olsun diye yırtıyor. Okula yaya giderdik dört beş kilometre, her gün sabah ve akşam ve yıllarca, yağmurda çamurda. Bırakın yürünecek yolu, köprü yoktu dereden geçmeye, dereden karşıya uzatılmış bir ağacın üstünden geçerken, o çocuk yüreğimizin ne kadar korktuğunu tahmin edebilirsiniz. Şimdi çocuklarımızı servis evden alıyor okula, okuldan alıyor eve getiriyor. Sadece bu mu? Daha çok şey var paylaşacağımız, keşke satırlar ve sözler daha anlayışlı ve insaflı olsa .

                   Okul dedim ya, nerde o eski okullar. Şimdilerde okullar okul değil sanki Beyaz Saray, yok yok maşallah. Ücretsiz kitabından tutun da, ücretsiz yemeğine, fotokopi makinasından tutun da bilgisayar sınıflarına, kütüphanesinden tutun da yemekhanesine. Çocuk oyun parkından güvenlik kamerasına, spor salonundan laboratuvarına kadar yok yok.

                   Değişim sadece buralarda değil sevgili dostlar, değişimin olmadığı alan yok gibi bir şey. Örneğin evlerimiz, eskiden evlerimizde soba güzine vardı, şimdilerde sobadan başka her şey var. Merkezi sistem kaloriferinden tutun da kat kaloriferine, doğalgazdan tutun da ufo türü ısıtıcılara, güneş enerjilerine kadar her şey evlerimizin içine girmiş durumda.                        

                   Eskiden evleri yaparken duvarı örer, sıva yapar ve badana boya yapardık. Günümüzde artık bu dediklerim tarih oldu. İnce bir duvara benzer bir şey, üstüne alçı da babam alçı, dört kat alçı, sonra plastik, saten, su geçirmez, silinir boya. Evlerimizin duvarı sanki buzdolabının yüzeyi gibi.

                   Sadece evlerin duvarıyla iş bitiyor mu? Televizyonlar artık tek kanallı, tüplü, otuz yedi ekran değil. Şimdi binlerce kanallı, renkli, uzaktan kumandalı, lcd flat ekranlar hem de yüz yirmi ekran. İsteyene kablolu, isteyene dijital yayın. Televizyonlar sadece evimizde mi? Yolda, arabada, cep telefonunda, bilgisayarda, okulda, hastanede, postanede, pastanede her yerde.

                   Kilimlerimiz halıdan şagiye, divanlarımız kanepeden deri kaplamalı oturma guruplarına, merdivenlerimiz yürüyenden asansöre, mumlarımız, lüks lambalarımız ampullerden sensörlü armatürlere, arabalarımız klimalılardan dört çarpı dörtlere, yollarımız otobanlardan tüp geçitlere devredeli çok oldu.

                   Çiftliklerimiz artık gerçek çiftlik değil, sanal ortamdaki komşu çiftlik. Misafirliğe giderken artık telefonla haber veriliyor, randevu alınıyor, mübarek sanki iş görüşmesi. Köylerimizde büyüğe küçüğe saygı vardı, şimdilerde ne adet, ne görgü, ne kural, atı alan Üsküdar'ı çoktaaan geçmiş. Diyeceğim, her konuda bir değişim yaşamışız.

                   Bizi biz yapan değerlerimizdir bizi ayakta ve hayatta tutan, diyelim ve bu sözlerimizin gençlerimizin kulaklarına küpe olmasını dileyelim. Son söz sevgili gençler, bu memleket kolay kazanılmadı, binlerce insanımız can verdi bu uğurda. Bunu unutmayalım, unutturmayalım değerli dostlar, tarihimizi bilelim ve öyle yaşayalım. Mutlu kalın.

                  

                 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Reşit Öztürk Arşivi
SON YAZILAR