SURİYE’DE NE İŞİMİZ VAR?

Dış politika uzmanı değilim, bugüne kadar spor ve dış politika konusunda yazmamaya özen gösterdim ancak oturup kalktığımız mekânlarda sürekli olarak Suriyelilerle ve sınır dışındaki askerlerimizle ilgili konular gündeme gelince birkaç kelam etmek zorunda olduğumuza kanaat getirerek bugün bu konuyu ele almaya karar verdim. Suriyeli mültecilerle ilgili herkes kadar benim de sıkıntım var. Her cami çıkışında Suriyeli dilencileri görünce sinirim tepeme çıkıyor, gencecik bayanların ellerine çocuklarını alıp cami önlerinde dilencilik yapmalarını doğru bulmuyorum. O genç bayanlar isteseler rahatlıkla iş bulabilirler. Evlerde temizlik yapsalar hiç işsiz kalmazlar. Ama onlar alışmışlar rahat para kazanmaya, camileri parselleyip dilencilik yapmayı tercih ediyorlar. Bu konuda Belediyelere ve Emniyet güçlerine de iş düşüyor. Bunları toparlayıp İŞKUR müdürü ile göç idaresi yetkilileri bir araya gelerek genç göçmenlere iş bulma konusunda rahatlıkla çözüm üretilebilir. Çalışmak istemeyenler ise sınır dışı yapılabilir. Bu konuda biz de elimizi taşın altına koymaya hazırız. Ülke olarak on - on beş sene sonra demografik yapımızda ciddi anlamda bir değişim ve bununla birlikte ülkemize sıkıntı geleceği kanaatindeyim. 

Ancak tüm bu gerçeklere rağmen ülke olarak Suriye’de asker bulundurmak zorunda olup olmadığımız konusunda şöyle bir kafa yoralım. Bu konuda eskiden şöyle düşünürdüm; Osmanlı neden Müslüman ülkelerde fetihler yaptı. Avrupa’ya veya Müslüman olmayan ülkelere yaptığı fetihlere eyvallah, orada amaç İ'la-yi Kelimetullah yani Allah’ın ismini oralara yaymaktı ama Irak, Suriye, Arabistan gibi ülkelere fetihler düzenlemesinin ne anlamı var diye düşünürdüm. Ancak şimdi ecdadın bu fetihleri neden yaptığını çok daha iyi anlama imkanım oldu. Suriye’ye asker göndermemizin nedeni nedir? Orada güvenli bir sınır bölgesi tesis etmek. Yani kendi sınır güvenliğimizi temin etmek için sınır dışında bulunan PKK, YPG gibi terör örgütlerini oralardan temizlemek. Bu konuda bu güne kadar yapılan operasyonlar başarılı operasyonlardı. İdlib’de 34 askerimizin şehit edilmesine içimiz çok acıdı, canımız yandı. O gece sabaha kadar uyuyamadım, kahroldum ama bu tür operasyonlarda bu tür sıkıntıların olabileceği de bir gerçektir. Vatan; uğrunda kan dökülen, can verilen topraktır. Bu konuda tezvirat çıkaranlara asla katılmıyorum. Allah için doğruyu söylemek gerekirse, bu vatan için hepimiz şehadet şerbetini içmeye hazırız. Bunu derken bazılarının sosyal medya hesaplarından kefen giyme konusunda yaptıkları paylaşımları da lanetlediğimi ve kalbinde zerre kadar iman, vatan sevgisi olan herkesin vatanı için şehadet şerbetini içmeye hazır olduğundan en ufak bir şüphem olmadığının da altını çizerim.

Suriyeliler veya mültecilerle ilgili bir de şöyle düşünmeye ne dersiniz; önceki sabah bir arkadaşımız bizi iş yerine sabah kahvaltısına çağırdı, orada dört beş kişi kahvaltı yaparken benim şeyhim Ali Duran dedi ki, ‘Bakın arkadaşlar burada tereyağı, bal, pide vs yerken bir elimiz yağda, bir elimiz balda Suriyelilere kızıyoruz. Hiç kendimizi onların yerine koyup başımızı sokmaya bir evimiz olmadığı halde kışın bu soğuğunda kendimize vatan aramakta olduğumuzu tahayyül edebiliyor musunuz?’ Gerçekten bu söz çok doğru ve gerçekleri haykıran bir söz. Kışın bu soğuğunda milyonlarca insan sokaklarda evsiz barksız dolaşmakta, başlarını sokacak bir mekân aramaktalar. Biz bu durumda olsak ne olur diye hiç düşündük mü? Ben Ali ağabey dedikten sonra az bir düşüneyim dedim, emin olun tüylerim diken diken oldu. Bu insanlar zulme maruz kalmış zavallı biçare insanlar. Biz onlara kucak açmış isek Allah bunun ecrini bizlere verecektir. Elbette art niyetli olan gençlerini burada tutmak doğru değil ama yaşlısından çocuğuna, kadınından hastasına hepsinin bizim misafirimiz olduklarını da unutmayalım. 

Şayet bugün Irak’ta, Suriye’de Türk Askeri bu mücadeleyi vermemiş olsaydı, İdlib’deki şehitlerimiz Ceylanpınar’dan, Hatay’dan, Kilis’ten gelebilirdi. ‘Türk Askerinin Irak’ta Suriye’de ne işi var?’ diyenlere ben de şunu soruyorum; Rusya ve Amerika’nın o bölgede ne işi var da askerleri orada? O toprakların tamamının hem komşumuz hem de ecdat yadigârı olduğu açık ve net ortadayken biz kalkıp da ‘Bizim orada işimiz yok’ dersek emin olun tarihimizi, geçmişimizi ve asaletimizi inkâr ederiz. Ulus olmanın, bağımsız ve güçlü olmanın bir bedeli olduğunu ve bu bedeli hepimizin ödemeye hazır olmak zorunda olduğunu hatırlatarak sözlerime son veriyorum. Ölen yavrularımıza Rabbimden rahmet dilerken geride kalan acılı ailelerine de sabır niyaz ederek sözlerime son veriyorum. Allah’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR