SUÇLU OLAN YARGIÇLAR MI YOKSA SİYASETÇİLER Mİ ?

SUÇLU OLAN YARGIÇLAR MI YOKSA SİYASETÇİLER Mİ ?

Daha önceki yazılarımda Hükümetin hedefinde başkanlık sistemi olduğunu, bu nedenle İmralı sürecini çok iyi değerlendirdiğini yazmıştım. Başbakanın, “ Mart ayı sonuna kadar bekleriz, ardından referanduma gidecek sayıyı yakaladığımız anda anayasa teklifimizi referanduma getiririz” ifadesini kullandığını göz önüne aldığımızda daha önceki yazdıklarımda ne kadar haklı olduğum bir kez daha ortaya çıktı. Üzülerek ifade etmek gerekirse ülkemizde yargının siyasi konjoktürden etkilendiğini düşünmekteyim. Bunun nedeni bundan on yıl önce Merhum Eşref Bitlis Paşa'nın uçağının düşürülmesi olayını araştıran Cumhuriyet savcısının hazırladığı iddianame sonunda başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Aradan on yıl geçmeden bu kez olaylar tam aksine bir durumla araştırılmaya başlanmış, Balyoz, Ergenekon, v.s. olayları ortaya çıkmış, bu kez askerler yargılanmaya başlanmış, askerlerin bir kısmı ciddi cezalar almış, kamuoyu bu tutuklamaları askerin siyasi irade üzerindeki vesayetinin ortadan kaldırılması adına ciddi anlamda alkışlamıştı. Şimdi ise durum çok daha farklı bir boyuta gelerek tutuklu askerlerin salıverilmesi yönünde bir kamuoyu oluşturulmaya çalışılmakta, bir paşa onsekiz yıl ceza almış, hastalığı nedeniyle ailesi tahliyesini talep etmiş ama reddedilmiş, olay kamuoyuna yansıyınca gece yarısı tahliye kararı verilmiş, ardından da Başbakan aileyi telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerinde bulunmuş, daha sonra da ziyarete gitmiş. Peki on yıl önceki kanunlar ile şimdiki kanunlar farklı mı? Bırakın on yıl öncekim kanunlarla şimdiki kanunların iki yıl önceki kanunlarla şimdiki kanunlar farklı mı da süreç farklı işliyor?

Bu anlattıklarımı biraz sakin kafa ile düşünüp yorumladığınızda işin içerisinden çıkılmaz bir durumla karşılaşıyorsunuz. Daha düne kadar büyük tepkilere maruz bırakılanlar şimdilerde masumlaştırılmak isteniyorlar, ardından tutuklu askerlerin serbest bırakılması isteniliyor, ardından da siyasetçiler kendi çıkardıkları yasaları uygulama konumundaki adli mercilerin uygulamadıkları yönünde açıklamalarda bulunuyorlar. Burada ciddi bir sıkıntının olduğu açıkça ortada, bu konu beni ciddi anlamda rahatsız ediyor. Adli yargılama konusunda benim de ciddi rahatsızlıklarım var. Zaman, zaman tarafsızlıklarından şüphe ettiğim yargıçlar yok değil. Örneğin yasal süresi dolan şikayetleri sırf şüphelileri Hakim karşısına çıkarmak için iddianame hazırlayan savcılar olduğunu, sadece ve sadece belgelere dayalı yaptığınız haberlere sürekli tazminat cezası veren hakimler olduğunu bizzat müşahede ettim. Ancak bu yargının tamamının veya yargıçların tamamının tarafsız oldukları anlamına gelmez.Tarafsızlığına güvendiğim bazı hukuk adamları ile yaptığım görüşmelerde uzun tutukluluklarla ilgili sorduğum sorulara ilginç cevaplar aldım. Hukukçular haklı olarak derler ki adam öldürmenin cezası müebbet hapis cezasıdır, darbeye teşebbüs etmenin de cezası aynı şekilde müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet cezasıdır. Peki yargıçlar bu şüphelileri neye göre ve nasıl serbest bırakacaklar söyler misiniz?

Olaylara nereden bakarsanız oradan görürsünüz. Daha bir yıl öncesine kadar Bebek katili olan Öcalan şimdilerde siyasi lider, lisede namazını kılan bir siyasetçi olmuş ise burada hukuktan ziyade siyasetin var olduğu bir gerçektir. Barış sürecini sonuna kadar destekliyorum, yapılanlar doğrudur ancak benim de zaman zaman çok kızdığım ve eleştirdiğim yargı mensuplarını bu işlerde hedef göstermenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Siyaseten kamuoyundan çekinip af çıkarmak istemiyorsunuz, kısmi aflarla, ceza indirimleri ile, farlı formullerle cezaevlerini boşaltmaya çalışırken bunu yargıçların sizin istediğinizi gibi yapmasını beklemek çok doğru bir davranış biçimi olduğu kanaatinde değilim. Siyasetçiler çıkıp desinler ki ülkenin birliği, dirliği, anaların daha fazla ağlamaması için genel bir af çıkarmak zorundayız, bu affı yaparken sadece devletin güvenlik görevlilerini şehit etmiş kişiler bu kapsam dışındadır, bunun dışındaki tüm suçlulara genel af getiriyoruz, Ergenekon, Balyoz, v.s gibi tüm suçlar da bu kapsamdadır ancak tekrarı halinde kaldığımız yerden devam ederiz, herkes bunu kabul eder, hem toplum, hem hukukçular hem de siyaset rahatlar, kulağı arkadan göstermenin ne yararı var ki?

Hükümet bu dediklerimi yaparken toplumun belli kesimlerinden tepki alabilir. Örneğin cemaat bu işin şiddetle karşısında. Nedenini de henüz anlamış değilim. Başbakan askerleri ziyaret ederken cemaate yakın basın yayın kurumlarının adeta dalga geçercesine şunu da git ziyaret et, bunu da ziyaret et demelerine anlam veremiyorum. Şayet toplumsal barış sağlanacak ise yapılanlar doğru, ülkenin en güvenilir kurumlarını sarsmanın da bir sonu olmalı diye düşünüyorum.

Bazıları üst düzey askerlerin tamamen tasfiye edilip kendilerine yakın alt düzey askerlerin önlerinin açılması amacıyla operasyonların devamını isteyebilirler ama bunu herkesin fark ettiği gibi Devlet adamlarının ve yöneticilerin de fark ettiğini unutmasınlar.Yıllarca muhafazakar insanlara yaptıkları uygulamalar nedeniyle eleştirdiğim askerleri , aklını cemaat liderlerine kiraya verenlere tercih edeceğimi beyan ederek sözlerime son veriyorum.

Ülkemizin birlik ve beraberliğine vesile olacak her şeyin yanında olduğumuzu da ifade ederek kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR