ŞU ARAP TURİST KONUSUNA BİRAZ DEĞİNSEK Mİ?

 ŞU ARAP TURİST KONUSUNA BİRAZ DEĞİNSEK Mİ?

                Konumuza girmeden önce yine bir detayı sizlerle paylaşmak istiyorum, gazetecilik mesleğine ilk başladığımda sarı basın kartı alma gereği duymamıştım, ancak 1996 yılında annemle birlikte Hacca gittiğim için eşimi Hacca götürme imkânım olmadığını öğrenince vizesiz Hacca nasıl giderim diye düşünmeye başladım. Bu konuyu bir kaç arkadaşımla paylaşınca dediler ki sarı basın kartı alırsan gri pasaport alırsın böylece eşini Hacca götürme imkânın olur. Bunun üzerine Basın Yayın Enformasyon müdürlüğüne müracaat ederek sarı basın kartı almak istedim, gerekli tüm evrakları gönderdikten sonra bir yıl bekledim, tekrar evrakların yenilenmesi istendi, onları yeniledim ama evrakım kart komisyonuna girmedi. Olayı çok ciddiye almadım, zira sarı bası kartı eskisi gibi çok işe yaramadığından üzerinde durma gereği duymamıştım, ancak geçtiğimiz 2013 yılının Ekim veya Kasım ayında Basın Enformasyon İl Müdürü Tahsin Bayar arayıp sabıka kaydımın istendiğini, evrakın komisyona gireceğini söyleyince sabıka kaydımı aldım ve hem Ankara'ya  Genel Müdürlüğe hem de Samsun'daki il Müdürlüğüne göndermiş olmama rağmen yine komisyona girmediğimi öğrenince aradım il müdürünü nedenini sordum. Eveledi geveledi, önce yetişmedi dedi, ardından senin sabıka kaydın var dedi, neticede evrak komisyona alınmadı. Olayın savsaklanması beni ciddi anlamda rahatsız edince acaba sabıka kaydımda basın yayın yoluyla hakaretler olduğundan mı komisyona girmedi diye düşünüp aldım yanıma Avukatımı girdim Basın Kartı yönetmenliğine Resmi Gazetenin 23 Mart 2001-24351 sayılı yönetmenliğini didik, didik ettik. Yönetmeliğin beşinci maddesinin d bendi özetle der ki;  yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymiş olanlar sarı basın kartı alamaz, yüz kızartıcı suçları da açıklamış hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, fuhuşa teşvik v.s gibi suçlar. Yani sizin anlayacağınız bizim kart almamızda yasal açıdan en ufak bir sakınca yok.

                Basın Kartı Yönetmenliğini iyice inceledikten sonra sarıldım telefona ve aradım Basın Enformasyon İl Müdürü Tahsin Bayar'ı,  ona dedim ki kardeşim asıl işinle ilgileneceğine Arapların Samsun'a gelmesiyle ilgilenmene anlam veremiyorum, sana ne Araplardan sen işine baksana. Bunun üzerine dedi ki sana çok kırıldım bana hayırlı olsun ziyaretine gelmedin herkes geldi ama seninle biz eski dost olmamıza rağmen gelmedin. Bunun üzerine dedim ki ”bak kardeşim benim için kıymetli olan kişi işini yapan kişidir işini yapmayan adamla işim olmaz, sen asli görevin olan sarı basın kartı konusuna açıklık getirmeden seni ziyaret etmem söz konusu olamaz. Şayet yasal hakkım değilse komisyon bana yazı yazıp kartın hangi yasal dayanağa göre verilmediğini açıklaması gerekiyor, yok yasal hakkımsa neden verilmiyor bilmem gerekiyor. Bunu söyleme nedenim olayın aslını öğrenmek.”Bunun üzerine Tahsin Bey ne dese iyi “senin işin aslı senin basın kartı almanı istemeyen bazı gazetecilerin şikayet edip kurulda bulunan bazı üyelere ulaşmaları sonucunda sana kart verilmedi” demez mi? Bu söz üzerine ona dedim ki “iyi güzel de bunu bana daha önce niye söylemedin? Bana verdiği cevap “ben ispiyoncu değilim.” Nasıl ama bir insanın asıl görevleri arasında olan bir konuyla ilgili yasal hakkı olan bir insana zulüm edilip hakkı gasp ediliyor ama o arkadaş bırakın olayı çözmeyi muhatabına olayın aslını dahi söylemiyor ise buna ne denir siz takdir edin.                                                                                          

                 Bizim Tahsin Bayar son günlerde almış yanına Arap turistleri onlarla geziyor, ziyaret ettiği Devlet erkanı da onları ayakta karşılıyor. Nedeni ise; yok efendim bu adamlar Samsun'a yatırım yapacaklarmış da onları o yüzden eller üzerinde tutuyorlar. Peki, biz Samsun'dan kalkıp Arabistan'a gitsek nasıl muamele görürüz derseniz izin verin anlatayım. Pasaportunuzu aldıktan sonra şayet daimi oturum almak isterseniz size bir Arap kefil olacak sizden en az üç dört bin Riyal kefalet parası alacak ve size vize verilecek. Ardından Arabistan'a gidip işi yaptığınızda her şeyiniz yine o kefil üzerinden yürüyecek eşinizi Arabistan'a getirmek isterseniz yine o Arap eşinize kefil olacak ve eşinizi onun kefaleti ile Arabistan'a getireceksiniz. Ben 1993 yılında bizzat bir Arap'a kefalet parası ödeyerek Arabistan'dan vize aldım, daha sonra oraya gittiğimde adamla tanıştım adamın ismi Süleyman Harun Felenbe, hanımı öğretmen kendisi hiç bir iş yapamaz, Arabistan dışından gidenlerden kefalet parası alarak geçinir. Suudi yetkili makamlarından alacağınız oturum belgesinde aynen şu yazar “ELİKAMETİ LİLECNEBİ” yani yabancılar için ikamet belgesi sizin anlayacağınız daha yüz küsür yıl önce hakim olduğumuz topraklarda Gayri müslimlere yapılan muameleye tabi tutulmamız insanın çok ağırına gidiyor. Geçtiğimiz Pazar günü Trabzon'dan bir arkadaş aradı, bir Arap arkadaşının Samsun'a geldiğini onunla ilgilenmemi rica edince ona dedim ki benim ne kadar misafirperver bir insan olduğumu bilirsin, ancak bu adamlar biz oraya gittiğimizde bizi tabi tuttukları muameleyi sen de biliyorsun. O nedenle o Arap nereye giderse gitsin beni hiç enterese etmez( Unuttum keşke Tahsin Bey'e havale etseydim o ilgilenirdi)

                Hayatımın hiç bir döneminde Kavmiyetçilik yapmadığım gibi yapanlarla acımasızca mücadele ettim ancak özellikle Suudi Arabistan'a gidip iş yapan iş adamlarının ve çalışan işçilerin geçmişte yaşadıklarına şahit olunca onlardan nefret ettim. Bir vatandaşımız eşini yanına almak istedi kefil denen şerefsiz olur dedi ama arkadaşın eşi gidince elinden eşini aldı, bu acı gerçekleri yaşamış birisi olarak Atalarımızın dediği “ne Arap'ın bilmem nesi ne Şam'ın şekeri” diyorum ve gelen tüm Arap turistleri onlara Hamilik yapacak olan Tahsin Bey'e havale ediyorum. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR