SON GELİŞMELER AKP’NİN KUYUSUNU KAZABİLİR

Demokratik açılım kapsamındaki Kürt açılımı ve Ermeni açılımı, su andaki gelişmelerle hükümetin denetim ve kontrolünden çıkmış gözükmektedir. Her iki açılımın arka planında, dış güçler bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletler, Rusya Bağımsız Devletler Topluluğu ve Avrupa Birliği vardır.

19 Ekim günü bir grup PKK'lı Habur sınır kapısından giriş yaptı, bu PKK'lılar devlet savcı ve hakimlerinin töreni ile karşılandı, PKK'nın siyasi uzantısı olan bir siyasi parti Milletvekilleri devlete meydan okurcasına basın açıklamaları yaptı. Şehitlerimizin kanları buna imkan verenleri boğacaktır.

Öyle anlaşılıyor ki İmralı"daki terörist başının talimatlarıyla, Kandil Dağı"ndaki dağ eşkiyalarının kendileri seçerek gönderdikleri 34 militan, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına girerken devletin kolluk ve güvenlik güçleri yerine teröristbaşının emirleri doğrultusunda hareket eden DTP siyasi parti elemanlarınca birer kahraman olarak karşılanmışlardır.

Bir grup terörist ellerinde bir mektup dağdan indiler! Gelen heyet yargının karşısına çıkacak terörist değil, Türkiye Cumhuriyeti ile PKK arasında görüşmelerin başlamasına öncülük yapan Kandil"in ve İmralının barış elçileriymiş…

Eller "zafer işareti" ile yukarıya kaldırılmış. DTP'liler tarafından sınıra götürülenler de aynı işaretleri yapmışlardı. Kandilli teröristler: "...Abdullah Öcalan'ın talimatı ile geldik..." demişlerdir. Atanmış elçiler gibi bir konumda oldukları da bu sözlerle sabit olmuştur.

"Kandilli teröristler" için affa gerek kalmamış; kundaktaki bebekleri ve yataklarındaki ihtiyar kadın erkek kim varsa kurşunlayan, TSK"nin Mehmetçiklerini, komutanlarını dağlardaki hain pusuları ile şehit eden veya mayınlarla sakat bırakan bu Kandilli teröristler için örtülü af sanki devreye sokulmuştur.

DTP, “gelenler tutuklanırsa ne biz ne de halkımız bunu kabul etmeyecektir” diyerek sınır kapısına giden cumhuriyet savcılarına “talimat vermek” cüretinde bulundu. Bu eylem, kontrolün DTP ve PKK eline geçtiğini gösteriyor.

Bir mahmurlu şöyle demişti: "Kürdistan'a döneceğiz. Kürtler en parlak zamanlarını yaşamaktadır. DTP'liler de seçildikleri coğrafi bölge'den "Kürdistan, Kuzey Kürdistan, Kürdistan haritası" diye söz etmeye başlamışlardı. "Kandilli teröristlerin" ve karşılayıcılarının dillerinde de aynı laflar vardır.

DTP"li Fırat Anlı teröristlere: "Değerli halkımız! Sizin bu direncinizi, kahramanlığınızı, başarınızı selamlıyorum. Barış güvercinleri, bize Mahmur'un Kandil'in selamını getirdi. Diyarbakır adına, barış başkenti adına, özgürlük başkenti adına onlara hoş geldiniz diyorum” diyebiliyor. Hangi barış kervanı? Türk askerini ve vatandaşını vurmak üzere dağa çıkan eşkıya sürüsü kahraman barış kervanı mı olmuş?! Barış ve özgürlük Başkenti Diyarbakır mı? Ülkenin tek Başkenti Ankara değil mi?

Kandil Dağı'ndan gelen PKK'lılar adına Mehmet Şerif Gençdağ yaptı:

“Türk ve Kürt halkının arasında bir barış oluşturmak istedik. Bizim de isteklerimiz var. Bizler kimliğimizle, irademizle özgür irademizle, halkımızın yaşamasını istiyoruz. Tarihimizle, edebiyatımızla... Burada toplanan veya toplanmayan bütün halkız. Erbil'den Habur'a kadar, Habur'dan Silopi, Cizre, Nusaybin'e, Kızıltepe, Mardin ve buraya kadar… Bizim gelişimizi herkes iyi düşünmeli. Kürt halkı, Türk halkı… Bu halk şimdiye kadar çok çekti".

Bu gelen vatandaş bu özet sözleriyle; Kürtler adına isteklerden söz edebiliyor. Kürt devletinin sınırlarını çizebiliyor. Türk halkı ve Kürt halkı ayırımını da yapabiliyor. Oysaki aynı ülkenin vatandaşı olarak terörü seçmiş, vurmuş, vuruşmuş. Şimdi de pişmanlık yasasından yararlanmak için ülkesine sığınmış. Oysa TCK'nın etkin pişmanlık maddesinden yararlanmak için gelmediklerini söyledi.

Bütün bunlar gösteriyor ki hükümetin önünde çok ince ve uzun yol bulunmaktadır. Askeri önlemler ve operasyonlar hiçbir şeyi çözememektedir. Asker, tamamen siyasi ve diplomatik girişimcilerin verecekleri talimatları harfiyyen uygulayacaklardır. “Türk askeri Kandili kuşatıyor”, “Türk askeri Kandile indirme yaptı”, “Kandil provası nefesleri kesti”, ABD tankları Kandile girdi”, “Diyarbakır"da Kandil provası”… “f-16 savaş uçakları bombalar ile havalandı”…

"Kandilli teröristlerin" karşılamacıları davul zurnalı şenlikler içindeyken. şehit ailelerinin gözleri yaşlıdır.

Bütün bu cümleler havada kalmış. Dağdaki eşkiyabaşılarının örgütlenmesi tam gözüküyor.

Kandil'den gelenlerin arasında çok üst düzeyde bir geliş yok. PKK'nın bütün militanları kadro olarak görülüyor. Orayı temsilen geldiler. Oradan mesaj getirmek için gelmişler.

Eline silah alıp ülkeme mermi atanlar ya da kafalarında hep bu olanlar nasıl olur da tekrar ülke bütünlüğü için adım atabilir.

Org İlker Başbuğ bir röportajında: “İki şey önemli… Bir, örgüte katılımları engelleyeceksiniz. İki, aynı anda dağ kadrosunun çözülmesi için devlet olarak uygun görülecek tedbirleri alacaksınız. Bu iki husus sağlanırsa, elbette terörle mücadele süreci beklenenden daha kısa noktalara getirilebilir” demiştir.

Elbette bu önlemleri milli iradenin temsilcisi ve seçilmişleri olan parlamenterler meclislerinde alacaklar. İnşallah hükümet ve muhalefet, uzlaşmaz tutumlarından vaz geçer ve askerin önerilerini yerine getirir. Habur sınır kapısındaki perişanlıklar inşallah Avrupa"dan gönderilecek 15 kişinin havaalanına inişlerinde aynı perişanlıklar yaşanmaz.

Kendi içinde tutarlılıklar olmayan DTP parlamenter ve parti yetkilileri Diyarbakır"daki layüs"elliklerini sürdürmezler. Anayasal çizgilerini aşmazlar.

8 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra vatani görevini yaparken mayın patlaması sonucu bacaklarını kaybeden ve tekerlekli sandalyesiyle gelen gazi Mete Kurt:

''Birkaç gündür büyük bir tiyatro oyunuyla ve kahramanca karşılanan, ne yazık ki hiçbir ceza almadan serbest bırakılan hainlerle mücadele sırasında, alçakça tuzakladıkları mayına temas sonrası iki bacağımı kaybettim. Yaptığım hizmet, feda ettiğim gençliğim ve sağlığım devletime helaldir. Ancak son gelişmeler karşısında madalyamı taşımamın bir anlamı kalmamıştır'' serzenişinde bulundu.

Karşılama görüntüleri krize neden olan 34 kişi, tansiyonu düşürmek için basının karşısına çıkmıyor. Röportaj yapmak isteyen Roj TV de reddedildi. Önceki Roj TV'de canlı yayında alt yazıyla röportaj yapılacağı duyuruları bile son dakikada kaldırtılarak iptal edildi.

DTP'liler "Amaç kesinlikle bir şov programı değildi. Birçok noktada kalabalıklar kendiliğinden bir araya geldi. Burada bir zafer kutlamasından bahsetmek bile abes. Yaratılan atmosferden olumsuz imaj doğurmak doğru değil" diyorlar.

Hükümetin son çıkış ve uyarıları geç de olsa yararlı olmuştur. Ama 19 Ekim günü ve gecesini tamamen Kandil Dağı, İmralı ve DTP"nin eline teslim etmesi hükümete kamuoyu açısından çok puan kaybettirmiştir. Ondan sonraki Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı açıklamaları ve uyarıları yaraya neşter vurmuş olsa da yine de halkın ezgili kabusunu ortadan kaldırmamıştır.

Ama her şeyden önce devletin tutukevinde bütün kişisel hakları kısıtlı bulunan teröristbaşının avukatları aracılığıyla dışarı ve Kandil Dağındaki dağ eşkıyalarına talimat vermesinin de devlet tarafından engellenmesi şarttır. Teslim olduklarına inanılan bu 34 eşkiyanın; teröristbaşının emirleriyle geldik demeleri suçduyurusu kabul edilerek teröristbaşının idari cezaya çarptırılması gerekmez mi?

İşte aşağı yukarı bir haftadır bizim üzüntülü günler geçirmemize neden olan olayların son biçimiyle dağdan inişin hızlanmasına, toplumsal barışın sağlanması ümidiyle ve annelerin gözyaşlarının dinmesine neden olacak mutluluk haberlerine dönüşmesi dileğiyle…

Bu arada, meş"ûm saldırı sonucu yaralanan basın gazisi Arkadaşımız Adnan Bahadır"a ve korumacılığını üstlenen kardeşlerimize geçmiş olsun der ve acil şifalar dilerim.

Bu gibi acı sahnelerin bir daha yinelenmemesini ve taraflara eski günlerindeki mutluluklarını bahşetmesini Yüce Mevla"dan niyaz ederim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR