SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Dünya bir dönüşümden geçerken elbette biz de nasibimizi alacaktık. Öyle oldu.

Kapitalist sistemin bitmez iştahı ile Suriye' de yaşananlar akıl almaz boyutlarda bir felakete doğru sürükleniyor. Ülkenin çocukları, gençleri, kadınları ve zincirin en zayıf halkasında kimler varsa, bu "Böl, parçala, yönet" sisteminin bedelini ödeyen mazlumlardır.

Liderlerin pasifliği, çaresizliğinden palazlanan sistem kan ve gözyaşı ile hükmünü sürdürmek. kendi çıkarları doğrultusunda yeni  bir Suriye yaratmak uğruna her türlü ekonomi, siyaset ve oyunları oynuyorlar.

Binlerce mazlum vatandaşını ülke dışına iten, açlık ve ölümle baş başa bırakan bir ülke nasıl insanlıktan, haktan, hukuktan söz edebilir. On yılı aşkın süredir süren savaşta neler olduğunu yazmaya kalksak sayfalar yetmez. 

Savaştan kaçan binlerce mazlumun büyük bir bölümü  ülkemizde yaşarken sınırların kapılarını açtık. Şimdi de başka ülkelere gidebilmek savaşı veriyorlar. Ellerindeki az imkanlarla bir yere gidebilmek ölüm kalım gibi zor. Sonlarının nasıl olacağını kendileri de bilmiyor. Denize düşen yılana sarılır mantığından daha ileri gitmek tamamen şans.

Bugün emek, iş ve eylem noktasında dünya genelinde yitirmeye mahkum olduğumuz her ne varsa bu kapitalist sistemin eseri ve sonucu. Vasatlığın, ikiyüzlülüğün ve hiyerarşilerin silinip süpürüldüğü umutlar için "distopya" sözcüğünün artık pek de önemi kalmadı.

Zira içinde yaşadığımız günlük yaşam pratiklerimiz bizi gerçeğimizle buluşturuyor ve içinde çıkılmaz bir kısır döngünün kurbanları olduğumuzu hatırlatıyor.

Zaman içerisinde hemen her şeyin şeylerleştirildiği, nihai gerçek ve özgürlük fikrinin sürekli sümen altı ediliyor. Daha kötüsü de yapılıyor; kendi hukuk sistem ve yöntemlerini kuran, başkalarına empoze etmek etmek isteyenler, hapishanelerini, gündelik hayatı, işkencesini, işkencecisini, kadın-erkek tipini ve ideolojisini kendi kafalarındaki ideal hamur kıvamıyla yoğuran ve ardından da buna sanki özgün ve bir o kadar da sahici bir özgürlük, mutluluk payesi biçen bir sistemleştirme çabası gözüküyor.

Bu çabanın yarattığı yenileştirme, değiştirme takıntısı ve bu takıntının yol açabileceğini bir türlü kavrayamıyoruz.

Bu sistemin insanlık üzerindeki ağırlığını ve feci varoluşunun şifrelerini de çözmemiz. Gerekiyor. Yeni sistem uygulamaların kimler ve hangi araçlarla insanlığı kalbura çevireceğinin bilincinde değiliz.

Başta Amerika, Rusya ve Batı'nın diğer büyükleri Ortadoğu yeraltı kaynaklarına gözünü dikmiş, diğer yandan da petrol zenginlerine ve savaşanlara silah satarak bu yolla ekonomik zenginliklerini artırıyorlar. 
Bedeli kan ve ölümle fatura edilen bir refah karşılığında Afganistan, Irak, Yemen, Suriye ve Libya' da binlerce masum çoluk çocuk ölüyor.

Bütün bu olumsuzluklar yaşanırken birey olarak yapılacak o kadar çok şey var ki...

En başta geleceğimizin teminatı çocuklarımıza çok iyi bir eğitim-öğretim verebilmek, onları hayata hazırlamanın en önemli yöntemi olacaktır.

Ne yapın, edin hayattan umudunuzu kesmeyin. Pasiflikten sıyrılıp etkin bir duruşla "Mademki yaşıyorum, bütün olumsuzluklara göğüs gerip daha huzurlu bir dünya ve yaşam için çalışacağım" dediğinizde uğraşınızın yarısını aşmış olacaksınız.

Kolay gelsin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfi Özkan Arşivi
SON YAZILAR