ŞEYHÜLİSLAM SEYYİD HACI FEYZULLAH EFENDİ (ERZURUM’LU)

Osmanlı Devleti’ni en çok uğraştıran isyanların sebepleri :

1-Yerel zorba ve ahlaksız yöneticilerin zulmüdür. Buna en güzel cevabı Halk Ozanı Dadaloğlu (Ferman padişahın dağlar bizimdir) diyerek vermiştir.
Parayla satılan mevkii ve makamları alan zorba yöneticiler ödedikleri parayı çıkarabilmek için, vergi ve haraçda miktarı keyiflerine göre artırmış, insanları isyan edecek duruma getirmişlerdir!
2- Her padişah değiştiğinde, cülus bahşişi almayı adet haline getiren hassa ordusu “Yeniçeriler”…

3- Her padişah değiştiğinde, mevkii ve makam sahiplerinin de değişmesi…

4- Mevkii ve makamlara “Devlet Adamlarının” değil, kendisini “DEVLET”sanan devletin adamlarının yani “kıfayetsiz muhterislerin” menfaat karşılığı getirilmesidir.

Daha başka sebepler de vardır ancak asıl sebepler bunlardır.
İşte Erzurumlu Seyyid Hacı Feyzullah Efendi’de bu kıfayetsiz muhterislerden biridir.

Kayınpederinin torpiliyle ( Vani Mehmet Efendi), Padişah 4.Mehmet’le tanıştırılır ve şehzade Mustafa ( Sultan 2.Mustafa) ve Şehzade Ahmet’e ( Sultan 3. Ahmet) hocalık yapar.

Bu esnada Saraydaki emsalleri diğer kıfayetsiz muhterislerle kurduğu fırıldaklarla hızla yükselmeye başlar.

Hemen müderris yapılır ardından Nakibü’ül Eşraf ( Seyyidleri tespit eden makam, büyük ihtimal kendisini de seyyid o zaman yapmıştır) ve kısa zamanda Şeyhülislam olur ancak bu birinci şeyhülislamlığı 7 gün sürer.Erzuruma sürgüne gönderilir.

7 yıl sonra, öğrencisi Şehzade Ahmet, Sultan 3.Ahmet Han olarak tahta çıkınca hemen İstanbul’a gelir ve Şeyhülislam olur yeniden.
Hem de öyle bir şeyhülislam ki sülalesinin erkeklerine makam dağıtmaya başlar…

Sadrazamlar bile ondan çekinir, Padişahın güvenini istismarla; istediğini sadrazam, paşa yapar, istemediğini aldırır.

Genç yaştaki oğullarını öyle hızlı yükseltir ki; bir oğlunu Nakibüleşraf, bir oğlunu Anadolu Kazaskeri, bir oğlunu Bursa Kadısı, bir oğlunu Sarayda şehzade hocası yapar oğulları bitince emmioğullarına yönelir ama tek bir emmoğlu vardır onu da Rumeli Kazaskeri yapar.
Yeter mi yetmez elbette…

Bir damadını İstanbul kadısı, son damadını da Edirne Kadısı yapar.
Yine doymaz kıfayetsiz muhteris, küçük oğlunu İstanbul Kaymakamı yapar ve kendinden sonra Şeyhülislam olması için büyük oğluna “Meşihat payesi” çıkarttırıp garantiye alır..

İlmiye sınıfındaki tüm makamlara hısım akrabalarından ne kadar ecük cücük varsa doldurur ve Orduya yönelir.
Orduda da Seyyid Hacı Feyzullah Efendinin sülalesi hızla yükselmeye, makamları ikişer üçer atlamaya başlar ve ipin ucu kopar…

Ama mahkeme kadıya mülk değildir!

1703 yılında, Feyzullah efendinin ihtiraslarına isyan eden, halk,  Ordu ve ilmiye sınıfları Padişahı da devirip 3.Mustafayı tahta çıkarırlar…
Hem “Seyyid” hemi de “Hacı” olan mübarek Feyzullah Efendi ve sülalesi devletten defedilir, bir oğluyla beraber kendisi de idam edilerek devlet bir beladan daha kurtulur.

Devlet adamlarıyla “güya devletin adamları” arasındaki fark bellidir.

Devlet adamları uzun sürelidir ve daima hayırla yad edilir.

Kıfayetsiz muhterisleri  önce yükselttiği kendi sülalesi bile hayırla yad etmez!
Zulmettikleriyle zarar verdikleri lanetleyerek anarlar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adem Alan Arşivi
SON YAZILAR