Sevmekle aşık olmak farklı şeylerdir

Bugün biraz felsefi takılmak istiyorum, zira sürekli siyasi ve sosyal yazılar yazmak beni yormasa da sizi yormuş olabileceğini düşündüğümden, bu yazımı biraz farklı yazmak istiyorum. Neden sevgi ve aşk üzerine yazı yazdığıma sıra gelince, gazetelerin köşe yazarlarını okur iken, bir yazar arkadaşımızın, 'Ruhsal Sevgi' başlıklı yazısı, beni hayli düşündürdü ve bu yazıyı yazmaya zorladı. Bu yüzden konu başlığı olarak bu yazıyı seçtim.
İsterseniz öncelikle sevmek ve âşık olmak kelimelerini inceledikten sonra asıl konumuza gelelim. Bu iki kavramın çok farklı tarifleri olmasına rağmen biz bu tariflerin tamamından yola çıkarak, kendi kanaatimizi de eklemek sureti ile olaya farklı bir boyut kazandırmaya çalışacağız.
Aşk; Duyguların, hislerin aklın önüne geçtiği, karşılıklı iletişimden ziyade bazen tek taraflı, bazen da çift taraflı olabilen duygulardan oluşur.
Sevgi; Aklın kontrolünde kalmak kaydı ile iki kişinin kalpten, kalbe iletişimi veya beklentilerin ötesinde uygulama imkanı bulabilecek duygulardır.
İnsanoğlu'nun yer yüzüne ayak bastığı günden itibaren Adem (A.S.) ile Havva (A.S.) arasında başlayıp, günümüze kadar devam eden insanlar arası ilişkilerin tamamına yakınında aşk ve sevgi vardır. Aşkın meşru olanı ilahi aşktır, olması gereken boyutu ise, kulun rabbine olan muhabbetinin karşılıksız ve beklentisiz olarak aşka dönüşmesidir. Yunus'un, "Bana seni gerek, seni" dediği gibi.
Günümüzde bu duygulardan mahrum olan gençlerimiz manevi hazdan ve olgunluktan mahrum olduklarından, bu güzel duygular yerine bazen yasak aşk olarak adlandırdığımız evli bayanlarla bekar erkekler, bazen tam tersi evli erkeklerle bekar bayanlar biri birine aşık olduklarını sanıp, istedikleri ilişkiyi devam ettiremediklerinde intihar etme girişiminde bulunmakta veya buna benzer olayları yaşamaktadırlar. Onların anladığı anlamdaki aşk gözlerden başlayıp, oradan kalbe, oradan dudaklara, en son olarak ise, yatakta biten duygulardan oluşur. Gerçek aşk ise, ifadeden başlayıp, kalbe iner, oradan Beyne gider, son olarak da mutmain olmuş bir nefisle rabbinin huzuruna ulaşır.
Sevgi ise, iki insanın birbirine karşı iletişimi sonucu uzun süreli devam edebilecek muhabbetin varlığıdır. Aşk kısa süreli olup, zamanla sevgiye dönüşmezse biter, sevgi ise bir hayat boyu devam eder. Karşınızdaki kişinin cinsiyeti çok önemli değildir, önemli olan aynı frekansta, aynı şeyleri düşünebiliyor olmanız ve birbirinize karşı saygılı olmanız ve muhatabınızı içten, samimiyetle sevebilmenizdir.
Allah resulü bir gün Ashabi ile oturmakta iken onlara soruyor; "Sizce en makbul ibadet nedir?" Herkes farklı şeyler söylüyor, kimisi cihat diyor, kimisi anne babaya itaat diyor, kimisi ilim tahsil etmek diyor, Allah Resülü hepsine birden "Bu dedikleriniz çok güzel şeyler, ancak hiç biriniz bilemediniz, en makbul ibadet iki insanın biri birini Allah için sevip, Allah için Buğzetmesidir" buyurmuşlardır.
Demek ki, gerçek manada herhangi bir karşılık beklemeksizin birbirini seven iki kişi, Allah için savaşmaktan veya daha büyük bir ibadet yapmaktan daha fazla sevap alıyor demektir. Sevdiğiniz kişinin cinsiyeti önemli değil, erkek olur, bayan olur (Meşru çizgilerde olmak kaydı ile) fark etmez. Önemli olan insanların kalben birbirlerine bağlı kalmaları ve birbirlerinden karşılık beklemeksizin sevmeleridir. Onların meclislerinde dedikodu olmaz, gıybet olmaz, insanlar çekiştirilmez, paradan, puldan, maldan, mülkten, makamdan konuşulmaz, o meclislerde sadece olaylar konuşulur, fikirler tartışılır, doğruyu ve güzeli bulabilmek adına tartışmalar yapılır.
Böyle bir mecliste bulunan insanlar zamanın nasıl geçtiğini anlamaz bir bakmışsınız sabah olmuş, gün ağarmış, herkes işine gitmek zorunda kalmış. İstemeye istemeye hazırlanıp, işe gidersiniz, bütün gününüz, gece konuşulanları düşünmek ve üzerinde fikir yürütmekle geçer, bir daha ne zaman sohbet yapacağınızı düşünüp, o gecenin gelmesini hayal edersiniz. İşte aşkın, sevginin, kardeşliğin zirveye ulaştığı gece o gecedir.
Yazıyı okuyan bazılarının aklından geçenleri duyar gibiyim; "Aşk, sevgi buna mı diyorsun, böyle aşk, böyle sevgi mi olur" diye eleştirecek arkadaşlara saygım sonsuz. Ancak, tatmayan bilmez derler ya  tadarsanız görürsünüz, nerede tadacağınızı bizim Yunus'a sorun söyler size!...Hoşçakalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR