SEVGİNİN GÜCÜ

Peygamberimiz; “İman etmedikçe Cennete gidemezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız” buyurmuştur. Sevgi; insanlar arası ilişkinin ve yakınlaşmanın iksiridir. Bunun ailedeki karşılığı muhabbet ve meveddettir. Birbirine karşı cins etkileşimiyle yaklaşan, bakışlarını sevgiyle oluşturan karşı çiftler, evlilikle muhabbeti, nikahla meveddeti elde ederler. 

“Nikah’da keramet vardır” beyanı da bu süreci anlatmaktadır. Toplumsal ilişkilerde mutlaka bir hukuk kuralı ve bunun davranışa dönüşen bir adabı ve edebi mevcuttur. İnsanlar birbiriyle olan ilişkilerinde her ne kadar; gelenek, örf ve inanç değerlerinden kaynaklanan davranış biçimlerini sergiliyorlarsa da, ortaya çıkacak olumsuzluklarda hakem hukuk kuralları olmaktadır.

Sevginin kaynağı; inanç değerleridir. Müminler birbirinin kardeşidir buyuran Yüce Allah; kardeşlik hukukunun kuralları arasında sevgiyi koymuştur. Peygamberimiz de; mümini tanıtırken; “Mü’min, Mümiminin kardeşidir. Onlar birbirlerine zulmetmez” buyurmuştur. Müslüman toplum hukukunun temelleri kardeşlik üzerine kurulmakta, kardeşlik de sevginin yansıması olan davranışlarla şekillenmektedir. “Yaratanı severim Yaratandan ötürü” diye toplumuzda çokça kullanılan tekerlemenin kim tarafından söylendiği belle değildir. Bu tekerleme doğru da değildir. 

İslama göre herkesin sevilmesi inanç değerlerine ters düşmektedir. Bu cümleyle, insan dışındaki canlılar kast edilmişse, elbette ki tüm canlılar Allaha kulluk etmekte ve kendi fıtratları üzere zikir yapmaktadırlar. İnsana zararlı gibi görünen varlıkların bile, bir şekilde yaratılış amaçları insana hizmettir. O nedenle, tüm canlılar Allah’ın yarattığı mahluklar olması bakımından sevilmeye layıktır.

Sevginin gücü tüm olumsuzlukları yenmeye yetecektir. Ancak insanların her birisi de sevilmeye layık değildir. Yüce Allah’ın kitabında sevmediklerini bildirdiği insan tiplerini, diğer insanların sevmesi de beklenemez ve istenemez. Hainler, zalimler, asiler, kafirler Allah c.c. yarattı diye sevilmez. Çünkü onları Allah c.c. da sevmemektedir. Bunu da kategorik bir izahla kitabında bildirmektedir. Yazımızın başında paylaştığımız hadis-i şerif’de; iman cennete girme vesilesi, sevgi de imanın göstergesi olarak tarif edilmiştir. 

Ehli sünnet itikadına göre; iman etmeyenler cennete gidemezler. İman edip, günah işleyenler de, işledikleri günahın cezasını çektikten sonra cennette gireceklerdir. Cennet müminlerin, cehennem inkarcıların ahiret mekanı olacaktır. Sevgiyle birbirine yaklaşan müminlerin cenneti hak edecekleri bu hadis-i şerifle ilan edilmektedir.

Bu hadis-i şerifle; birbirini sevmeyen insanların imani zaaflarının olduğu anlatılmaktadır. Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek mümin davranışıdır. Müminlerin birbirlerine olan yakınlığı ve bu yakınlığın kaynağı olan sevgi; eğer menfaatler üzerinden olmuşsa, sözü edilen duygu; sevgi değil “aldatma”dır. Mümin, mü7mine hiçbir ön şart olmadan sevgi duyacaktır. Böyle bir sevgi iman göstergesidir. Günümüz dünyasındaki, insanlar arası sevgi özetlenecek olursa; neredeyse tümü, beklentiler ve hesaplar üzerinden şekillenmektedir. 

Sevginin imani mi, hesabi mi olduğu; ortaya çıkan sonuçlara bakarak anlaşılabilir. Öfkenin tetikleyicisi olan ve insanların birbirinden istifadesine yönelik tüm sevgi yaklaşımları; yapmacık davranışlardan ibarettir ki, imani değil hesabidir. Hesabi olan sevgi ortaya çıkan menfaat boyutuna göre seyir gösterecek, imani olan sevgi her şartta muhatabının elinden tutulmasını sağlayacaktır.

Sevginin gücü; olumsuzlukları törpülemeye ve buharlaştırmaya yetecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR