Fazlı Arabacı

Fazlı Arabacı

PKK ÖRGÜTÜ VE SİYASİ-SİVİL UZANTILARININ AMACI BELLİ

 

PKK ÖRGÜTÜ VE SİYASİ-SİVİL UZANTILARININ AMACI BELLİ

 

  

Ben bu yazıyı yazarken Şırnakta çıkan çatışmada 1 teğmen ile 2 askerin şehit olduğu haberi internet ortamında yer alıyordu. Öncelikle şehitlerimize Allahtan rahmet, geride kalanlara sabr-ı cemîl diliyorum.

30 yıldır coğrafyamızda ve yakın sınırlarda faaliyet gösteren eli kanlı örgütün profesyonel kiralık bir örgüt olduğu bilinen bir şeyken, çözüm süreci görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığı  bu günlerde bir kez daha teyit oldu.  Sözkonusu örgütün siyasi uzantısı olan ve bugüne kadar çeşitli adlar altında siyaset yapma deneyiminde bulunan partilerin ve bugün varlığını devam ettirmekte olup mecliste 80 milletvekili olan HDP nin de PKK ve onun şehir yapılanmasını temsil eden KCK’nın gerek çözüm sürecindeki baltalama girişimlerine gerekse son olaylarına karşı çıkmaması bir siyasi parti olarak onun da niyetini ortaya koymaktadır.  

Dönemin Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanımızın bütün tepkileri göz önüne alarak baldıran zehiri de olsa içeriz deyip başlattığı süreçten beklenen sonucun alınmamasının baş sorumlusu, sözde Kürtleri temsil ettiğini söyleyen PKK, KCK ve bunların siyasi uzantılarıdır. Sürecin başlangıcından bu yana hükümet yetkililerinin ve diğer muhatapların ne yapıp ettiği ortadadır. Burada bunların dökümünü yapıp detaylandırmayacağım. Ancak son gelinen merhaleye baktığımızda,ağızlarından barış sözcüğünü düşürmeyenler çözüm sürecinin temel şartı olan silahsızlanmayı gerçekleştirmeyip, silahlı unsurların çekilmesini gerçekleştirmedikleri gibi ateşkesi bitirdiklerini ilan ediyorlar. Bu açıklamaya karşı HDP yöneticileri sen nasıl ateşkesi sona erdiriyorsun demiyorlar. Bunca zaman içerisinde inşa edilenleri, ümitleri, geleceğe ilişkin birlikte yaşama projelerini nasıl imha edersin diye sormuyorlar. Ali Bayramoğlunun 30.08.2015 tarihli yazısında vurguladığı gibi  KCK11 Temmuz'da ateşkesi bitirdiğini açıklayan bir bildiri yayınlıyor.

HDP’den tık ses yok.

15 Temmuz'da KCK yöneticisi Bese Hozat'ın Özgür Gündem'de, “yeni süreç devrimci halk savaşı sürecidir” diyen bir yazısı çıkıyor.

Hiçbir karşı görüş yok.

19 Temmuz'da, KCK Eş Başkanı Cemil Bayık halka silahlanma çağrısı yapıyor ve akabinde 20 Temmuz'da Suruç saldırısı yaşanıyor. 21 Temmuz'da Bese Hozat, saldırının sorumlusunun AKP olduğunu ilan ediyor.

HDP'lilerden benzer açıklamalar geliyor. ÜstelikHDP’nin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş “bundan sonra halkımız kendi güvenliğini sağlayacak şekilde yapılanmalı” türünden vahim açıklamalar yapıyor.

22 Temmuz'da Ceylanpınar'da iki polisin uyurken vurulup öldürülmesini PKK 'Suruç'a misilleme' diye üstleniyor. 23 Temmuz'da Diyarbakır'da bir başka misillemede başka bir polis öldürülüyor. 24 Temmuz'da asker IŞİD mevzilerini vuruyor. HDP bunu Türkiye'nin Suruç saldırısını örtbas etmek ve göz boyamak yapıldığını söylüyor.

Bütün bu olanlara ve yapılan açıklamalara baktığımızda AK parti hükümetinin   anılansüreçte  telafi edilebilecek bazı hataları ile birlikte iyi niyetle ve inatla sürdürmeye çalıştığı süreç, bir arada kardeşçe yaşama ortamına götürecek çözüm süreci, baltalanmıştır. Bu olup bitenlerde terör örgütü ve onun siyasi-sivil yandaşları sorumludur.

Ne yapılmak isteniyor? Terör örgütünün istediği ne? Siyasi ve sivil yapılanmanın söylemlerinden ne çıkaracağız.

Aslında terör örgütü,   Batının “Şark meselesi” nisonucagötürmede ve Türkiye’nin bölgesel güç olmasını ve yükselişini durdurmak için kullanılan bir örgüte dönüşmüştür. İnsan hakları ve demokratik özgürlük söylemleri ile başlayan, bölgesel Kürt devleti kurma söylem ve eylemleri ile taçlandırılmak istenen bu hurûç hareketinin PKK cenahı artık yabancı küresel güçlerin elindedir.   Abdulkadir Selvi’nin nitelemesi ile Ortadoğu’nun en kaypak örgütlerinden birisidir. Güne Amerikan istihbaratıyla başlar, Alman istihbaratıyla kahvaltıya oturur, İsrail ve İran istihbaratlarıyla günü geçirir İngiliz istihbaratıyla yatağa girer ve menfaatlerin kesiştiği noktada terör olaylarını geçekleştirir.Terör örgütünün liderlerinin derdi Kürtler değildir. Çözüm süreci sonuca ulaşsaydı terör örgütünün liderlerin sultası sona erecekti. Ömrünü dağlarda geçirmiş, milyon dolarlarla ifade edilebilecek uyuşturucu ve yasal olmayan para trafiğini kontrol eden örgüt liderlerinin bu gücü ellerinden bırakmak istemedikleri son çözüm girişiminde ortaya çıkmıştır. Bu örgütün sivil ayağı olan KCK yöneticileri de aynı kategoride olup dağ eşkıyasının şehir versiyonudur. Bu iki örgütün siyasi temsilcileri ise örgütün çirkin ve kalleş yüzünü maskeleyip masum gösteren ve onu hak arayışı mücadelesi içinde gösterip nerdeyse meşrulaştırmaya çalışan modern, demokratik görünümlü ama siyasi söylem ve taleplerine baktığımızda özerkliği öne çıkaran kişilerdir. Geçen 13 yılda Türkiye Kürt meselesinde tarihte olmadığı kadar hak ve özgürlükleri ön plana çıkaran bir programı uygulamaya koymuşken, bundan daha ötesini istemek resmen ayrılık talebidir. Bu ise Türkiye açısından kabul edilemez bir durumdur. Daha önceki Kobani yazımda bu bölgenin arzı mev’ud içerisinde nitelendirildiğini, büyük, kadim bir planın parçası olduğunu yazmıştım. Tekrar ifade ediyorum, Kürtlere özerklik ve ayrı devlet kurmayı vaat edenlerin amacı başka, bu amacın içerisinde  yer alan örgütün amacı da başkadır. Sonunda olan Kürtlere ve hepimize olacaktır. Silahla hiçbir yere varılamayacak, dağdaki ve şehirdeki eşkıyalarla da medeni bir toplum kurulamayacaktır. Her kesin aklını başına alması gerekir. Bu ülkede Müslümanım diyenler birlik olmalı, kendinin başka bir dine mensup olduğunu ya da dinsiz olduğunu söyleyenler de bu ülkede hepimizin vatandaş,tarihdaş olduğumuz bilmelidir. Müslüman ya da olmayan herkesle bir arada yaşamanın yolunu bulmalı ve toplumu yeniden kurmalıyız. Neticede toplumun hangi ırk ya da dinden olursa olsun bütün ferlerinin birbirlerine ve  bu ülkeye karşı sorumlulukları olduğunu bilmeli yaşanan olumsuz çözüm sürecinde sonra tecrübelerden de yararlanarak yeni bir süreç başlatmalıyız. Farlılıklar içinde bütünleşmenin formülünü, tılsımını bularak mayasını oluşturmalı, daha fazla kanın akıtılmasına ve anaların, eşlerin yüreklerinin yanmasına, dul ve yetimlerin sayısının artmasına dur demeliyiz. Topyekün Türkiye olarak, Türkü, Kürdü vd. kim varsa örgütün karşısına çıkmalı gelin, işte biz Türkiye’yiz demeliyiz. Tıpkı İspanya’da İspanyolların ETA örgütüne yaptığı gibi. Bakalım PKK-KCK örgütü nerede kimin yanında taban bulacak. Bunun için öncelikle PKK-KCK tehdidi altında olan vatandaşlarımızın emniyeti sağlanmalıdır ve bu emniyet sürdürülebilir kılınmalıdır. Öğretmeniyle, din görevlisi ile akademisyen ve gazetecileri ile tüm sivil toplum kuruluşlarıyla PKK-KCK örgütüne hayır demeliyiz. Kürtlerin Türklerle, Türklerin Kürtlerle hiçbir sorunu olmadığını cılız seslerle değil hep beraber dünyaya seslenmeliyiz. Bizim birbirimizden kopamayacağımızı, tıpkı Kürt kelimesinin baş harfininTürk kelimesinin son harfi olduğunu, Türk kelimesinin baş harfinin Kürt kelimesinin son harfi olduğunu, Türk, Kürt kelimelerinin bu harflere ihtiyacı olduğu gibi, Türklerin Kürtlere, Kürtlerin Türklere bir arada yaşamak için ihtiyacı olduğunu artık bilmeliyiz. Birbirimizden koptuğumuzda anlamsız kalacağımızı, yurtsuz, öksüz ve yalnız kalacağımızı yalnızlaşacağımızı duymayan kulaklara, hissetmeyen gönüllere, duyurmalıyız. Bilmeliyiz ki merhum Akif’in dediği gibi “toplu vurdukça gönüller onu top, tüfek sindiremez”.Bugün PKK nın topunun, tüfeğinin etki göstermesi bizim zihinlerimizin arkaplanının farklı olmasındandır. Az bir pahaya değerlerin satılmasından, 50-100 dolara ihanet odaklarının çoğalmasından kaynaklanmaktadır. Bu vatana yazık etmemek, geleceğimizi karartmamak istiyorsak aklımızı başımıza devşirmemiz gerekiyor.    

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Fazlı Arabacı Arşivi
SON YAZILAR