ÖZGÜRLÜK İÇİN MERHAMET

İnsanlığın en değerli  hazinesi olan özgürlük aynı zaman da insan yaşamının olmazsa olmazıdır. Düşünmek, okumak, gezmek, ibadet etmek, acımak ve merhamet etmek gibi yaşamın temel becerileri özgürlüğün olduğu yerde bir anlam ifade eder. Günümüzde özgürlüğü elinden alınan insanlığın kalbi, en büyük erdemlerinden biri olan merhameti unuttuğu için adeta mühürlenmiştir. Daha doğrusu merhameti unutan insanlık kendini unutmuş demektir. Merhamet duygusunu kalbe yerleştiren Rabbini unuttuğu için kendini de unutmuştur.  Etrafında yaşanan onca acımasız ve gaddar cinayet ve katliamlar karşısında sessiz durmaktadır. Bedenini canlı bomba olarak kullanan bir insan merhametten o kadar çok uzaklaşıp hayvanlaşmış ki kendisiyle beraber yüzlerce insanı da gözünü kırpmadan öldürebiliyor. Oysaki bu topraklarda büyüyen en sert mizaçlı insanlar bile kurban keserken hayvana az eziyet etmenin gayreti içinde olurlardı. Şimdi bu acıma ve merhamet duyguları epeyce zayıflamış bulunmaktadır. Anadolu insanı batılılaşma sevdasının peşinde koşarken batıla saplanıp erozyona uğramış, kimlik ve şahsiyetini kaybetmiştir. Başka bir yerden baktığı için olaylara bakışı da değişmiştir. Olay ve olgulara temel teşkil eden fikir zemini ayakları altından kayıp girmiştir. Bundan dolayıdır ki benliğini kaybedip kendine yabancılaşmıştır. Bunun sonucunda da insanlık merhamet sorunu yaşamaya başlamıştır. İnsanlık kaybettiği kanlarla can çekişiyor adeta. Ayaklarının altından toprak kayıp gidiyor, farkında değil.

   İnsanlık tarihi boyunca yaşanan tüm acımasız olayların, katliamların temeli acıma ve merhamet duygularının kaybedilip materyalist bir ruha sahip olmaya dayanmaktadır. Acıma ve merhamet yokluğu kendi özünden, benliğinden kopup Allah’ı unutan insanlarda meydana gelen bir kişilik sorunudur. Acıma ve merhamet sorununun insanı ne kadar zalim ve gaddar yaptığını çevremizde ve ülkemizde sıkça yaşadığımız terör olaylarından anlamak mümkündür. Bu olaylardan kurtulmak ancak kendi ruh kökümüze bağlanmak, kendi küllerimizden yeniden dirilmek ve İslam medeniyetine geri dönmekle mümkündür. Yazık ki bir şefkat ve merhamet peygamberinin ümmeti olan Müslümanlar bu gün en acımasız, en vahşi yöntemlerle katledilip öldürülüyorlar. Gerçekte o kadar acınacak bir durumdayız ki canilere, katillere, teröristlere ve tecavüzcülere yaptıklarının hesabını soracak durumda bile değiliz. Şefkat ve merhamet timsali olması gereken Müslümanlar, dünyanın her yerinde şiddet, zulüm, haksızlık, tecavüz, işgal ve katliamlarla, kin ve nefret ateşiyle kavrulup yanıyorlar.

    Bunun nedeni ise merhamet ve acıma duygularını kaybedip hayvanlaşan bu zalim güçlere karşı yapılan direniş ve savaşın unutulmuş olmasıdır. Eskiden dünyanın değişik yerlerinde işgallere karşı savaşan Müslümanlara muhafazakâr solcular da dâhil olmak üzere her kesim tarafından destek gönderilirdi. Şimdi ise bu güzel gelenek iyice unutuldu. Emperyalist işgalci güçlere karşı savaşan Müslümanlar Amerika ürünü Müslüman görünümlü terör örgütlerine destek vermekle itham edilmeye başlandı. Bu da orta doğuda zulümlere karşı ortaya çıkacak direniş hareketlerini önlemek için ABD’nin ortaya koyduğu bir oyundu.  Ülkelerimizi işgal edip bize kaştı her türlü gayri insani muameleyi reva gören, her türlü acıyı yaşatan Siyonist, emperyalist, işgalci, tecavüzcü, sömürgeci, savaş delisi batılılara karşı topyekûn İslam ülkeleri olarak direnip özgür olmadıkça izzet ve onur sahibi olmak mümkün değildir. Bu gidişle daha çok ezilip kan kaybederiz. Terörün, şiddetin, savaşın, haksızlık ve zulmün hâkim olduğu bu dünyada yapılması gereken şey sadece merhamet yüklü yüreklere sahip olmak değil aynı zaman da bu savaş ve teröre dur diyebilmek için direniş ve özgürlüğe sarılmak gerekir. Çünkü asırlardır merhameti yudumlayan insanların mensubu olduğu İslam’ın önemli değerlerinden biri özgürlüktür. Özgür olmayan insan Allah’a kulluk da yapamaz. Müslümanların izzet ve onur için, şeref ve özgürlük için merhamet ve şefkatle beraber kötülüğe ve zulme karşı savaşmaya da ihtiyacı bulunmaktadır. Dünyada özgür olarak yaşamak istiyorsak kendimize acımak, kendimize merhamet etmek zorundayız. Bundan dolayıdır ki emperyalist güçlere karşı direnmek zorundayız.


    Bu konuda sürekli bize uyarılarda bulunan merhamet ve nezaket dolu Erbakan Hoca ise bugün artık aramızda yok. Fakat hayatta iken yaptığı uyarılar hala kulaklarımızda çınlıyor ve o uyarılar maalesef bir bir ortaya çıkıyor. Onun ifadesi ile timsahın alt ve üst çenesini oluşturan Siyonizm tarafından tüm mazlum coğrafyalar acımasızca eziliyor. En gaddar yöntemlerle vahşice katlediliyor. Müslümanlara ait topraklar, İslam diyarları, İslam’ın nazik ve özel coğrafyaları, kutsal beldeleri dâhil hiçbir ayrım yapılmadan adeta hallaç pamuğu gibi göğe savruluyor. Hatta acımasız timsah olan Siyonizm bunu bilerek yapıp tüm Müslümanları psikolojik baskı altında tutmaya çalışıyor. Tüm Müslümanlara psikolojik harp ilan ediyor. Ruhumuz göğe atılıyor fakat farkında değiliz. Mazlum ve ezik coğrafyamızda Amerikan savaş uçaklarının bombardımanları yetmezmiş gibi şimdi de Rus uçaklarının bombaları tepemize iniyor. Müslümanlar mütemadiyen katledilip hayvan gibi kanı akıtılıyor. İnsanlık düşmanı terörün başkenti olan İsrail’in ve Siyonizm’in planları tek tek uygulanıyor. Müslümanlar hala derin uykudan uyanamıyorlar. Dünya Siyonizm’inin arka odalarında alınan kararlar hain projelere dönüştürüp tek tek coğrafyamızda uygulanıyor. İşte rahmetli Erbakan Hoca, vefatının üzerinden bunca zaman geçtiği halde, yine haklı çıkıyor. Bütün bunlar olurken biz ne yapıyoruz. Hala aynı oyunlara geliyor, tek millet olan küfre karşı, düşmana karşı birlikte hareket edemiyoruz. İslam’ın onur ve izzetiyle hareket edip insanlığı kurtaramıyoruz. Bu gidişle daha acı çok toplu katliamlar görüp toplu ölümlerle toplu mezarlara konacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Okutan Arşivi
SON YAZILAR