ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE...

ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE YAPACAĞIMIZ DERSLERİN ÖZETİ

Yazdığım yazıları dikkatlice okuyup, takip eden okurlarım sanırım bazı ayrıntıları gözden kaçırmamışlardır. Nedir bu ayrıntılar diye soracak olursanız hakkında yazı yazmayı düşündüğüm kişiler veya kurumlarla ilgili yazı yazmadan önce bazı ip uçlarını veriyorum ki, bu insanlar kendilerine çeki düzen versinler, şayet kendilerini toparlama cihetine gittiklerini tespit edersem, yazı yazma işinden vazgeçiyorum, yok yazdıklarımı anlamamazlıktan geliyor iseler, o zaman bedeli ne olursa olsun, tüm detayları ile yazılarımı yazıyorum. Bundan birkaç ay önce Önümüzdeki süreçte ele alacağımız konular başlıklı bir yazı yazmıştım, bu konuları teker, teker ele alıp, irdeledik ve o belirttiğim konuların sonuna geldik. Şimdi bundan sonraki süreçte yazmayı düşündüğüm konuları ve kahramanlarını sizlerle paylaşacağım, zira bu yazıları toparlayıp, kitap haline getirmeyi düşündüğümden yeni bölümün konu başlığı olarak önümüzdeki süreçte yapacağımız derslerin sürecini ele aldım. Önümüzdeki süreçte ele almayı düşündüğüm konular şu ana kadar yazdığım konulardan çok farklı konular olmamakla birlikte, olay kahramanları biraz farklı, nedenine gelince şu ana kadar yazdığım konular daha ziyade siyasetçileri ilgilendiriyordu, şimdi ise biraz da iş adamlarından bahsedeceğiz, zira bu iş adamları kendilerini toplumun en uyanıkları, diğer insanları ise kerizler gurubundan gördüklerinden, onların iç yüzünü bu topluma anlatmanın bir görev olduğunu düşünmekteyim. İsterseniz bu konuda bir örnek vererek işe başlayalım. Anlatacağım olayın kahramanı sevdiğim bir dostum olup, bu güne kadar kendisini hiç ele almadığım gibi, almayı da düşünmüyordum, ancak geçtiğimiz hafta kendisiyle enteresan bir diyalogumuz olunca, işin içerisine biraz nefis karıştı ve yazacağım yazıda bu arkadaşımızı da ele almanın doğru bir davranış olduğunu düşündüm.Gazeteyi ilk kurduğum zaman henüz tirajı bugünkü seviyelerde değilken, kendisi ile arkadaş olduğum hatta Büyükşehir Belediye Meclisi"nde dört yıl birlikte çalıştığım genç arkadaşımız, haberler konusunda benden istediği tüm haberleri yapmış olmama rağmen, reklam departmanında çalışan arkadaşlarım kendisini ziyarete gittiklerinde demiş ki, "sizin gazete yeni kuruldu kimse okumuyor, o yüzden size reklam veremem", bu sözün doğruluğunu teyit etmek için bizzat kendisini arayıp sordum. Sorduğum soruya dürüstçe cevap verip, "evet söyledim" deyince, ona dedim ki şayet dediğin doğru ise, ileride yapacağım haberlerle ilgili beni arama. Aradan bir müddet geçince, bu arkadaşımızın iş yeri ile ilgili bir haber gazetemizde çıkınca, sabah erken saatte bizim uyanık beni aradı ve aynen şunları söyledi: "Beni mahvettin, ben de seni süründürecem, yaptığın doğru değil, seninle mahkemede hesaplaşacağız", filan falan. Bunun üzerine ona dedim ki arkadaş bir dakika, hani bizim gazete okunmuyordu, neden şimdi rahatsız oldun? Ver mahkemeye orada hesaplaşalım. Nitekim verdi mahkemeye ve çok büyük tazminat talep etmesine rağmen mahkemeyi kaybetti. O güne kadar %100 yerli reklamları ile milleti kandıran bu insanlar işletmelerini %100 yabancılara satarak, şehri terk etmek zorunda kaldılar. Bu arkadaşlarla yaşadığım olayları bilen bugünkü konu kahramanı arkadaşımız, beni arayarak dedi ki; "Adnan Bey bu insanlar daha düne kadar benim odama giremezlerdi, şimdi ise ürettiğim çay, un gibi yerli mamulleri benden almadıkları yetmiyormuş gibi, bir de kalkıp bana demesinler mi ki, bu işlere bizin satın alma birimi bakar, biz ilgilenmeyiz." Bu insanlardan şikayetçi olan iş adamının geçtiğimiz hafta bana yaptığını anlatayım da dilmeyin: Bu iş adamı bir okul yaptırmış, açılışı için kendi işletmesinde müdür pozisyonunda olan bir arkadaş, bizim reklam departmanında görevli arkadaşları arayıp, yanına çağırmış ve arkadaşlara reklamın tasarımını da verip, çalışmayı yaptırmış, ardan birkaç gün geçince arkadaşlarımız ziyaretine gitmişler, beyefendi sonra gelin demiş. Uzatmayalım arkadaşlar üç dört kez gittikten sonra, biz size reklam vermeyeceğiz başka gazete ile anlaştık deyince olur deyip ayrılmışlar. Geçtiğimiz Cumartesi günü telefonum çaldı, bir de baktım, bizim meşhur okul yaptıran iş adamı ağabeyimiz arıyor, selam, kelamdan sonra bir dost olarak diyor ki, "sakın ha ekonomik dengeni bozma, o da güzel ardından da diyor ki yarın benim yaptığım okulun açılışı var, senin habere ihtiyacın olur, oraya bir muhabir gönderebilirsin." Ben de dedim ona ki bu şehirde habere ihtiyacı olmayıp, kendi haberini kendisi yapan, tek gazete Denge gazetesidir, benim habere ihtiyacım yok, şayet olan varsa gelsin vereyim. Daha sonra ofise geldiğimde gazeteleri karıştırırken, tek bir gazetede ilanını görünce aradım dedim ki, bu ilanı neden tek gazeteye verdin? Dedi ki; "ya Adnan Bey benim haberim olmadan okul müdürü vermiş", filan falan dedim ona ki, o okul müdürüne selam söyle o gazeteyle ona mutluluklar diliyorum ve telefonu suratına kapattım. Aslında ben de ilanı verenin okul müdürü değil kendi işletmesinin müdürü olduğunu, çok iyi bilmeme rağmen onu daha fazla bozmak istemedim. Şimdi bu adamlar kendilerini uyanık başkalarını keriz sandıklarından bunların gerçek yüzünü topluma göstermenin zamanının geldiğini düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte bu adamı ve benzerlerini yazacağımı bilmenizi isteyerek sözlerime son vermek istiyorum. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR