“Öcalan’ın yeri dar…” “Kendimizi koruruz…”

Bu sloganların sahibi Ahmet Türk… Türkiye Cumhuriyeti"nin anayasal güvencesini kullanan Türk parlamenter… Diyarbakır"ıyla, Ankara"sıyla bir bütün olan Anadolu ülkesi… Kendisini Diyarbakır ona göre Amed başkentinin devletbaşkanı gibi gören bir parlamenter heyetin parti başkanı…

Ama Dersim İsyanı ardından, askeri önlem olarak ve anarşinin kökünü kazımış olmak için İsmet Paşa"nın İzmir"e, Manisa"ya, İsparta"ya… dağıttığı, sürgün ettiği Türk vatandaşları…

Ama Ahmet Türk gibi ayrılıkçı elebaşılara göre Dersim ülkesi vatandaşlarının dağılmış olmak değil, aksine toparlanıp; o yörenin sağduyulu ve müşfik İzmir ve Manisa insanlarının sayesinde, Türk ülkesinde Kürt vatandaşı olarak İzmir iş adamı, Manisa"daki çiftlik sahibi, lisesinde müdür, hastanesinde doktor, mühendis, avukat, savcı… olan insanlar…

İşte Ahmet Türk gibi ayrılıkçılar her Türk vatandaşı gibi yaşamın içine karışmış bu kişileri kobay olarak kullanmak istemektedir.

“Biz Türkiye"nin her yerinde kendimizi koruyabiliriz” palavrasını savururken: “Polisler, İzmir"deki olaylarda seyirci kaldı, tahrikkâr bir tutum sergiledi. DTP olduğu için mi bu vurdumduymazlık?” acizliğini göstermektedir. Mademki bir beldede halk seni bağrına basmayacak ve sadece birkaç ayrılıkçı vatandaşın çabasıyla konvoyunla gövde gösterisi yapmak için çabalıyorsun; o zaman güvenlik güçlerinin korumasını istemeyeceksin. Mademki gittiğin bölgede o bölge halkı seni bağrına basmayacaksa ve polis gücüyle korunacaksan o bölgeye gitmeyeceksin. Gidersen tahrikkar bir tutum izlemiş olursun. Bu açılım döneminde ve sürecinde iktidar ve siyasi iradeyi elinde bulunduranların çablarını sabote etmek istemiş olursun. Araçlarının içinde İmralı"daki teröristbaşının posterlerini ve ayrılıkçı renkler taşıyan flamalarını afişe edenler, hangi barışçılıktan söz edebilirler?

Türkiye Cumhuriyeti parlamenteri olarak devletin teröristbaşını nasıl kayırabilirsin? Eskiden 12 metrekarelik bir oda yerine, 6 metrekarelik bir odaya nakledildiğini söyleyebilirsin?  “Bu kışkırtıcı bir yaklaşım değil mi”

İlk olarak Aydın"ın Ovaeymir beldesinde yaklaşık 2 bin kişiye seslenen Türk, Kürt halkının “efendi - köle” muamelesini kabul etmeyeceğini belirterek “Kimse bizim samimiyetimizi ölçmeye kalkmasın. Bir tek insanımızın burnunun kanamasını istemiyoruz. İster gerilla, ister asker, ister polis olsun. Ama "dürüst yaklaşın" diyoruz”

Tehditle, ırkçı yaklaşımlarla bu halkın özgürlük mücadelesinin önünü kesmeye çalışıyorlar.

Bunlar Avrupa"yı arkasına alarak tehdit savurmaktır. Sen tahrik edeceksin; demokratik açılımı sabote edeceksin, küçücük bir beldede vatansever vatandaşların arasına yerleştirilmiş birkaç vatandaşını arkana alarak gövde gösterisi yapacaksın… Devletin bölücüsü, yıkıcısı, tutuklusu teröristbaşının sözcülüğünü yapacaksın ve devletin polisinin seni neden korumadığından da yakınacaksın. Bu ne mantıksızlık? Hangi samimiyetten söz ediyorsun? 

Bir tehdit daha:

 “Eğer bu şekilde devam ederse sadece İzmir"le kalmaz diğer kentlere de sıçrar. O zaman üzüntü verir ve zorlayıcı bir durum olur.  Sayın Baykal, Sayın Bahçeli bir yerlere gittiği zaman o konvoyları da bulamayacaklar. Orada daha büyük kaos, gerginlik ortaya çıkacak. . Ama böyle bir yol açılırsa, bunun sonu nereye gider, bunu düşünmek lazım. Yarın farklı alanlarda, farklı bölgelerde diğer liderler böyle bir şeyle karşılaşırsa gerçekten üzülürüz. Türkiye"de kardeş kavgasını getirmiş oluruz. Bütün bunların hesaplanması gerekir” şeklinde konuştu.

Ne demek isteniyor? Yani siz de yolunuz düşer, belki Diyarbakır, Şırnak vb gelmek gereğini duyarsınız, ama biz de o bölge halkını kışkırtır ve sizin üzerinize salarız; kulağınızda küpe olsun. Demek ki güneydoğu bölge insanı bizim ülkemizin vatandaşı, orya gelecek Baykal ve Bahçeli başka ülke vatandaşı gibi görülüyor ve aşırı bir bölücülük havası estiriliyor. Ülkeyi resmen kamplara böldüklerini açıktan seslendiriyor. Bu kadarı da pes doğrusu. 
Bütün mesele, Mahmur kampından Aralık ayında Türkiye"ye getirilecek teröre karışmamış vatandaşlar üzerinde etkili olamayacaklarının kuyruk açısıdır. Bu yeni getirilecek vatandaşları karşılayamayacaklar, Mahmur kampından davul zurna eşliğinde, kendileri uğurlayamayacaklar. Türkiye"de de kahraman gibi karşılayıp kahramanlık şölenleri düzenleyemeyecekler. Devlet, Diyarbakır"ıyla birlikte ülke bütünlüğü içinde gelenleri sadece yakın ailelerine teslim edecektir. İşte bu kuyruk acısıyla her tarafı ateşe vermeye çalışacaklardır.

Eğer eski iktidarlar ve tek particilik zihniyet iktidar olsaydı, bu ayrılıkçı parti çoktan kapatılmıştı. Ama çok partiler kapatıldı ama, yerine daha güçlü partiler kuruldu. Çok insanlar sürgün edildi, ama yıkılmadı ve gittikleri yerde daha büyük mülkler edinerek varlıklarına varlık kattılar. Demek ki böyle polisiye önlemler ve askeri operasyonlar pek işe yaramamaktadır. Diplomatik yoğun çabalar ve Kürt halkı üzerinde etkin Avrupa ülkelerinin hükümetleri nezdinde baskın girişimler sonuca daha erken varmanın tek çaresidir.

Sabırlı olmak, konulara daha tahriksiz ve daha yapıcı bir yaklaşımla yaklaşmak Türkiye"nin itibarını arttıracaktır. Uzun bir süreyle işsizliğin çaresine yaklaşamayacak olan Türkiye ve inşallah demokratik açılım sürecinin başarıyla tamamlanması sonucu daha şeffaf bir Türkiye, milli anayasasına kavuşacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR