Ahmet Ufuk Erkan

Ahmet Ufuk Erkan

NUH’U ANLAMAK YA DA BABALAR VE OĞULLAR

İbrahim (a.s.) ve oğlundan bahsettiğimde, aklıma hemen, Nuh (a.s.) ve oğlu gelir. Bağlanışın, bir başkasının –burada Allah’la ahitleşmiş bir babadır başkası- verdiği söze, her iki tarafıyla da –taraflardan biri babadır, diğeri babadan söz almış olan- inanışın, kayıtsız şartsız yerine getirişin derin izleri vardır birisinde; diğeri ise –sanki- babayı terk ediştir, içinde bulunduğu ruh haline; kendini de ölümcül dalgalara terk ederek…

Hem babalar açısından, hem de oğullar açısından, tepeden tırnağa bir sorunlar yumağıdır bu durum. Karşımızda, iki peygamber vardır. Allah’ıyla sözleşmiş, sözlerinin gereğince yaşamakta olan iki peygamber… Fakat işte en zor dönemece de girmişlerdir: Kendi oğulları, kendileri gibi midir? Onların verdiği söze, aldıkları uyarılar gereği yapacaklarına itimatları var mıdır? Tüm taraflar için büyük bir problem olarak duruyor karşımızda; ne yapacaklar?..

Baba olmanın gerçekliği ile evlat olmanın gerçekliği… Karşı karşıya gelen budur. İbrahim, kendi vaziyetini anlatabilmiştir oğluna; daha doğrusu, kendisini anlayan, söze/kelimeye hacet bırakmayan, babasına ve ahitleşilene itimadı olan bir oğul bulmuştur karşısında… Ve her ikisi de hiç ummadıklarıyla karşılaşmışlar, zora, en zora razıyken büyük bir mükâfata erişmişlerdir. O mükâfat, o andan sonra, tüm insanlığa da bir mükâfat olmuştur. 

Nuh’un işi daha kolay gibi geliyor değil mi? Altı üstü, tufan haberine itibar edip gemiye binecekler. Tufan gerçekleşmezse, inerler gemiden, olur biter… İşte, söz konusu imansa, basitle karmaşık, zorla kolay karışıverir birbirine. İnanmak, imanla ilgili bir habere itibar ve itimat etmek, zor-kolay gibi kavramlarla izah edilemiyor. Ve Nuh, kendine inananlarla –tüm canlı türlerinden inananıyla- birlikte biniyor gemisine. Bundan sonrası tufandır… Gelecektir, gelecek olan… 

Ve geldi, gelecek olan… Azgın dalgalarla… Nuh, oğlunu, boyu aşan dalgalar arasında gördüğünde…biliyorsunuz gerisini: O’na, o senin ailenden değil , denildi. İnançla bir araya gelenler, kan bağıyla bir araya gelenlere üstün tutuluyor burada, bir nevi aile sayılıyor. Neyse, bu farklı bir boyutu konunun. Bizi ilgilendiren, iki baba ve iki oğulun durumu. Zorun kolaylaşması, kolay görünenin zorlaşması… Nuh orada, o azgın dalgalara bakarak neler hissetmiş olabilir? Yüreğindeki burukluk, oğlunu boğulurken görmenin üzüntüsü O’nu ne hale getirmiştir? Bu, neresinden bakılırsa bakılsın, ağır bir sınavdır.

Babalar ve oğullar, artık bu kadar ağır sınavlar geçirmiyorlar. Aralarındaki sorunlarsa bitmiyor. Ya böyle bir durumu yaşasaydık? Bu yürek yakıcı soruları bir yana bırakıp, iki örneği iyi anlamaya çalışalım birlikte. Kabul edelim ki hiçbir babayla oğulun bu denli büyük bir karşı karşıya gelişi söz konusu olamaz. Ve dua edelim, taşımayacağımız yükü yüklemesin omuzlarımıza…

Ümit, dua, muhabbet…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Ufuk Erkan Arşivi
SON YAZILAR