NİMETLERİN SAHİBİ...

Nimetlerin sahibi yüce Allah'tır. Allah c.c. kainatın yaratıcısı ve sahibidir. Mal da, mülk de O'nundur. O; Rahman ve Rahimdir. İstediğine verir istediğinden alır. Bunun ölçüsünü ve nedenine kullar bilemez. İnsan ancak karşılaşılan olayların hikmetleri üzerinde durur ve bunlar üzerinden bir değerlendirme yapar. Hangi hikmeti düşünse yeni de ortaya çıkan durum hakkında Yaratının muradı bilinemez. 

Hz. Adem'den günümüze fıtri sünnet hep aynıdır. Şeriatların omurgası; tevhit, ameli salih ve ahiret inancı üzerine inşa edilmiştir. Amellerde şekli değişiklikler olmuş ama temel değerler hep aynı kalmıştır. Şeriatların nihaî hedefleri de; bireylerde ahlâk, toplumda bir arada yaşama bilincinin oluşmasıdır. Ahlâklı olmak; Peygamberlerin gönderiliş nedenidir.  Ahlâklı olmada temel esas; yalansız ve haramsız bir yaşamdır. 

Peygamberimiz, müminlerin cennete girmelerine; ellerine, dillerine, midelerine  ve bellerine sahip sahip olma karşılığında kefil olacağını bildirmiştir. Yalan söylemek ve haram yemek; ahlaklı yaşamın en büyük engelidir. Soysuzluk, yolsuzluk, sahtekarlık, düzenbazlık, dolandırıcılık gibi, ikinci kişilerle olan ilişkilerde olumlu ya da olumsuz sonucları belirleyin bu davranışlar; ahlakın ve ahlâklı yaşamın da günlük izahını oluşturur.  

"Külfet-Nimet" dengesi, dünya yaşamının ilahi yansımasıdır. Bazen hep külfet bazen de hep nimet söz konusu olabilir ama bu durum istisnai bir haldir ki, hikmetine sual olunmaz. Dünyevi imtihanın gereğidir denerek, sabredilir veya şükredilir. Nimet tatlıdır ama onun tadının ölçüsünü külfet belirler. Külfeti olmayan nimetin tad oranı belirlenemez. Atalarımız bile bundan hareketle, amiyane tabirle,  "Ne kadar ücret o kadar köfte" diyerek bu konuyu özetlemişlerdir.  

Külfeter; nimetinlerin sermayesidir. Bir şeye sahip olurken külfet çekilmemiş ve bedel ödenmemişse o şey nimet değildir. Bedeli ödenerek elde edilen her şey değerlidir. Hatta, elde tutulması kişiye acı verse dahi, onun varlığından huzur ve mutluk duyulur. Çalışarak elde edilen servet çok değerlidir örneğin ama miras olarak kalanın ölçüsü yoktur harcama yapılırken. Emekleyerek elde edilen makamın diyet borcu yoktur bu nedenle de koltuğun hakkı, takla atarak değil  hizmet yaparak verilir.  Hele de; haram ve yalanla, yalakalık  ve taklacılıkla, minnet ve diyetle elde edilen hiçbir imkan, mekân, makam ve ünvan; huzur verici ol(a)maz. 

Bir kimseye değer biçerken, bulunduğu yere ve sahip olduğu şeye, hangi yolla ve nasıl eriştiğini değerlendirmek; isabetli sonuç ortaya çıkaracaktır. Sermayesi yalan ve haram olanın, akıbeti de vebal ve perişanlık olur. Hiçbir akli selim kişi, yalan ve haram yöntemiyle sonuç elde etmek peşinde koş(a)maz. Rahmet ve bereket, helal yöntem ve alın teriyle sahip olunanlardadır. Diğerleri köpük gibidir, var sanılan yoklardan ibarettir. Onlar hiçbir zaman nimet sayıl(a)maz, huzur ve mutluluk yaşat(a)mazlar. Bu gerçek; siyasette de, ticarette de, idarede de geçerlidir. 

Kişinin geldiği yerin kendine ait olması için emeği şarttır. Emeksiz elde edilen pozisyonun sahibi, elde tutanı değil arkadan itenidir. O nedenle; yalanla sermaye sahibi olmuş insanların, zaman içinde iflas ettiği görülür. Haramla geçim sağlayanların, huzursuz yaşadıklarına şahit olunur. Haksız makam sahibi olanların, koltuklarında hopladıkları  bir vakıadır. Toplumsal karşılığı olmayanların, insanların önünde mahçup oldukları bir gerçektir. 

Hülasa, her olumlu sonuç; haklı ve helal süreçlerin ürünüdür. Nimetin sahibi Allahtır. Onu istediğine verir istediğinden de alır ama bir hakikat da vardır ki, insan üzerine düşeni doğru usül ve esaslara göre yerine getirecektir. Hakkı olmayan imkanı, makamı, mekanı ve ünvanı kaybedenler üzülmesin, aksine şükretsinler ki; kendilerine ait olmayan bir emanetin sorumluluğundan kurtulmuşturlar.

Nimetlerin sahibi kişiler değil yüce Allah'tır. Külfeti olmayan nimet mutlaka sorguya tâbi tutulmalı, ya hikmeti düşünülmeli ya da geldiği usül gözden geçirilmelidir. Hele, göz yaşı ve kan üzerinden elde edilen bir sonuç söz konusuysa, hem terk edilmeli hem tövbe yapılmalıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR