NEREDEN NEREYE GELDİK

Son zamanlarda çeşitli sohbetlerde ve bazı basın organlarında sıkça karşılaştığım tümcelerden biri şu oldu: Nereden geldik ,nereye gidiyoruz?"Sanırım hepimiz bir şekilde, sadece içimizden de olsa bu soruyu dillendiriyoruz.Zaten bu derece sıklıkla ve gerçekten farklı ortamlarda sürekli yinelenmesi,neredeyse toplumsal ölçekte içselleştirilmiş bir sorunun cevabını aramak söz konusu olduğunu gösteriyor.

"Nereden nereye geldik?" sorusunun iki karşıt yönde yanıtlamak olanaklı.Eğer yanıt olumlu bir yöneliş içinde olduğumuz kanısını yaratıyorsa,tartışacak fazla bir şey yok demektir.Ama gerek toplumsal,gerek bireysel düzlemlerde yanıtımız olumsuz bir gidişatın yansımalarını taşıyorsa,o zaman bunun nedenleri hakkında düşünmekte yarar var.

"Nereye gidiyoruz?" diye sorulunca ülke kendini yenileme,çözümlerini kendi içinden üretme,aksayan yönlerini onarma kapasitesini koruyorsa bu sorunun ürkütücü bir yanı kalmaz.Çünkü nereye gelinmiş olursa olsun toplumun kendini yeniden üretme kanallarının açılması ve geleceğe  giden yolda adımların atılmasını hızlandıran her atılım yararlı olacaktır.

Bir toplumun kendini yenileme kapasitesini artırma ve koruyabilmesinin en önemli dayanağı eğitimdir.Çünkü eğitim,yetişen ve yetişecek kuşaklar üzerinden geleceğin belirlenmesinde can alıcı bir önem taşır. Yarın kaygısı taşımadan sorumluluk sahibi yöneticilerin ve yurttaşların her şeyden çok sahiplenmeleri,niteliğini iyileştirmek için mücadele etmeleri gereken olan eğitim alanıdır.Nitelikli eğitim hem meslek hem de insani anlamda donanımlı bir geleceğin yanı sıra,toplumun kendini yenileme kapasitesini,yani hayatiyetini koruyabilmesinin güvencesidir.

Atatürk,Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu,"mektep,iktisat,sanat,imar" diye belirtmişti.Bu dört sütundan ikisini oluşturan "mektep ve sanat" maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında,yani sanatta eğitim,eğitimde sanat başlıkları altında değerlendirildiklerinde,özellikle de sanatın eğitim içinde ne kadarcık bir yer tutabildiği görüldüğünde "nereden nereye geldik,ama nasıl oldu da geldik" sorusu da kendiliğinden yanıtını bulur.

Sadece sonuca- lise veya üniversiteye giriş sınavlarına odaklı,düşünen ve sorgulayan bireyler yetiştirmek yerine,ezbere dayanan,insanlığın eriştiği evrensel değerlerin,hoşgörü,empati,farklılıklara tahammül gibi önemli kavramların yakınına bile uğramayan,sanatı neredeyse tamamen dışlayan bir eğitim sistemiyle nereye varmayı umuyorduk ki? Bu olumsuz sistemin ilk başlangıç noktasında Köy Enstitü_
leri'nin kapatıldığını da hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.Köy Enstitüleri'nin kapatılması,en önemli sonuç alıcı adımlarından birinin gericiler tarafından yok edilmesidir; hem de devlet içinde geleceğe açılan aydınlık bir zihniyetin alt edilmesinin ,"mektep" ve "sanat"'ı temel sütunlar arasında gören kuruluş felsefesinin terk edilmesinin göstergesidir.

Farklı kültürleri,gelenekleri,alışkanlıkları tanımanın en sağlıklı yolu onların sanatsal ürünleri hakkında sınırlı da olsa bir fikir sahibi olmaktan ve bunları değerlendirebilecek asgari bir donanımı edinmekten geçer.Sanat hakkında edinilecek bu bilgiler, çocuklara ve gençlere kendilerinden farklı olana "dokunabilme",onunla temas kurabilmenin yanında insanı ve evreni bütünlüğü içinde kavrama olanağını da verir.Aslında "hayat bilgisi" nin özü de budur.Hayatı tüm cepheleriyle  merak etmeyi,sorgulamayı ve anlamayı öğrenmek.

En küçük yaştan başlayarak sorgulamanın değil,ezberciliğin ve tartışmadan kabullenmenin öğretildiği bir sistem ve toplumda ise sorunları gerçek anlamda tartışarak değil,sadece ve sadece kavga ederek çözmekten (yani çözememekten) başka bir yol öğrenilmez,toplum kendini yenileme kapasitesini giderek yitirir.Ve sonunda dönülüp geriye bakıldığında,"Nereden nereye geldik,nereye gidiyoruz" diye dertli dertli birbirimize sorup duruyoruz.İnşallah aydınlık ve mutlu günlerin geldiğini görür ve yaşarız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfi Özkan Arşivi
SON YAZILAR