NEFRET DİLİ

Avrupa'yı bir düşün yapısı olarak kabul edersek son iki yüz yılda onlarla birlikte biz de sosyal hayatta bazı ruhsal sarsıntılar geçirdik.Hemen hemen tüm ülkelerde gittikçe artan,ilk belirtileri ruhsal yılgınlık olan önemli bir hırçınlık sezilmektedir.İyimserlik yerini her şey karşısında kendini gösteren bir kötümserliğe bırakmaktadır.Bu kötümserliğin tipik belirtileri,sinirlilik ve karşısındakine kaba davranmadır,nedeni de insanlar arasındaki büyük güvensizliktir.En yazık ki kötü haberlere,umut dolu haberlerden daha kolay inanılır.Eski yıllara göre gerek bireyler gerekse devletler birbirlerinden nefret etmeye her an hazır.Karşılıklı güvensizlik güven duygularından çok daha güçlü.Bütün ülkeler,insanın keyfini kaçıran,sinirleri çok geren ekonomik bir lodos rüzgarı her an fırtınaya döneceğinden korkmaktadır.

                   En çok üzüldüğüm de bir çok ülkede düşmana olan nefret gibi yeniden ateşlenmiş,karakter özellikleri birbirinden farklı olmasına karşın,insanlar duygularını nefrete yöneltmeye zorlanmasıdır.Dünya barışının seslendirilmesiyle umutlanan insanlar artık nefret beslemek zorunluluğu gereksiz olduğunu ,ortadan kalktığını sanmıştır.

                  Bu problem öyle kolay çözülemiyor.Uyuşturucuya bir kez alışmış birey onu hemen bırakamaz,uzun yıllar uyuşturucu kullanmış vücut birkaç gün içinde her şeyden vazgeçemez.İtiraf etmeliyiz ki,politik gerginlik,toplu nefret gereksinimi neslimizde de geçerli olmaya başladı.O sadece biraz değişmiş,büyük düşmana(nefret) karşı değil,başka yönlere uzanmıştır.Nefret artık değişik politik sistemler,toplumsal sınıflar ve ırklar,dinler ve mezhepler arasında görülmektedir.Ancak genelde bir değişim olmamıştır.Bir grup olarak başka gruplardan nefret etmek,günümüz dünyasında hala geçerlidir.Burada eski bir sözü anımsayalım :"Ölülerin gölgeleri savaş sonra erse de savaşmaya devam eder."

                 İnsanların birbirine güvensizliğinden,ruhsal bozukluğundan ve çok tehlikeli bir durum olan karşılıklı düşmanlıklarından artık tüm dünyanın düşünürleri rahatsızlık duyuyor,düşünürler organizmanın zehrinin akması,ruhsal depresyonlarından kurtulması için ne türlü kalıcı çabalar gerektiği üzerinde kafa yoruyor.

                Yürekli ve kararlı bu sorunun üzerine giden iyi niyetli ve doğru sözlü herkes,milyonlarca ruha bulaşmış bu hastalıktan hemen kurtulmanın mümkün olmadığını kabul etmek zorundadır.Ruhsal hastalıklarda bir anlık mucizeler yaşanmaz,tedavisi yavaş ve uzun sürer.Bu nedenle ani değişmeler olacağını ümit etmemeliyiz.Bunu söylemek acı veriyor,ama hiç olmazsa gelecek nesillerin bizler gibi nefret zihniyeti ile yetişmesini bütün gücümüzle engellemeliyiz.İyi niyetli bildirgeler,çağrılar,konferanslar,anlaşmalar ve açıklamalar ile günümüz insanına yeterince destek olamayız.Gelecek  nesillerin tertemiz,sağlam,aydın ve soğukkanlı bir kafa yapısına sahip olması için önceden çok iyi düşünülmüş,kalıcı yöntemi başarılı çalışma gereklidir.Bunun ilk adımını atmak önce ailelere sonra etkin konumda olan siyasiler,okullar,üniversiteler ve aydın kişilere büyük görevler düşüyor.

               Büyükler nefret diliyle konuşursa,onlardan olumsuz ilk etkilenecek genç nesiller olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfi Özkan Arşivi
SON YAZILAR