MÜSLÜMANIN TARAFI

Müslüman fıtrat üzere yaşayandır. Kurallarını Yüce Yaratıcının koyduğu dinin adıdır İslam. Yarattığı kullarının zaaflarını ve acziyetlerini dikkate alan Yüce Allah bu hususların cevaplarını da içinde bulunduran ilkeler manzumesini vahiy olarak insanlara sunmuştur. Müslüman, yaşamının bütün karelerinde doğrunun yanındadır. Müslüman taraftır. İslamın sunduğu ilkeler, Müslümanın da tarafı olduğu alandır. Fıtrata uygun taraf da İslamın ilkelerini sunduğu taraftır. Yüce Kur’anda insanların kulluk için yaratıldığı, kulluğun da imtihan içerikli olduğu belirtilmiştir. Bu imtihanın genel ve özel soruları vardır. Her bir Müslümanın karşılaştığı ve cevabını vermesi gerekenlerle, bu imtihanda her Müslümanın şahsına ait karşılaştığı hususlar da söz konusudur.

“Hak ve Batıl” mücadelesinin kıyamete kadar devam edeceği vahyi bir hakikattir. Bu mücadelede Müslümanın durduğu yer “Hak”kın tarafıdır. Hakkın tarafında yer alanlar ilahi teminat altındadır. Her halükarda kazançlı olan “Hak” taraftarlarıdır. Elbette ki “Hak” taraftarları, en değerli varlıklarını bu mücadelede severek feda etmek durumundadırlar. İnsan için en değerli varlık “Can”dır. Canını hak yolunda seve seve ortaya koyan da “Hak” taraftarıdır. Bu kimsenin dünyada ve ahirette hiçbir şekilde kaybedeceği bir şey yoktur. O kişi her şarta kazançlıdır. Hak tarafı Müslüman tarafıdır. Her he kadar pratik hayatta Müslüman tarifi ile taraf olanlar sorunlarla iç içe görülüyorsa da bu durum temel değerlendirmeye engel değildir. Müslümanın tarafı hakkın tarafıdır, hakkın tarafı da canı vermeye gerektiren bir taraftır. Hak tarafında olanlar, yani Müslüman tarafında bulunanlar; canlarını vererek şehitlik mertebesine ulaşırlar ve Cennette Peygamberlere tahsis edilmiş ulvi makamları hak ederler. Dünyada da çocuklarına onurlu manevi miras ile haçlıların ayak basamadığı vatan bırakırlar.

Müslüman; dünyalıkların peşinde koşan, hayatının bütün koordinatlarını dünyalıklara göre şekillendiren olamaz. Doğduğu gün öleceği bilenen, öldüğünde de yaşadıklarının hesabını vereceği vahiyle sabit olan dinin mensubu olan hiçbir Müslüman yanlışın ve hainin, zalimin ve fasıkın tarafında yer alamaz. Müslüman için temel ilke; doğru tarafta yer almasıdır. İbadetlerden önce cihat şuuruna sahip olmasıdır. İtikadında hiçbir şüphenin bulunmamasıdır. Canının imanı için verebilme sevdasına sahip olmasıdır. İmkanlarını inancı doğrultusunda vakfedebilmesidir. Dünyada sorunlarla ve zorluklarla iç içe olan iki milyara yakın Müslümanın durduğu tarafa bakıldığında, neredeyse sorunlarının tamamı yerlerinin doğru tarafta olmamasından dolayıdır. Eksen sorunu yaşayan Müslümanlar başkalarının arpalığı haline gelmektedir. Müslüman milletler, İslam ümmeti genel olarak zihni açıdan doğru yerde durmakta, inanmış oldukları dinin koordinatlarına göre bir zihin yapısına sahip olduğu görülmektedir. Ancak bu değerlendirmeyi Müslüman toplumların idarecileri için söylemek mümkün değildir. Aynı dinin müntesibi olanların menfaatler söz konusu olduğunda farklı yerlerde durdukları, hatta birbirlerine karşı cephe bile aldıkları görülmektedir.

Müslümanın tarafı, bedeli canını vermek bile olsa; inandığı dinin tarafıdır. Bedeline bakmadan doğrunun yanında yer alması, Müslümanın hem onuru hem sorumluluğudur. Bedeli can olan sorumluluğun getirisi de, Cennettir. Bu nedenle, Müslüman; tarafı için bedel ödemekten korkmamalı ve kaçmamalıdır. Dinini İslam olarak tercih eden her bir kimsenin tarafı; doğrunun ve hakikatin yanıdır. Doğrunun sınırları da vahyin mesajıyla sabittir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR