MOLLA KASIM’DAN, VEZİR HAZRETLERİ’NE

                                             MOLLA KASIM'DAN, VEZİR HAZRETLERİ'NE

          Kıymetli okurlarım uzun zamandır Molla Kasım'dan nasihatler dinleme fırsatımız olmadı. Kayıkçıbaşı'nın hayatını kaybetmesi ile birlikte, Vezir Hazretlerine bir mektup yazma gereği hasıl olmuştur. Bu mektupta Vezir hazretlerine bazı gerçekleri haykırmak istiyorum. Zira Kayıkçıbaşı dostumuzu kaybetmenin verdiği derin hüzün, bu haykırışın temelini teşkil etmekte. Kayıkçıbaşı'nın bu ünvanı alma nedeninin ne olduğunu pek çoğunuz bilseniz de bazı okurlarımızın bilmemesi ihtimalini  göz önünde bulundurarak, bu konuya açıklık getirmek istiyorum. Vezir Hazretleri insanları kullanıp çöpe atmayı âdet haline getirdiğinden bir dönem bu fakiri de kullanıp çöpe atma operasyonu yapınca, Kayıkçıbaşı  ile birlikte ondan ayrılma kararı almıştık. Ancak daha sonraki süreçte Kayıkçıbaşı Dünya makamını tercih ederek Vezir Hazretlerinin yanında yer almaya karar verince, Vezir'in kayığını çekme görevini üstlendiğinden ona Kayıkçıbaşı ünvanını layık gördük. Kayıkçıbaşı insan olarak düzgün karakterli, dik duruşu olan, kimseye eyvallahı olmayan, inandığı doğrular ve insanlar için her türlü fedakârlığı yapmaktan kaçınmayan bir insandı. Ancak onun en büyük hatası çok güvendiği ve her şeyini feda ettiği Vezir Hazretleri'nin kendisini bir gün sokağa koyacağının hesabını yapmamış olmasıydı. Yaklaşık on üç yıl kendisini kullandıktan ve şehirde yaşayan insanların nerede ise yüzde doksanı ile karşı karşıya getirdikten sonra, siyasi baskılara boyun eğip sokağa koyan Vezir Hazretlerine çok kırılmıştı, ama bu kırgınlığı nafileydi. Zira Vezir Hazretleri için bu durum alelade bir durum olup, kendi koltuğunu korumak için insanları kullanıp sokağa koymak onun karakterinin gereğiydi. Merhum Alaattin Güngörmüş de aynı akıbete uğramış, Vezir Hazretlerinin ilk seçildiği dönemde, varını yoğunu ortaya koyup ona çalışmasına rağmen, daha sonra sokağa konulmanın acısına dayanamayıp ahirete göç etmişti. Kayıkçıbaşı'da sokağa konulmayı bir türlü hazmedememiş ancak içine atıp dışarıya vurmamaya özen göstermişti. Bu durum onu o kadar sarsmıştı ki, Temmuz ayında kalp spazmı geçirmesini dahi önemsememişti. Onun için aslolan adam satmamak, dost bildiği insanların arkasında dimdik durmaktı. İşte o nedenle bu ihaneti bir türlü hazmedememişti! Ölümü beni derinden etkiledi, çok ama çok üzüldüğümü söylersem abartmış olmam. Zira onun kişiliğine güveniyordum, bu hüzünle Vezir Hazretlerine bir kaç kelâm etme gereği duydum. Şimdi sizleri bu duygularımla baş başa bırakmak istiyorum…

          Ey Vezir Hazretleri! Göreve seçildiğin 1999 yılından bu güne dek, onlarca insanı harcadın, senin yanında olan Köksal Piyade'lerinden.. Merhum Alaattin Güngörmüş'e, Mehmet Çakar'dan.. Adem Yıldız'a, Mehmet Atay'dan.. Kamuran Çörtük'e, Yunus Güney'den.. Adnan Bahadır'a, varıncaya dek bir çok insanı kullanıp sokağa koydun. Bunu yapmanın tek nedeni koltuğunu korumaktı. Bu uğurda insanların duygularından, siyasi güçlerine varıncaya dek her şeylerini sömürüp, ayakta kalmayı çok iyi becerdin. Seni bu konuda tebrik etmek lazım! Hatta sadece tebrik etmek yetmez, sana Makamını korumak için 'adam harcama' birinciliği verilmeli. Sırf senin bu yaptıklarını hazmedemedikleri için kahredip, bu dünyadan göç edip giden Alaattin Güngörmüş ile Kayıkçıbaşı'nın, Ahirette hakkını nasıl ödeyeceksin çok merak ediyorum! Kayıkçıbaşı'nı o kadar çok kullandın ki, zavallı adamın neredeyse şehirde selâm verecek dostu kalmadı. Kimisinin işyerini ona yıktırdın, kimisinin araba hattını ona iptal ettirdin, kimisinin eve ekmek getirdiği tezgahını ona yıktırdın, kimisinin arabasıyla şehre girmesini ona engellettin, hasılı kelâm adamcağızı neredeyse, havada uçan kuşlarla bile kötü eyledin. Kayıkçıbaşı'nın ne işi vardı Minibüsçülerle.. Ne işi vardı Kamyoncularla.. Ne işi vardı İkinci El Otomobilcilerle.. Hatta ve hatta ne işi vardı Samsunspor Kulübüyle.. Sana Benim odamda ikimiz, 'Bırakalım bu Kulübü, kim alırsa alsın' dediğimizde, 'Hayır olmaz benim de Kulüp Başkanlığım döneminden borçların altında imzam var, biz kardeşiz  herhangi bir sıkıntı olursa birlikte çözeriz' demene rağmen.. Samsunspor Kulübü için tutuklanan bu insanları, bir kez olsun Cezaevinde ziyaret etmeyecek kadar vefasız bir adam olduğunu, ben anladığım için  kendimi sana kovdurdum! Bak özellikle 'kovdurdum' diyorum, çünkü seni çok iyi tanıdığım için, kendi bıraktı gitti, demene fırsat vermemek için, özellikle 'kovdurtma' cihetine gittim ve başardım. Benim ekonomik gücüm, sosyal yönüm bunu yapmaya müsaitti. Ama o zavallı Kayıkçıbaşı'nın durumu müsait olmadığı için, yapacak çok fazla bir şeyi olmadığı gibi,  seni adam bildi, sana güvendi ve sonuna kadar yanında oldu ama sen ne yaptın? Sırf koltuğunu korumak uğruna, çok sevdiğin merhum bacanağının sana emaneti olan, Kayıkçıbaşı'na ihanet ederek onu çok rahat bir biçimde sokağa koydun.

        Peki, sen hiç kendine dönüp bakmaz mısın, 'acaba benim durumum nedir' diye. Senin bu şehirde dostların kimler? Yarın o makamı bıraktığında, kaç kişi sana selâm verecek, hiç merak etmedin mi? İstersen ben sana yardımcı olayım. Şehri terk edip, başka bir şehre yerleşeceğini biliyorum ancak bu dünyadan göç edip gittiğinde, 'Allah Razı olsun' diyecek çok az dostunun olacağını, bu dostlarının da, alkol almaktan altına işeyen adam, hanımını ve çocuklarını terk edip, alışveriş merkezindeki görevinde tanıştığı bayanla evlenip, düğününü Yunan adalarında yapan Rotaryen adamınla, bir kaç Lions  Kulübü mensubu kokana ile bizim dizi köpeği ve avanesi  olacağını unutma! Haa bir de, palazlanmasına göz yumduğun Cukkacıbaşı var! Bu insanların ne dünyada, ne de Ahiret'te sana faydası olmayacağını bilmene rağmen, sırf egolarını tatmin etmek için bu yolu tercih edip, kendi kendini kandırdığını bilmediğimi de sanma. Sana son uyarım! Senden üç dört yaş küçük olan Kayıkçıbaşı ahirete göçtü en azından geride bıraktığı varisleri, bir kaç dostu  var. Senin geride bırakacağın varislerin de yok. Mezarının başına gelip Kur'an okuyacak tek bir dostun dahi yok. Seninle birlikte çalışıp kullanmadığın, insanlarla karşı karşıya getirmediğin, tek bir insan var mı acaba? Asla olmadığını sen de çok iyi biliyorsun. Gel, bir an önce tövbe edip kendine çeki düzen ver! Yoksa riyakâr insanların, dost görünümlerine aldanmaya devam edersen, sonun çok kötü olur, benden söylemesi! Bu mektubu yazma nedenim, Kayıkçıbaşı'nın ölmesi sonucu duyduğum hüznün ve duygularımın dışa yansımasıdır. Yoksa seni çok düşündüğümden veya sevdiğimden yazdığımı da sanma. Zira senin kitabında sevginin, duygunun, merhametin yeri olmadığını çok iyi biliyorum. Seninle Ahiret'te hesaplaşmak üzere sözlerime son veriyorum. Rabbim hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR