Prof.Dr.M.Okuyan

Prof.Dr.M.Okuyan

Kur'an-ı kerim...

KUR"ÂN-I KERÎM"İN KUR"ÂN"DAKİ İSİMLERİ   1 “el-KUR"ÂN”
Değerli dostlarım,
Uzun süredir bu sütunlarda sizlere Kur"ân-ı Kerîm"i tanıtıcı bilgiler sunmaya çalıyorum. Bunu yaparken amacım, din adına konuşurken Yüce Allah"ın kitabından konuşmak gerektiğini ortaya koymaktır. Zümer sûresinin 3. âyetinde de belirtildiği gibi din bütünüyle Yüce Allah"a ait bir kurumdur; bu alanı başkasının doldurma hakkı yoktur. Dinî içerikli konuşmalar yapılırken Allah adına konuşulduğunu akıldan çıkarmamak gerekmesine rağmen insanlar genellikle kimin adına konuştuğunu unutur ve kendi kabul ve kanaatlerini din diye insanlara sunmaya çalışırlar. Şüphe yok ki bu tür davranışlar, bazen bazı insanlar tarafından hoş karşılansa da sorumluluk anlamında tehlikeli sonuçlar doğurur. En güzel nasihat ancak Yüce Allah"ın kitabıyla yapılabilir; çünkü O, kitabına bu ismi de vermiştir. Bu itibarla Yüce Allah"ın, kitabına kendisinin verdiği isimleri oradan tanımak ve bu ilâhî seslenişi ilgili kelimelerle gerçekleştirmek gerekmektedir. Bunun için bu yazıda Kur"ân"ın Kur"ân"da geçen isimlerini sizlere tanıtmak istiyorum.
el-Kur"ân: Kur"ân"ın, kelime kökenine uygun olan ismi budur ve “toplamak, bir araya getirmek, okumak, çok okunan şey” anlamlarına gelmektedir.
Kur"ân"ın okunmasıyla ilgili olarak Türkçe"de kullandığımız “okumak” işleminin Arapça karşılığı olarak farklı kelimeler kullanılmaktadır. Bu kullanımlardan biri kırâat, biri tilâvet, bir diğeri ise tertîldir. Kırâat, “anlamını düşünerek, anlayarak, hissederek okumak” demektir. "Alak 1"deki ilk emir böyle bir okumayı ifade eder; yani kâinatı okumak, keşfetmek, düşünmek, anlamaya çalışmak. Kırâat, sadece bir metne bakarak okumak anlamına gelmez. En azından vahyin ilk geldiği ortamı düşürsek onun yazılı gelmediği gerçeği bizi bu anlama rahatça iletir. Kıraat, bir farkına varış eylemidir; düşünmek, muhakeme etmek, var edilene bakarak var edeni bulmak işlemidir.
Tilâvet, “lafızları arka arkaya dizmek, aktarmak, gereğini yapmak, takip etmek” anlamlarına gelmektedir. Tilavetin “takip etmek” anlamı Şems 2"deki telâ fiilinin kullanımından da anlaşılmaktadır. Bu durumda kıraat, tilavetten farklıdır ve ondan önceliğe sahiptir; yani tilavet, okunup anlaşıldıktan ve gereği yapıldıktan sonra gerçekleştirilen aktarmaya denmektedir. Kıraat, bir şeyi yapılması emridir; tilavet ise uygulama sonrası söyleme ve aktarma eylemidir.
Kur"ân okumayla ilgili bir diğer ifade de Müzzemmil 4 ve Furkân 32. âyetlerde geçen tertîl kelimesidir. Tertîl, “sindire sindire, yavaş yavaş, özümseyerek, hissederek okumak” demektir; yani tertîl, Kur"ân"ı adeta Kur"ânlaşarak okumak demektir; çünkü Kur"ân"ın içeriği ve sorumluluğu ağırdır. “Hz. Peygamber"in ahlakı nasıldı?” sorusuna Hz. Ayşe"nin verdiği “Onun ahlakı Kur"ân idi” şeklindeki cevap, Efendimizin Kur"ânlaşan hayatını ortaya koymakta ve tertilin anlamını öğretmektedir. Tilavet, kıraat gibi entelektüel faaliyet değildir. Bu yüzden Kur"ân okunurken Allah"a sığınmayı emreden Nahl 98. âyette tilavet değil, kıraat kullanılmıştır. Çünkü Şeytan, Kur"ân"ı anlama çabasına yönelik kıraatı saptırır; onu anlamaya çalışanlarla uğraşır; Kur"ân"ın mesajının kavranmaması için çaba sarf eder. Buradan anlaşılıyor ki Kur"ân"ı okumak, onu önce anlamayı (kıraat), sindire sindire okumayı (tertîl) ve ardından, gerekeni yapıp aktarmayı (tilavet) zorunlu kılmaktadır. Bu üçü de okumanın içinde olmalıdır; bunlardan herhangi biri yoksa okuma eksiktir.
Kur"ân"ı Yüce Allah"ın istediği gibi okumamız dileğiyle Allah"a emanet olunuz. Mehmet Okuyan

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr.M.Okuyan Arşivi
SON YAZILAR