Reşit Öztürk

Reşit Öztürk

Köy Çocuğu Hüseyin

Elleri kocamandır soğuktan, çalışmaktan. Odun getirmiştir okula, adımları küçük ama yüreği büyüktür. Saçlarını köydeki Ali amca kesmiştir. Biraz makas izi kalmıştır o kadar.

Kardeşlerinin de velisidir Hüseyin, çünkü babası gurbettedir. Bayramda babası gelmiştir İstanbul'dan. Kardeşlerine pantolon getirmiştir, bir de çıtçıtlı kalem.

Hüseyin dedesini çok sever, onunla çarşıya gider bazen. Minibüsü, traktörü o kullanır, baba yadigarıdır.

Mayıs ayıdır, köyde her taraf yeşillenmiştir. İnsanlar tarlalarda çalışmaktadır. Öğrenciler teneffüse çıkmıştır. Hüseyin okula bir arabanın geldiğini görür. Arabadan inen insanlar kıravatlıdır ve müfettişlere benzemektedir. Koşarak lojmana gider ve kapıyı çalar. Öğretmeni kapıyı açar. Büyük bir heyecanla:  - Öğretmenim, müfettişler geldi! der ve öğretmeni : - Tamam oğlum! diye cevap verir. Sonra Hüseyin arkadaşlarıyla beraber derse girer.

 Müfettiş sorar Hüseyin'in küçük kardeşine: – Oğlum baban ne iş yapıyor? Kardeşi: - Evde oturuyor, diye cevap verir. Bilmiyordur babasının mesleğini sorduğunu. Öğrenmemiştir meslekleri henüz.

Müfettişler okuldan ayrılmıştır. Hüseyin'in arkadaşı : - Öğretmenim, müfettişlerin arabası da külüstürmüş, der. Bilmez o köye başka arabanın çıkamayacağını.

Kar yağmıştır, Hüseyin kızak yapmıştır. Evlerinin önündeki yokuştan aşağı doğru kaymaktadır. Dedesi ise dağdan odun getirmektedir, kızaklayarak. Çünkü kar erimeden ne kadar odun getirirse o kadar iyidir diğer günler için.

 Hüseyin'in annesi ve komşuları hafta sonu evlerinin yanındaki fırında ekmek yapmaktadır. Pişirilen ekmeklerden öğretmenine de getirmiştir. Yanında yumurta, mısır ekmeği ve turşu da getirmiştir. Biliyordur öğretmeninin sevdiği yiyecekleri.

Yarıyıl tatili olmuştur, komşu köydeki düğüne gitmiştir Hüseyin. Orada gönlünce eğlenmiştir, yemek yemiştir, arkadaşlarıyla gezmiştir.

Hüseyin'in hayali babasına bir televizyon aldırtmaktır. Çünkü televizyonları yoktur evlerinde, arkadaşlarının hepsi almıştır. Aslında babası almıştır televizyonu ama İstanbul'dadır henüz. Bayrama köye gelirken getirecektir.

Okul çıkışı dedesiyle değirmene, tarlaya ve ormana gitmektedir. Küçücük dünyasında bazı kıvılcımlar oluşmakta, bunu anlamaya çalışmaktadır. Babasının gurbeti, öğretmeni, çarşı, bakkal, televizyon … her şey onu etkilemektedir. Artık köy Hüseyin'e dar gelmektedir. Bazen minibüs şoförlüğünü düşünmektedir, bazen muhtar amcasını, bazen de gurbeti, öğretmenliği, sağlıkçıları, doktorluğu, bakkalcılığı …Hepsi gözünün önünden film şeridi gibi geçmektedir, düşündüğü zaman .

Artık televizyonu gelmiştir, yarışmaları izlemektedir. İstanbul dünyasını da görmektedir. Çocukları, yetenekleri …İyice karışmıştır Hüseyin'in kafası .Bir yandan taşımalı eğitim ve SBS de girmiştir hayatına.Yük iyice binmiştir omuzlarına. Ama Hüseyin güçlüdür, kuvvetlidir, demir gibi serttir, dayanıklıdır. Hepsinin üstesinden geleceğine olan inancı tamdır. Çünkü okulda bunları öğrenmektedir. Zorlukların olabileceğini bilir ve esas olanın mücadele etmek olduğunu da bilir. Ve zorluklara da alışmıştır zaten dağda bayırda .

Hüseyin artık hayata hazırdır. Anahtar elindedir, kapılar kilitli olsa da onun  kapıları açacağına umudu tamdır. Kolay gelsin Hüseyin, hepimiz arkandayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Reşit Öztürk Arşivi
SON YAZILAR