KÖŞEYE SIKIŞINCA ...

 KÖŞEYE  SIKIŞINCA DÜRÜSTLÜK  NUMARALARI ÇEKMEYELİM

Asıl konumuza  girmeden önce izah edilmesi  gereken bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Gerek medeni hukuk,  gerekse İslam hukuku topluma mal olmuş insanlarla ilgili yazılıp çizilen ve söylenenleri dedikodu olarak kabul etmemiş, bu tür insanların özel hayatlarını dizayn  ederken çok dikkatli olmaları gerektiğini kabul etmiştir.

Bir insanın ailesi, anne ve babası hatta çocukları kendisi gibi olmayabilir ancak Allahu Teala Yüce kitabında bunun ölçüsünü koymuş ve kendilerine iman etmeyen anne baba, eş ve çocuklarla ilgili peygamberlere “Onlar senden değildir”  hükmünü getirmiştir. Örneğin Hazreti  İbrahim Aleyhisselam'ın babası kendisine iman etmemişti. Hazreti İbrahim bu duruma çok üzülüyordu ve Allah'a onu bağışlaması için dua ediyordu. Yüce Rabbimiz “Hayır o sana iman etmediğinden bağışlanması mümkün değildir” emrini vermiş, aynı şekilde Hazreti Nuh, Hazreti Lut ve bir çok peygamberin ailelerine iman etmeyenlerle ilgili aynı hükmü koymuştur.

                Siyaset yapanlar, üst düzey bürokratlar, sanatçılar, iş adamları ve gazeteciler toplma mal olmuş insanlardır. Bu insanların özel hayatları olamaz. Televizyonlardaki paparazzi programlarını yapanlarla ilgili bazı sanatçılar mahkemelere müacaat etmiş, özel yaşantılarının çekim ve haber yapılamayacağını belirtmiş olmasına rağmen mahkemeler yapılanların yasak olmadığını, basının hür olduğunu ve bu tür haberlerin yapılabileceğine hükmetmişlerdir. Hatırlarsanız, bir sanatçımız konuyu Başbakan'a şikayet edince,  Başbakan kendisinin de aynı dertten muzdarip olduğunu, yasal olarak yapılabilecek bir şeyin olmadığını söylemiştir. Burada üzerinde durulması gereken konu herkesin dilediği gibi toplumun genel ahlak ölçülerine aykırı bir biçimde yaşama hakkı olmadığıdır. Hürriyet, bedelini ödemek kaydı ile dilediğini yapma sanatı ise bir şeyi yaparken hürriyetten söz edenler her yapılanın mutlaka  bedelinin olduğunuda unutmamaları gerekir.

                Örneğin benim çok sevdiğim ve değer verdiğim bir manevi büyüğümün ilahiyat mezunu olan siyasetçi kızınının yaşam biçimini, eylem vesöylemlerini gördüğümde hem büyüğüme hem de o siyasetçi kızına olan tavrımı izah etsem aklınız şaşar. Bir insanın söylemi ile eylemi uyuşmuyor ise o insana kim inanabilir varın siz söyleyin.  Siz toplumun önüne çıkıp ahlaktan, maneviyattan, dürüstlükten bahsedeceksiniz ama yaşam biçiminizde her türlü ahlaksızlık olacak ve ondan sonra da bu özel hayatınızı ifşa edenlere kızıp bu özel hayattır diyeceksiniz. Buna havada uçan kargalar dahi gülerler. Yaşadığınız hayat ile söylemleriniz uyuşuyor ise dilerseniz Ay'a tapın, dilerseniz Güneşe. Buna kimse bir şey diyemez. Gece gündüz  her türlü işlerle meşgul olup, yazmaya, çizmeye geldiğinde dürüstlük abidesi kesilenlerin  biraz olsun geçmişlerine bakmalarını tavsiye ediyorum. Örneğin biz oturup konuşuyoruz ve biri birimizle ilgili olumsuz hiç bir işte karşı karşıya gelmemek üzere anlaşıyoruz. Aradan bir kaç gün geçmeden bazı siyasetçilerin talimatları ile gidip bizimle ilgili her türlü olumsuz ifadeyi veren insanlardan ne beklenir siz takdir edin.

                Hayatlarının neredeyse tamamı  sahtekarlık, üç kağıtçılık ve şeresizlikle geçen bazı insanlar köşeye sıkıştıklarında namuslu ve dürüst adam pozlarına girmeyeçalışmalarını kimse yutmaz. Haa sizler kalkıp derseniz ki biz geçmişte hata eyledik, yanlış işler yaptık, öncelikle ahını aldığımız veya aleyhinde bir sürü icraat yaptığımız insanlardan özür dileyelim ardından da Allah'a tövbe edelim işte o zaman akan sular durur. Rabbimiz kendisini inkar edenleri dahi tövbe etmeleri halinde affediyor. Yok “biz sütten çıkmış ak kaşığız” deyip kendinizi insanlara düzgün göstermeye çalışıyor iseniz işte biz bunu yemeyiz ve anında olaylara müdahil olur, topluma her türlü gerçeği gösteririz. Bizim için önemli olan muhataplarımızın icraatları ve söylemlerinin uyuşmasıdır. Bu konuda toplumu kandırmaya çalışanların asla ve asla tarafımızdan affedilmeyeceğinin bilinmesini isterim.               

Siyaset erbabı da özel hayatını tanzim ederken iki kişinin bildiği her şeyin toplumun tamamı tarafından mutlaka bilineceğini unutmamalıdırlar. Hazreti Ali “Sırrın senin esirindir, sen o sırrı konuşunca sen onun esiri olursun” buyurmaktadır. Evindeki tatlı çocuklarını, ailesini bırakıp mutluluğu başka yerde arayanlar Adnan Bahadır'ın kayasına çarpacaklarından en ufak şüpheleri olmasın. Bizde o kadar çok bilgi, belge, şahit var ki aklınız şaşar. Yanlış yapanların zulmettikleri insanların durağının bu fakir olduğunu da kimse unutmasın. Konuşmaya sıra gelince kendilerini  büyük şeriatçı ilan edenler icraata sıra geldiğinde zinasından,  zamparalığına, rüşvetinden dolandırıcılığına varıncaya dek neler yaptıklarını çok iyi biliyorum. Hele hele bir dönemler Türkiye'de Cuma namazının kılınmayacağı  tezini savunup, siyasetin en büyük haramlardan olduğunu savunanları daha sonra siyasettehangi görevlere geldiklerini unuttuğumu sanmasınlar. Yazımdan rahatsız olanlar önce açsınlar Kuranı Kerimi ardından 1. Cüz, 341. sahifedeki  Müminun Suresi'ni bir okusunlar. Orada Allah Müminin tarifini yapıyor. Şartları onlara uyuyor ise bu fakir boşuna konuşuyor demektir yok uymuyor ise o zaman da oturup hallerine ağlasınlar. Kimse bu toplumu balık hafızalı sanmasın. Kalın sağlıcakla 

               

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR