KORONAVİRÜS VE KADERCİLİK

Kader konusunda bir çok tartışmalar yapılmış, mezhebi ihtilafların merkezinde genellikle kader anlaşıyındaki farklılıklar bulunmuştur. Kader'i tedbir olarak tarif edenler de, teslimiyet olarak görenler de olmuştur. Son yıllarda yeni bir tarifle kaderi, vahyin mesajına uygun yaşamak diye de ifade edenler bulunmaktadır.

Toplumumuz genellikle tevekkül ve teslimiyetçi kaderi birbiriyle karıştırmaktadır. Üzerine düşeni yaptıktan sonra sonuçlara razı olmak anlamına gelen tevekkül dinimizin tavsiyesidir. Ancak, toplumun büyük ekseriyeti, üzerine düşeni yerine getirmeden konuyu toptan ilahi takdire tahvil etmektedir ki bu anlayış ehli sünnet kabullerine uygun değildir.

Kader inancı müminleri rahatlatan bir duygudur. Zor zamanlarda müminin ruhunu dinlendiren imani bir konudur kader. Üzerine düşeni yaptıktan sonra karşılaşılan her durumu lütuf olarak kabul etmektir kader. Alnı zamanda, irade dışında karşılaşalar, ilahi iradenin sonucu olan ve adına da belâ ve müsibet denen olaylardan ders çıkarmaktır kader.

Ehli sünnet kabulüne göre kadere inanmak, imanın şartlarındandır. Doğru bir zemin üzerine inşa edilmiş kader anlayışı, müminin günlük hayatının bir parçasıdır. Mü'min kaderiyle yaşar ama bu anlayış, üzerine düşeni yapmaya engel değil, aksine gerekleri yerine getirmeyi zorunlu kılan bir kabüldür.

"Allah biliyor, O veriyor, ne olacaksa zaten olacak, olacağa engel konulmaz" gibi toplumumuzun ağzına malzeme olmuş bu cümleler kaderi yansıtmamaktadır. Aksine, yanlışlara Allah'a ortak etmek, yerine getirilmeyen yükümlülüklerin sonuçlarını Allah'a fatura etmek demektir ki, bir Mü'min için en ucuz ve bayağı bir savunma refleksidir. Bu anlayış,  islâmi ve insani de değildir.

Hz. Ömer veba hastalığının bulunduğu şehre girmemiş, Allah'ın kaderinden/takdirinden mi kaçıyorsun sorusuna, "evet ! Allah'ın kaderinden Allah'ın kaderine kaçıyorum" diyerek, konuyu anlatacak ve anlaşılacak şekilde bir cevap vermiştir. Peygamberimiz de, hasta olanlara sağlıklı olanların yanına gitmemelerini tavsiye etmiştir. Bu iki örnek, kaderi anlamaya ışık tutacak niteliğe sahiptir.

Koronavirüs konusunda da kaderciliğin ön plana çıktığı görülmektedir. Küresel bir sorun olan Koronavirüs mikrobuna her devlet kendi şart ve genlerine göre, örf ve geleneklerini de dikkate alarak ulusal tedbirler almaktadır. Bunlar arasında ortak tavsiye ve tedbir, toplu hareketlerden uzak durmak ve temizliğe dikkat etmek. Temizlik, müminin inancının gereği ve Yaratının övdüğü bir ameldir. Medinede Kubâ halkı temizlikleri nedeniyle ilahi övgüye mazhar olmuştur.

Koronavirüs için devletin aldığı tedbirlere riayet etmek gerekir. Kamu otoritesinin aldığı bu konudaki kararlara itibar etmek mümin için zorunluluktur. Aksi halde karşılaşılabilecek olumsuzluk vebaldir, hak ihlalidir. Koronavirüs'ün dünyanın başına küresel bir sorun olmasını ilahi iradenin bir projesi olarak görmek ayrı bir konudur, bundan korunmak için alınan tedbirlere itibar etmek ayrı bir sorumluluktur.

İlahiyatçı olarak bizler, Koronavirüs hakkında bir çok hikmetli yorum yapabiliriz. Ama, bu konuda bilim kurulunun ortaya koyduğu tedbirlere uyumanın da bir zorunluluk olduğunu söyleriz. İlahiyatçı olmanın bir sorumluluğu da kamu otoritesinin aldığı kararlara uymanın dini bir zorunluluk olduğunu söylemektir. Koronavirüs tedbirlerine, kadercilik anlayışına sığınarak muhalefet edilemez, bu vebâl olur. Kaldı ki, bu; kaderi bir anlayış değil, kadercilik anlayışı olur.

Koronavirüs mikrobunun dünya gündemine, küresel bir sorun olarak oturmasına kader diyebiliriz ama buna karşı alınacak tedbirleri kadere karşı gelmek olarak tarif edemeyiz. Aksine, kader; alınan tedbirlere rivayet etmektir. Koronavirüs konusunu, ne kadere konu edip hafife almalı, ne de toplumu infiale sürükleyecek panik ortamı oluşturulmalıdır. Maalesef toplumumuzda her iki ucun örneklerini görmekteyiz. Aklı selim insanlara düşen, kamu otoritesinin aldığı tedbirlerin uygulanmasına yönelik tavsiyelerde bulunmalarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR