KONJONKTÜREL YAŞAYANLARIN AKIBETLERİ ORTADA

  KONJONKTÜREL YAŞAYANLARIN AKIBETLERİ ORTADA

                İnsanların bir kısmı hayatlarını idame ettirirken sürekli olarak güç dengelerine göre hareket ederler, oysaki Atalarımız “Ağaca yaslanma çürür, insana yaslanma ölür” sözünü söylerken bu tür davranışların sonunun olmadığını açıkça ortaya koymuşlardır. İnsan hayatını dizayn ederken güç dengelerine göre değil, doğru ve haklılardan yana tavır sergilemek suretiyle dizayn ederse kısa vadede kaybeder gibi gözükse de uzun vadede kazançlı çıkacağından kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Geçmişe dönüp biraz irdelersek ne demek istediğimi ve söylediklerimde ne kadar haklı olduğumu rahatlıkla anlarız, örneğin çok değil bundan on yıl öncesine dönüp bakacak olur isek o günlerde başörtülü kamu kurumlarında çalışmayı bırakın bacılarımızın, analarımızın başları kapalı olduğu için hastanelerden, askeri törenlerden adeta kovulduklarını görürüz. O sıkıntılı günlerde toplumun büyük bir kısmı kamusal alanlarda başörtü takılmamalı dediğini birçoğunuz hatırlar ama aradan geçen on iki yılın ardından durum öyle değişti ki Üniversite Rektörlerinin bayan olanlarından bazıları görevde kalabilmek için başörtüsü takmaları konjonktürel yaşamın en bariz göstergesinden birisidir.

                Dikkat ederseniz ben köşe yazılarında ütopik yazılar yazma yerine ayaklarımı yere değdirerek bizzat yaşadıklarımdan veya çevremde yaşananlardan örnekler vermek suretiyle siz değerli okurlarıma bazı konularda yardımcı olmaya çalışıyorum. Hayat her yönüyle alış veriştir. İnsan için en önemli alış verişlerden birisi bilgi ve tecrübe alış verişidir. O nedenledir ki bu köşede özellikle yaşanan olayları siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum, yoksa ben de girerim bir internet sitesine bulurum bir öykü kes, kopyala, yapıştır yöntemiyle koyarım köşeme ama onu sizlere saygısızlık olarak addederim. Zira gazete okuyan herkes benim kadar internete girip öykü bulabilir, Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim'i inzal buyururken sürekli olarak geçmiş kavimlerin başlarından geçen olayları anlatıyor ve şöyle buyuruyor “Biz sizlere bu kısaları hisse alasınız diye anlatıyoruz” işte bu nedenledir ki biz de acizane yaşadıklarımızı veya etrafımızda yaşananları anlatmak suretiyle topluma yararlı olmaya çalışmaktayız.

                Bu kadar izahtan sonra dönelim konumuza, hatırlarsanız bundan bir kaç yıl önce bu şehir de  Samsun'da var, Samsun'dan al kampanyası başlatılmıştı. O günlerde herkesin ağzında bu slogan varken biz dalga geçiyorduk, dalga geçme nedenimiz slogana olan güvensizliğimiz değil, tam aksine sloganın doğru ancak söyleyenlerin tamamına yakınının söyleme inanmadığı için dalga geçiyorduk. O günlerde yaptığımız haberleri ve yazdığım köşe yazılarını hatırlayanlarınız olacaktır. Bu sloganı söyleyenlerin hiç birisinin slogana inanmadığını yapacakları hiç bir alış verişte slogana uygun hareket etmeyeceklerini yazmıştık ve Kenan Evren'in dediği gibi nitekim dediğimiz gibi oldu ve hiç kimse dediğini yapmadı. Örnek mi istiyorsunuz TSO Kitapçık bastırdı Ankara'da, İl Özel idaresi dergi yaptırdı Ankara'da, diğer STK'ların birçoğu işlerini şehir dışındaki işletmelere yaptırdılar. Bunun nedeni nedir bilir misiniz? tek nedeni var, Samsun'daki işletmelere yaptırmış olsaydılar birileri nemalanamayacaktı da ondan. Yine hatırlayacaksınız yerel marketler zinciri açılışında Devletin en üst düzey yetkilileri yerli üretim için ellerini taşın altına koyacaklarını söylüyorlardı ama söylediklerine kendileri e inanmıyordu.

                Peki, bunun dışında kimler ne yapıyordu? Derseniz, bazı insanlar sırf siyasi güçleri nedeniyle siyasetçilere hoş görünmek için Devletin Milyonlarca lirasını bir iki kişiye peşkeş çekerek gündemde kalmaya çalışıyorlardı ama maalesef onlar da yaptıklarının boşuna olduğunu biliyorlardı. Biz o gün yapılan yanlışların dimdik karşısında durduk, bedel ödedik, sıkıntı çektik ama hamdolsun biz dimdik ayaktayız onlar ise yok olup gittiler, ağaları babaları inlerine girip sessiz sedasız olup bitenden ne kadar zararsız çıkarız hesabını yapıyorlar. Diğer yandan bu şehirde ilk kurulan yerel kanalın sahibi olan arkadaşımızın ekonomik sıkıntıya düştüğünü üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım, arkadaşımızın geçmişte konjonktüre uyarak bizimle ilgili haftalarca yaptığı yayınları bilmeme ve unutmamama rağmen kendisinin içersinde bulunduğu duruma fevkalade üzüldüm. Bu arkadaşımıza o günlerde ağasın paşasız sen yap biz arkandayız diyen şereften mahrum insanların hiç bir tanesi bugün yanında yok, elimden gelse yine de yardımcı olmak isterim çünkü gördüğünden geriye düşmenin ne demek olduğunu çok iyi bilirim Allah yardımcısı olsun.

                Hayatımda hiç kimsenin ekonomik sıkıntıya düşmesinden veya hastalanmasından mutlu olmam, düşmanım dahi olsalar üzülürüm. Zira o insanların da çoluk çocuğu var ancak dün cumadan önce beni arayan bir arkadaş bazı şerefsizlerin hastalandıklarını söyleyince Allah daha beter etsin dedim, bunu söyleme nedenim o tür insanları ailelerine,  etraflarına ve şehre verdikleri zarardır. İnancımızda yılan ile çıyanı birde Akrebi öldürmek caizdir, çünkü onlar insanlara zarar verirler işte o nedenledir ki ben de şehrimize zarar veren bazı şerefsizlerin hastalanmalarına Allah daha beter etsin diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla                                                                                        

                 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR