KASAPOĞLU KARDEŞLER, GÖKSEL VE YENİ ADAYLAR

Bugün üzgün günlerimden birini yaşıyorum. Neden yaşıyorsun derseniz; sağlık camiasının gözbebeği, şehrimizin en kıymetli bürokratlarından birisi olan ve AK Parti iktidarlarında yıllarca koltukta kalmayı başaran Mustafa Kasapoğlu’nun nihayet altından koltuğu alındı.

 

Bu arkadaş o kadar enteresan bir kişiliğe sahip ki anlatamam. Osman Çetinkaya’nın il başkanlığı döneminde, benim de Kayınçom’la aramın açık olduğunu bilen bu zatı muhterem, bir gün beni arayıp, bir doktorun Halk Sağlığı’na atanması konusunda Kayınçom’un talebi olduğunu, bu konuda Kayımçom’un talebinin yerine getirilmemesi için kendisine yardımcı olmamı istedi. İşte onun gerçek karakterini o gün tanıma imkânım oldu.  

 

Kasapoğlu Kardeşleri bu şehirde kollayan iki siyasetçi vardır: Bunlardan birisi Kayınçom, diğeri de Erdoğan Tok’tur.

 

Her ne hikmetse bu iki siyasetçi, ‘Kasapoğlu Kardeşler’in gerçek yüzlerini bunca yıldan sonra ancak yeni yeni tanımaya başladı. Bunlar bir yandan Kayınçomla ve Erdoğan Tok’la iş birliği yaparlar, arka planda da Vezir Hazretleri’nin en yakın adamı olan Necmi Çamaş’la aralarındaki akrabalığı da kullanarak iş birliği yaptılar.

 

Kasapoğlu’nun kardeşiyle ilgili daha önce de yazdığım çok enteresan bir hatıram vardır. 1997 yılında Refah Partisi iktidarında merhum Erbakan Hoca Refah Partili olmayan belediye başkanlarını Refah Partili yapmak adına bir çalışma başlatmıştı. Samsun’dan da bazı belediye başkanlarının partiye davet edilmesi talep edilince; o günkü İlkadım Belediye Başkanı Ahmet Okuyucu ile birlikte Evci Belediye Başkanı Ali Zorlu’yu ziyaret edip Refah Partisi’ne davet ettik. Ali Zorlu’nun bize çok enteresan bir ifade olmuştu. Ali Zorlu bize dedi ki: “Ben Refah Partisi’ne gelirdim ancak bizim Terme’de cepçi kardeşler var. Onlar orada oldukları müddetçe ben o partiye gelmem.”

 

Ahmet Okuyucu ile ben adeta şaşkına döndük. Cepçi kardeşler kim siye sorunca, Ahmet Kasapoğlu’nun adını vermişti.

 

Oysa ki biz Ahmet Kasapoğlu’nu seven, değer veren, bize göre Allah dostu bir adam olarak tanımıştık. Daha sonra Terme İmam Hatip Okulu’nun mülkünün sahibi olan Terme İmam Hatip Okulu Derneği’ne 17 kişiyi yaparak üyeleri çoğaltma tekliflerini reddeden Ahmet Kasapoğlu yüzünden, 28 Şubat sürecinde İmam Hatip okullarının yaptırma derneklerinin devre dışı kalışını görünce, Ali Zorlu’nun ne demek istediğini daha iyi anlama fırsatı bulmuş olduk.

 

Keşke Kayınçom’la Erdoğan Tok da daha önce bu insanların gerçek yüzünü tanımış olsalardı da bu şehir bunca yıl onların yanlış işlerine maruz kalmasaydı. Diğer İsmail Kasapoğlunu da geldiği tüm görevlere Erdoğan Tok’la Kayınçom getirdi. Erdoğan Tok onu önce İlkadım Belediyesi’nde Başkan yardımcısı yaptı, ardından Necattin Demirtaş gelince onu Suat Kılıç’a Kredi ve Yurtlar Kurumu’na müdür yaptırdılar.

 

Ne gariptir ki Suat Kılıç Samsun’a geldiğinde, bu Kasapoğlu denen zat ondan fellik fellik kaçıp onunla yan yana görünmekten kaçıyor. İmam Hatip Platformu’nda görev yapan bu arkadaş o platformu yanlış yönlendiren üç kişiden birisidir. Diğer ikisi Yeşille, Yetik’tir. Kasapoğlu daha önceki yıllarda Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda kalan öğrencileri hangi cemaatlere sohbete getirmiş yazsam aklınız şaşar.

 

Umarım onu da o görevden bir an önce alırlar da o kurum da rahatlar.

 

Kredi ve Yurtlar kurumunda yapılan ihaleler denetlenirse ne demek istediğim daha rahat anlaşılacaktır.

 

Kasapoğlu Kardeşlerden sonra gelelim Muharrem Göksel’le ilgili son gelişmelere.

 

Ankara merkezli siyasi kulislerden Muharrem Göksel’le ilgili aldığım bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

Bundan iki hafta önce Muharrem Göksel’in istifası Genel Merkez tarafından istenmiş ancak Vezir Hazretleri Göksel’e istifa etmemesini söylemiş. O da istifa etmemiş.

 

Vezir Hazretleri, Reis’ten randevu talep edip Göksel’in kalması için uğraşmış ancak Reis’ten randevu alamamış. Bunun üzerine Göksel’in gitmesini isteyenler devreye girip genel merkezin istifa talebinin işleme konulmasını istemişler.

 

Bu savaşta kim kazanacak onu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Ancak benim şahsi düşüncem Göksel’in bu işi layıkıyla yapamadığı için kendiliğinden bırakıp gitmesinin onun ve şehrin geleceği bakımından isabetli bir karar olacağı yönünde olduğunu bir kez daha tekrar etmek istiyorum.

 

Bu arada Muharrem Göksel gitmeden önce bazı arkadaşlar çok heyecana kapılıp Göksel’den boşalması muhtemel koltuğa aday olmuşlar. Bu arkadaşlara tavsiyem; dereyi görmeden paçalarını sıvamalarının yanlış olduğunu bilmeleridir.

 

Zira il başkanlığına en çok hevesli olanlardan birisi de Adem Bektaş’tır. Oturduğu koltuğu AK Parti’nin en güçlü döneminde kaybetmiş, bitmiş bir siyasetçidir.

 

Bir başka hevesli arkadaş Osman Çetinkaya da aynı şekilde AK Parti Genel Merkezinin tamamına yakının yanında olduğu ve koltukta il başkanlığı koltuğunda otururken, koltuğunu çok kötü bir biçimde kaybetmiş ve siyaseten mevta olmuş bir arkadaşımız olduğunu unutmamasıdır.

 

Sözlerimi efendimizin bir hadisi şerifiyle bitirmek istiyorum. Efendimiz buyururlar ki, “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu” yani “Nefsini(haddini) bilen Rabbini bilir.”

 

Arkadaşlar bu hadisi şerifi çok okusunlar. Bir de kafelerde oturarak bu işerin hallolduğunu zannediyorlarsa Allah onlara akıl fikir versin demekten başka bir şey demiyorum. Allah’a emanet olunuz.

Bugün üzgün günlerimden birini yaşıyorum. Neden yaşıyorsun derseniz; sağlık camiasının gözbebeği, şehrimizin en kıymetli bürokratlarından birisi olan ve AK Parti iktidarlarında yıllarca koltukta kalmayı başaran Mustafa Kasapoğlu’nun nihayet altından koltuğu alındı.

 

Bu arkadaş o kadar enteresan bir kişiliğe sahip ki anlatamam. Osman Çetinkaya’nın il başkanlığı döneminde, benim de Kayınçom’la aramın açık olduğunu bilen bu zatı muhterem, bir gün beni arayıp, bir doktorun Halk Sağlığı’na atanması konusunda Kayınçom’un talebi olduğunu, bu konuda Kayımçom’un talebinin yerine getirilmemesi için kendisine yardımcı olmamı istedi. İşte onun gerçek karakterini o gün tanıma imkânım oldu.  

 

Kasapoğlu Kardeşleri bu şehirde kollayan iki siyasetçi vardır: Bunlardan birisi Kayınçom, diğeri de Erdoğan Tok’tur.

 

Her ne hikmetse bu iki siyasetçi, ‘Kasapoğlu Kardeşler’in gerçek yüzlerini bunca yıldan sonra ancak yeni yeni tanımaya başladı. Bunlar bir yandan Kayınçomla ve Erdoğan Tok’la iş birliği yaparlar, arka planda da Vezir Hazretleri’nin en yakın adamı olan Necmi Çamaş’la aralarındaki akrabalığı da kullanarak iş birliği yaptılar.

 

Kasapoğlu’nun kardeşiyle ilgili daha önce de yazdığım çok enteresan bir hatıram vardır. 1997 yılında Refah Partisi iktidarında merhum Erbakan Hoca Refah Partili olmayan belediye başkanlarını Refah Partili yapmak adına bir çalışma başlatmıştı. Samsun’dan da bazı belediye başkanlarının partiye davet edilmesi talep edilince; o günkü İlkadım Belediye Başkanı Ahmet Okuyucu ile birlikte Evci Belediye Başkanı Ali Zorlu’yu ziyaret edip Refah Partisi’ne davet ettik. Ali Zorlu’nun bize çok enteresan bir ifade olmuştu. Ali Zorlu bize dedi ki: “Ben Refah Partisi’ne gelirdim ancak bizim Terme’de cepçi kardeşler var. Onlar orada oldukları müddetçe ben o partiye gelmem.”

 

Ahmet Okuyucu ile ben adeta şaşkına döndük. Cepçi kardeşler kim siye sorunca, Ahmet Kasapoğlu’nun adını vermişti.

 

Oysa ki biz Ahmet Kasapoğlu’nu seven, değer veren, bize göre Allah dostu bir adam olarak tanımıştık. Daha sonra Terme İmam Hatip Okulu’nun mülkünün sahibi olan Terme İmam Hatip Okulu Derneği’ne 17 kişiyi yaparak üyeleri çoğaltma tekliflerini reddeden Ahmet Kasapoğlu yüzünden, 28 Şubat sürecinde İmam Hatip okullarının yaptırma derneklerinin devre dışı kalışını görünce, Ali Zorlu’nun ne demek istediğini daha iyi anlama fırsatı bulmuş olduk.

 

Keşke Kayınçom’la Erdoğan Tok da daha önce bu insanların gerçek yüzünü tanımış olsalardı da bu şehir bunca yıl onların yanlış işlerine maruz kalmasaydı. Diğer İsmail Kasapoğlunu da geldiği tüm görevlere Erdoğan Tok’la Kayınçom getirdi. Erdoğan Tok onu önce İlkadım Belediyesi’nde Başkan yardımcısı yaptı, ardından Necattin Demirtaş gelince onu Suat Kılıç’a Kredi ve Yurtlar Kurumu’na müdür yaptırdılar.

 

Ne gariptir ki Suat Kılıç Samsun’a geldiğinde, bu Kasapoğlu denen zat ondan fellik fellik kaçıp onunla yan yana görünmekten kaçıyor. İmam Hatip Platformu’nda görev yapan bu arkadaş o platformu yanlış yönlendiren üç kişiden birisidir. Diğer ikisi Yeşille, Yetik’tir. Kasapoğlu daha önceki yıllarda Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda kalan öğrencileri hangi cemaatlere sohbete getirmiş yazsam aklınız şaşar.

 

Umarım onu da o görevden bir an önce alırlar da o kurum da rahatlar.

 

Kredi ve Yurtlar kurumunda yapılan ihaleler denetlenirse ne demek istediğim daha rahat anlaşılacaktır.

 

Kasapoğlu Kardeşlerden sonra gelelim Muharrem Göksel’le ilgili son gelişmelere.

 

Ankara merkezli siyasi kulislerden Muharrem Göksel’le ilgili aldığım bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

Bundan iki hafta önce Muharrem Göksel’in istifası Genel Merkez tarafından istenmiş ancak Vezir Hazretleri Göksel’e istifa etmemesini söylemiş. O da istifa etmemiş.

 

Vezir Hazretleri, Reis’ten randevu talep edip Göksel’in kalması için uğraşmış ancak Reis’ten randevu alamamış. Bunun üzerine Göksel’in gitmesini isteyenler devreye girip genel merkezin istifa talebinin işleme konulmasını istemişler.

 

Bu savaşta kim kazanacak onu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Ancak benim şahsi düşüncem Göksel’in bu işi layıkıyla yapamadığı için kendiliğinden bırakıp gitmesinin onun ve şehrin geleceği bakımından isabetli bir karar olacağı yönünde olduğunu bir kez daha tekrar etmek istiyorum.

 

Bu arada Muharrem Göksel gitmeden önce bazı arkadaşlar çok heyecana kapılıp Göksel’den boşalması muhtemel koltuğa aday olmuşlar. Bu arkadaşlara tavsiyem; dereyi görmeden paçalarını sıvamalarının yanlış olduğunu bilmeleridir.

 

Zira il başkanlığına en çok hevesli olanlardan birisi de Adem Bektaş’tır. Oturduğu koltuğu AK Parti’nin en güçlü döneminde kaybetmiş, bitmiş bir siyasetçidir.

 

Bir başka hevesli arkadaş Osman Çetinkaya da aynı şekilde AK Parti Genel Merkezinin tamamına yakının yanında olduğu ve koltukta il başkanlığı koltuğunda otururken, koltuğunu çok kötü bir biçimde kaybetmiş ve siyaseten mevta olmuş bir arkadaşımız olduğunu unutmamasıdır.

 

Sözlerimi efendimizin bir hadisi şerifiyle bitirmek istiyorum. Efendimiz buyururlar ki, “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu” yani “Nefsini(haddini) bilen Rabbini bilir.”

 

Arkadaşlar bu hadisi şerifi çok okusunlar. Bir de kafelerde oturarak bu işerin hallolduğunu zannediyorlarsa Allah onlara akıl fikir versin demekten başka bir şey demiyorum. Allah’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR